Garanti Bankası G-20 toplantısına dair uzman raporunu yayınlayan
IMF'nin büyüme tahminlerinde değişiklikler yaptığını belirtti...
Ayrıntılar şöyle:
IMF bugün, 13-14 Mart'ta G-20 ülkelerinin maliye bakanları ve merkez
bankaları başkanlarının Londra'da katıldığı toplantıdaki uzman
raporunu yayınladı...
Raporda, Nisan'da yayınlanacak olan Dünya Ekonomik Görünüm raporu
öncesi, IMF'nin büyüme tahminlerindeki değişiklere yer verildi.
Rapordaki önemli başlıkların özetini aşağıda bulabilirsiniz:
Son Gelişmeler, Öngörüler ve Riskler...
Dünya GSYH'sının 2008 son çeyreğinde beklentilerin üzerinde %5
(yıllıklandırılmış) oranında daraldığı; gelişmiş ülkelerdeki
daralmanın %7'ye yakın olduğu hesaplanıyor.
2009 yılında global aktivitenin 60 yıldır ilk kez daralacağı tahmin
ediliyor. Global aktivitenin 2009 yılında %0.5-1 aralığında
daralacağı; 2010 yılında kadameli toparlanma olacağı öngörülüyor.
Ancak finansal piyasaları stabilize etmek için kapsamlı politika
önlemleri almanın gecikmesi durumunda resesyon çok daha derin ve uzun
süreli olacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerde 2010 yılında kapsamlı toparlanma öncesi,
aktivitedeki genişlemenin 2009 yılında zayıf olacağı tahmin ediliyor.
Bazı ekonomilerin ise ciddi etkileneceği öngörülüyor. Orta ve Doğu
Avrupa ülkeleri ve Bağımsız Devletler Topluluğu (Baltık ülkeleri,
Macaristan, Hırvatistan, Romanya ve Bulgaristan) en olumsuz
etkilenecek ülkeler olacak
Riskler:
· Ciddi orandaki revizyona rağmen, riskler hala aşