Küresel ýsýnma ve 7 büyük yanýlgýNew Scientist; 7 mühim gerçeði þöyle sýralýyor.

26.06.2007 17:02 Küresel ýsýnma ve 7 büyük yanýlgý
New Scientist, küresel ýsýnmayla ilgili doðru bilinen yanlýþlarýn ve yanlýþ bilinen doðrularýn düzeltilmesi gerektiðine dikkat çekerek, 7 mühim gerçeði þöyle sýralýyor.

Tehlikenin yaklaþmakta olduðunu insanlara hatýrlatma görevini yine doða üstlendi; küresel ýsýnmanýn soyut bir kavram olmadýðýný anlatmak için insanlarý seller, kuraklýklar, kasýrgalar, buzul erimeleri ve on milyonlarca mülteci aracýlýðý ile bilinçlendirmeye çalýþýyor. Ne yazýk ki bu konuda hâlâ kuþku duyanlar var. Bunlar dünyada bugün yaþanmakta iklim kaymalarýnýn dönemsel olduðuna inanýyorlar; ya da inanmak istiyorlar.

Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü henüz imzalamamýþ olmasýna dikkat çeken Al Gore, her ülkenin küresel ýsýnma karþý yapmasý gereken 'ev ödevleri' olduðunu vurguluyor.
ABD eski Baþkan Yardýmcýsý Al Gore da ülke ülke gezerek dünyanýn karþý karþýya olduðu iklim krizi ile ilgili bilgilendirme toplantýlarý düzenliyor. 13 Haziran'da Ýstanbul'da da "Küresel Ýklim Deðiþikliði" konusunda bir konferans verdi. Ýki Oskar Ödüllü "Uygunsuz Gerçek" isimli belgeselinde de tehlikeyi çarpýcý bir þekilde gözler önüne seren Al Gore, "Ýnsanlar küresel ýsýnmayý tersine çevirecek güce sahip, ancak önce buna inanmasý ve istemesi, elindeki teknolojiyi de bu doðrultuda kullanmasý gerekir" diyor. Ve en önemlisi Türkiye'nin Kyoto Protokolu'nu henüz imzalamamýþ olmasýna dikkat çekerek, her ülkenin küresel ýsýnmaya karþý yapmasý gereken "ev ödevleri" olduðunu vurguluyor.
Saygýn bilim dergisi New Scientist, her þeyden önce küresel ýsýnmayla ilgili doðru bilinen yanlýþlarýn ve yanlýþ bilinen doðrularýn düzeltilmesi gerektiðine dikkat çekerek, gerçekleri þöyle açýklýyor.

1.Yanýlgý: Benim yaþadýðým yer çok soðuk. Havalarýn biraz ýsýnmasý daha iyi olmaz mý?

Gerçek: Küresel ýsýnma insanlarý nasýl etkileyecek? Bu insanlarýn nerelerde yaþadýðýna, ne kadar uzun yaþadýðýna ve yaþamýný nasýl kazandýðýna baðlý olarak deðiþir. Ayrýca bu sorunun yanýtý, insanlarýn çocuklarýnýn ve genel olarak insanlýðýn geleceði konusunda duyduðu sorumluluða da baðlýdýr.
Antarktika'nýn dýþýnda gezegenin her yeri 1970 yýlýndan bu yana ýsýnýyor. Buzullar eriyor, bahar daha erken geliyor, hayvan ve bitki sýnýrlarý giderek kutuplara doðru ilerliyor.
Pek çok insan için bu çok önemli bir fark yaratmaz. Yazlar daha sýcak, kýþlar daha ýlýk geçiyor olabilir. Isýtma giderleri düþerken, soðutma masraflarý yükselir. Isý dalgalarý bazý insanlarýn ölümüne yol açmakla birlikte soðuk algýnlýðýndan ölenler azalabilir.
Zengin ülkeler ve bireyler bu kýsa vadeli deðiþikliklere rahatlýkla uyum saðlayabilirler. Genel olarak tarýmsal verim ilk baþta artar. Ancak bazý bölgelerde sýkýntý giderek artar. Afrika bundan en fazla etkilenen bölgelerin baþýnda gelecektir; 2020 yýlýnda bazý Afrika ülkelerinde tarýmsal verimin %50 oranýnda azalacaðý tahmin ediliyor.
Vahþi doða da bu gidiþattan zarar görecek. Bazý bitki ve hayvanlar CO2 miktarýnýn artmasýyla birlikte daha fazla geliþecek. Ancak bunun bedelini diðer bitki ve hayvanlar ödeyecek. Mercan kayalarý bundan en fazla zarar görecek canlýlarýn baþýnda geliyor.
Sýcaklýðýn bugünkünün 3 derece üzerine çýkmasý felaketlerle sonuçlanacak. En kötü senaryoya göre bu sýcaklýða içinde bulunduðumuz yüzyýlýn sonunda eriþeceðiz. Türlerin yaklaþýk üçte biri yok olacak. Tarýmsal verim dünyanýn pek çok bölgesinde azalacak. Milyonlar kýyýlarda sular altýnda kalma riski ile karþý karþýya kalacak. Sýcaklýk dalgalarý, kuraklýk, seller ve yangýnlar bu olumsuz tabloyu iyice beter hale getirecek.
Isýnmanýn sonuçlarýný deðerlendirirken iki faktörün göz önünde bulundurulmasý gerekiyor. Önce, ýsýnmadan doðrudan etkilenmeyen ülkeler bile diðer ülkelerdeki ekonomik ve siyasi dalgalanmalardan etkilenecek. Ýkinci olarak sera gazý artýþý ile bu artýþýn iklim üzerindeki etkilerinin ortaya çýkmasý arasýnda kýsa bir süre geçer. Yarýn CO2 düzeyi sabitlense bile, dünya 10'larca yýl boyunca ýsýnmaya devam edecek.
Ayrýca küresel ýsýnma ile deniz seviyesinin yükselmesi arasýnda da bir gecikme yaþanýr. IPCC'ye* göre 2100 yýlýnda deniz seviyesi 0.6 metre yükselecek. Ancak bu yalnýzca bir baþlangýç olacak. 3 milyon yýl önce sýcaklýk 3 derece yükseklerde seyrediyor iken, deniz yüzeyi 25 metre yüksekti. Bu da Londra, New York, Tokyo ve Þanghay'ýn sular altýnda kalmasý anlamýna geliyor. Benzer oranda bir sýcaklýk yükseliþi, deniz seviyesinde benzer bir yükselmeye yol açabilir. IPCC bunun olmasý için aradan yüzyýllarýn geçmesi gerektiðini ileri sürmekle birlikte bazý bilim adamlarý buzul levhalarýnýn afet halinde çökmesi sonucu bunun daha erken yaþanabileceðine dikkat çekiyor.
Bu noktada kesin olan, önlem almakta geciktikçe iklim deðiþikliði felaketlerini engellemenin giderek zorlaþacaðý.

2 .Yanýlgý: Geçmiþte de sýcaklýklarýn arttýðý dönemler yaþanmýþ. O zaman bugün yaþadýðýmýz sýcaklýk artýþlarýný niye bu kadar sorun haline getiriyoruz?

Gerçek: 150 yýl ve öncesindeki dönemlere iliþkin küresel sýcaklýklar tahminlere dayanýr. Bu tahminler buzul çekirdeklerine ve bir takým varsayýmlara dayanarak yapýlýr. Ne kadar geriye gidersek, belirsizlik de o kadar artar.
Dünya'nýn geçmiþte bugünkünden daha sýcak dönemler geçirdiði biliniyor. Bazý dönemlerde iklimsel çeþitliliðe yol açan temel etmenler daha iyi anlaþýlmakla birlikte, bazý dönemlerde bu etmenler o kadar iyi tanýmlanamaz.
750 milyon ile 580 milyon yýl öncesinde Dünya hiç olmadýðý kadar þiddetli bir buzul çaðý yaþadý. O dönemde gezegenin tümünün buz ve kar ile kaplý olmasý çok büyük bir olasýlýktý . Bu döneme o yüzden Kartopu Dünyasý adý veriliyor.
Bu nasýl olmuþ olabilir? Buz levhalarýnýn oluþmasý giderek havalarýn soðumasýna yol açar, çünkü güneþin sýcaklýðý uzaya geri yansýtýlmaktadýr. Ancak karalardaki buzullar kayalarýn hava almasýný önler. Kayalarýn hava almasý atmosferdeki CO2'nin azalmasý anlamýna gelir. Kartopu Dünya 'nýn ortaya çýkmasýnýn nedeni o dönemde kýtalarýn ekvatorda kümelenmesinden de kaynaklanýyor olabilir. Bu durumda kayalarýn hava almasý devam ediyordur ve havadan CO2'yi alýyordur. Çünkü buzul levhalar kutuplarda yoðunlaþmýþtýr. Buzullar kutuplardan aþaðýlara inip karalarý da buzul ile kaplayýnca, sera gazlarýnýn yoðunluðu artmaya baþlamýþ olabilir.
Bu derin dondurucu dönemden sonra, hem CO2 düzeyinin, hem de sýcaklýklarýn yükseklerde seyrettiði uzun süren bir dönem yaþandý. Ne var ki bu dönemle ilgili büyük bir belirsizlik söz konusu. En sýcak dönem 55 milyon yýl önceki Paleosen-Eosen Termal Maksimum (PETM) dönemdir. Bu dönem sýrasýnda kütlesel yok oluþlar yaþanmýþ, küresel sýcaklýklar birkaç bin yýl içinde 5 ile 8 derece (santigrat) yükselmiþtir. Kutup denizlerinin sýcaklýðý 23 dereceye ulaþmýþtýr.
Fosil planktonlarýnda izotop düzeyleri, ýsýnmanýn nedeninin büyük miktarlarda metan veya CO2'nin havaya salýnmasýndan kaynaklandýðýný gösteriyor. En son kurama göre ýsýnma, olaðanüstü miktarlardaki lav püskürmelerinden kaynaklanýyor olabilir. Baþka bir deyiþle, bu, atmosfere salýnan yüksek miktarda fosil karbonun neden olduðu küresel bir ýsýnma felaketidir. Bu sýcak dönem 200.000 yýl devam etmiþtir.
Son birkaç milyon yýl boyunca Dünya buzul çaðý ile daha sýcak dönemler arasýnda gidip geldi. Bu dönemsel deðiþiklikler gezegenin yörüngesindeki osilasyonlara baðlý olarak da tetiklenmiþ olabilir. Yörüngesel osilasyonlar Dünya'ya eriþen güneþ radyasyonlarýnýn miktarýný deðiþtirir.
Buzul çaðlarý arasýnda sýk sýk sýcaklýklar yükselmiþ. Bu, büyük bir olasýlýkla, sýcaklýklarýn bugünkünden 1 ile 2 derece daha sýcak ve deniz seviyesinin bugünkünden 5 ile 8 metre daha yüksek olduðu 125.000 yýl önceki Eemian dönemidir.
Son buzul çaðýndan sonra 6000 yýl önce sýcaklýklar yine yükseliþe geçerek, Holosen denilen dönem yaþanmýþ. Bu ýsýnma daha çok bölgesel nitelikte kalmýþ.
Geçmiþte daha sýcak dönemlerin yaþanmýþ olmasý, gelecekteki sýcaklýk artýþlarýndan kaygý duymamamýz gerektiði anlamýna gelmemeli. Son sýcak dönemlerde deniz seviyesi onlarca metre yükselmiþti. Bu da belli baþlý pek çok kentin sular altýnda kalmasý demektir.
Gerçek: Antarktik Yarýmarasý'nýn ýsýndýðý kesinleþmiþ durumda. Kýtanýn iç kýsýmlarýnýn da ýsýndýðý düþünülüyor, fakat 2002 yýlýnda yapýlan bir analiz, 1966 ile 2000 yýllarý arasýnda iç kýsýmlarýn soðuduðunu ortaya koydu.
3 .Yanýlgý: Antarktika giderek soðuyor ve buzul levhalarý giderek kalýnlaþýyor.

Ancak bu dünyanýn ýsýnmadýðý anlamýna gelmiyor. Ýklim modellerine göre gezegen her yerde ayný þekilde ýsýnmayacak ve ayrýca Antarktika'nýn iç kýsýmlarýndan baþka her yerin ýsýnýyor olmasý da bu tezi doðruluyor.
Antarktika'nýn soðumasý kýtanýn çevresindeki dairesel rüzgarlarýn güçlendiðinin bir iþareti. Bu rüzgarlar daha ýlýk havanýn iç kýsýmlara ulaþmasýný engelliyor. Þaþýrtýcý bir þekilde rüzgarlarýn artýþ gösteren hýzý, kutuplar üzerindeki ozon deliðinin üst atmosferde soðumaya yol açmasýndan kaynaklanýyor. Ozon deliði gelecek 10-20 yýl içinde kapanýrsa, dairesel rüzgarlar zayýflayacak ve iç kýsýmlarda da hýzlý bir soðuma baþlayacak.
Bir diðer þaþýrtýcý sonuç ise IPCC'nin raporuna göre küresel ýsýnma gelecek yüzyýlda, kar yaðýþý buzul erimelerinden hýzlý olacaðý için, buzul levhalarýnýn kalýnlaþmasýna yol açacak. Buzullarda neler olduðunu tespit etmek kolay deðil. Uydu ölçümlerine dayanarak yapýlan bir çalýþmaya göre Antarktika'nýn iç kýsýmlarýnda buzullar kalýnlaþýrken, daha fazla miktarda buzul kýyýlarda eriyecek. Sonuçta erime kalýnlaþmadan fazla olacaðý için kayýplar daha fazla olacak.
IPCC'nin son öngörüleri ise deniz seviyesinde 2100 yýlýndaki artýþýn 20 ile 60 cm arasýnda olacaðý yönünde. Bu tahmin Grönland ve Antarktika buzul levhalarýnýn bugünkü hýzda eriyeceði varsayýmý üzerine kurulu. Bazý bilim adamlarý bu öngörünün gerçekleri yansýtmadýðýný, buzul erimelerinin hýzlanacaðýný, dolayýsýyla kar yaðýþýndaki artýþýn etkisini ortadan kaldýracaðýný ve sonuçta deniz seviyesindeki yükselmenin hýz kazanacaðýný ileri sürüyor.Ne var ki kimse neler olacaðý konusunda kesin bir þey söyleyemiyor.

4.Yanýlgý: Ortaçað bugünkünden sýcaktý. Ýngiltere'de üzüm baðlarý bile var dý.

Gerçek: Ýngiltere'de þarapçýlýk yeniden güçleniyor. Öyle ki ülkedeki baðlarýn alaný ortaçaðda olduðu iddia edilen baðlardan daha geniþ. Eðer bunu iklimlerin ýsýnmasýný gösteren bir gösterge olarak kabul ederseniz, bugünün ortaçaðdan daha sýcak olduðunu söyleyebiliriz. Ne var ki iklimlerle ilgili tarihi öyküleri ihtiyatla karþýlamak gerekir.
Ortalama küresel sýcaklýðýn yüzyýllar boyu nasýl bir trend izlediðini ortaya çýkartmak için iklim bilimcileri dünyanýn olabildiðince farklý bölgelerinden uzun vadeli kayýtlara ihtiyaç duyar. Bu nedenle daha pratik bir yöntem olan aðaç halkalarýný incelemeyi tercih ederler . Bugün kuzey yarýkürenin sýcaklýk ölçümleriyle ilgili bir düzineye yakýn çalýþma 1600'lerden eskilere uzanýyor. Bu kayýtlara göre MS 900-1300 yýllarý arasýnda olaðanüstü bir sýcaklýðýn yaþanmýþ olduðu görülüyor. Güney yarýkürede ise bu dönemlerde hem sýcak hem de soðuk dönemlerin yaþanmýþ olduðu ileri sürülüyor. Bu da Ortaçað'daki sýcak dönemin bölgesel bir olay olduðunu gösteriyor.
Ýklim bilimcilerinin hazýrladýðý raporlar, gezegenin bugün Ortaçað'a göre daha sýcak olduðunu gösteriyor. Burada önemli olan, þu anda havanýn ne kadar sýcak olduðu deðil, ileride ne kadar sýcak olacaðý. Raporlarda, ortalama sýcaklýk farklýlýklarýnýn 1980'lere kadar dar bir aralýk içinde yol aldýðý, ancak bu tarihten sonra hýzla yükselen bir trend izlediði görülüyor.

5.Yanýlgý: Küresel ýsýnma tehdidinin tek sorumlusu kozmik ýþýnlardýr.

Gerçek: Kimse güneþin Dünya'nýn iklimi üzerindeki kritik etkisini göz ardý etmiyor. Dünya'ya eriþen toplam enerji miktarý deðiþir; fakat son yýllardaki deðiþiklikler tanýk olduðumuz son ýsýnma olayýný açýklamýyor. Diðer güneþ faaliyet þekillerinin iklimler üzerinde beklenilenin üzerinde bir etki yaratma riski ne kadardýr?
1990'lü yýllarýn sonlarýna doðru Danimarkalý bilim adamlarý, kozmik ýþýn adý verilen yüksek-enerji parçacýklarýnýn atmosferi iyonize ederek, bulut oluþumunu etkilediði yönündeki fikri inceledi. Eðer bu iddia doðru ise, güneþ faaliyetlerindeki küçük bir deðiþiklik iklimleri büyük ölçüde etkileyebilecekti. Kozmik ýþýnlarýn çoðu derin uzaydan gelmekle birlikte güneþ faaliyetlerindeki deðiþiklikler Dünya'ya eriþen ýþýnlarýn miktarýný deðiþtirebilir. Danimarka Uzay Merkezi'nden Henrik Svensmark daha az sayýda kozmik ýþýnýn daha az miktarda bulut anlamýna geleceðini ve dünyanýn giderek ýsýnacaðýný ortaya atmýþtý. Svensmark'a göre bu son ýsýnma için uygun bir açýklama idi.
Kozmik ýþýnlarda üç kritik konu söz konusudur. Ýlk olarak, kozmik ýþýnlar gerçekten bulut oluþumunu tetikliyor mu? Ýkincisi, eðer tetikliyorsa bulut yapýsýndaki deðiþiklikler sýcaklýðý nasýl etkiliyor? Son olarak son yýllardaki ýsýnmayý kozmik ýþýnlar açýklayabilir mi?
CERN Parçacýk Fiziði Laboratuvarý'nda yürütülen çalýþmalar bu sorularý bir sonuca baðlayacak.
Ancak bu arada önemli bir noktayý gözden kaçýrmamak gerekiyor. Kozmik ýþýn yoðunluðundaki deðiþiklikler bulut oluþumunu ve sýcaklýðý gerçekten etkiliyor olsa bile, son yýllardaki hýzlý sýcaklýk artýþlarýný açýklayamaz. 50 yýl geriye giderek yapýlan ölçümler, yoðunluk açýsýndan periyodik bir çeþitliliðin varlýðýný tespit etmiþ olsa bile, son yýllardaki sýcaklýk artýþlarýnýn, düþüþ gösteren bir trend ile eþleþmemiþ olmasý kafalarý karýþtýrýyor.

6. Yanýlgý: Ýnsan faaliyetlerinin yol açtýðý CO2 emisyonlarý, doðal kaynaklarýn çýkarttýðý emisyonlarla karþýlaþtýrýldýðýnda devede kulaktýr.
Gerçek: Evet, insan faaliyetlerine baðlý olarak ortaya çýkan CO2 emisyonlarý, pek çok doðal kaynaklardan salýnan CO2 ile mukayese edildiðinde çok azdýr. Yine de buzul çekirdekleri, son yarým milyon yýl atmosferdeki CO2 düzeyinin 180 ile 300 ppm arasýnda oldukça sabit bir yol izlediðini gösteriyor. Sanayi çaðýnda ise bu düzey 380 ppm'ye yükseldi.
Bu nasýl olmuþ olabilir? Bunun yanýtý doðal kaynaklarýn doðal çukurlarla dengelenmesidir. Örneðin organik maddelerin parçalanmasý havaya yüksek miktarlarda CO2 salar, ancak bitkilerin büyümesi ayný miktarda CO2'yi emer. CO2 düzeyinin yükselmesinin nedeni atmosfere her yýl giren gazýn miktarýnýn, doðal yollarla emilimden fazla olmasýdýr.
Bu ilave CO2'nin sorumlusunun insan olduðundan nasýl emin olabiliriz? Bunu gösteren bazý kanýtlar söz konusu. Örneðin fosil yakýtlarý görünürde karbon-14 içermez, çünkü kozmik ýþýnlarýn atmosfere çarpmasý sonucu oluþan bu dengesiz izotopun yarý-ömrü, yaklaþýk 6000 yýldýr. Fosil yakýtlardaki hemen hemen tüm karbon-14'ler, yakýt yaktýðýmýz çaða gelinceye kadar çoktan çürüyüp gitmiþtir. Dolayýsýyla sonuçta ortaya çýkan CO2'nun karbon-14 içermesi mümkün deðildir. Aðaç halkalarýnýn incelenmesi sonucu havadaki karbon-14 oranýnýn 1850 ile 1954 arasýnda %2 azaldýðý görülüyor. (954 yýlýndan sonra nükleer testler yüksek miktarda karbon-14'ün salýnýmýna yol açmýþtýr.)
Sonuç olarak yanardaðlarýn insan faaliyetlerinden daha fazla miktarda CO2 salmýþ olmasý doðru deðildir. CO2 düzeyinin büyük patlamalardan sonra yükselmediði görülüyor. Karalardaki yanardaðlarýn çýkarttýðý CO2 emisyonu her yýl tahmini olarak ortalama 0.3 gigaton'dur. Bu da insan faaliyetlerinin ürettiði CO2'nin yüzde biridir. Ayrýca yanardað kaynaklý CO2, okyanus tabanýndaki dalma-batma tektonik levhalarýnýn altýndaki karbon tarafýndan dengelenir.

7.Yanýlgý: Karbon dioksit düzeyleri sýcak dönemlerin baþlangýcýndan sonra yükselir. Dolayýsýyla CO2 küresel ýsýnmaya neden olmaz.
Gerçek: Antarktika ve Grönland'ý örten buz tabakalarýndan kesilerek çýkartýlan yüzlerce bin yýllýk buz örnekleri, en son buz çaðýnýn sonunda atmosferdeki CO2 düzeyinin sýcaklýklarýn yükselmeye baþlamasýndan bir müddet sonra yükseldiðini gösteriyor. Zamanlama konusunda belirsizlikler söz konusu. Bunun nedeni kýsmen buz çekirdeklerinin içinde hapis olan havanýn buzdan daha genç olmasý. Kaldý ki bu gecikmenin 800 yýldan daha uzun bir süreyi kapsadýðý görülüyor.
Yükselen CO2 düzeyinin buzul çaðlarýnýn sonundaki ilk ýsýnma sürecini tetiklemediðini gösteren bu gecikmeler, atmosferdeki daha fazla miktardaki CO2'nin gezegeni ýsýttýðý fikrini de çürütmüyor.
CO2'in sera gazý olduðunu biliyoruz, çünkü kýzýlötesi ýþýnlarýný hem emiyor, hem de yansýtýyor. Temel fizik kurallarýna göre bu tür gazlar Dünya'dan yansýyan ýsýyý hapseder. Bu olmadýðý sürece gezegenin daha soðuk olacaðý iddia ediliyor.
Bütün bunlar geçmiþteki sýcaklýklar ile geçmiþteki CO2 düzeyi arasýnda bir korelasyon olacaðý anlamýna da gelmiyor. Ýklimi daha baþka etmenler de etkiliyor. Bu etmenlerde büyük deðiþiklikler olduðu zaman CO2 ve sýcaklýk arasýndaki iliþki etkisini yitirebiliyor.
O zaman, geçmiþte milyon yýl önce Dünya niçin tekrar tekrar buz çaðlarý ve daha sýcak dönemler arasýnda gidip gelmiþ olabilir? Uzun süredir doðru olduðuna inanýlan bir kurama göre bu Dünya'nýn görüngesindeki deðiþiklikten kaynaklanýyor. Bu deðiþikliklere Milankovitch Döngüsü adý veriliyor. Ancak Dünya'nýn yörüngesindeki deðiþikliklerin yol açtýðý ýsýtma veya soðutma etkisi küçüktür ve sýcaklýklardaki deðiþiklikleri açýklamaya yetmez.
Bütün bu bilgilerin ýþýðý altýnda sýcaklýklardaki ilk deðiþiklikleri bir çeþit geri beslemenin tetiklediði ortaya çýkýyor. Bu noktada buz kritik bir rol oynuyor. Geniþ buz kütleleri eriyip küçüldükçe güneþ enerjisinin daha küçük bir kýsmý uzaya geri yansýyor ve bunun sonucunda ýsýnma hýzlanýyor.
CO2'nin bu süreçte önemli bir rol oynadýðý bir yüzyýldan beri bilinen bir gerçek. Buz çekirdekleri, son yarým milyon yýl boyunca CO2 düzeyleri ile sýcaklýk arasýnda kayda deðer bir iliþki olduðunu gösteriyor. Bir buzul çaðýnýn sona ermesi için yaklaþýk 5000 yýl geçmesi gerekiyor ve sýcaklýk ve atmosferdeki CO2 yoðunluðu birlikte 4000 yýl boyunca artýyor.
Buzul çaðýnýn sonunda ne olduðuna baktýðýmýz zaman yörüngesel deðiþimlere baðlý olarak ortaya çýkan ilk ýsýnma daha fazla CO2'nin atmosfere salýnmasýna yol açmýþ olabilir. Bunun sonucunda ýsýnma artarken salýnan CO2 miktarýný da artýr ve bu böyle sürüp gider. Buzul alaný daralmaya baþlayýnca sýcaklýklar daha da artar.
Bu ilave CO2 nereden geliyor olabilir? Bilimsel kanýtlara göre kaynak okyanuslardýr. Sýcak sularda gaz daha az erir. Dolayýsýyla daha sýcak denizler CO2'yi havaya geri verir. Ancak bu da CO2 artýþýný açýklamaz. Diðer bir faktörün biyolojik olma olasýlýðý yüksek. Denizlerdeki fitoplanktonlar geliþtikçe havadaki CO2'yi emer. Fakat dünya ýsýndýkça rüzgarlardaki, akýntýlardaki ve tuzluluk oranýndaki deðiþiklikler fitoplankton geliþimini önler.
Buzul çaðlarý bize þunlarý söylüyor: Sýcaklýklar CO2 düzeyini etkiler veya bunun tam tersi olabilir. Þu anda okyanuslar, insanlarýn havaya saldýðý ilave CO2'nin %40'ýný emiyor. Denizler bunun yerine CO2 çýkartmaya baþlarlarsa insan eliyle üretilen CO2 miktarýndaki azalmanýn etkisi çok az olur.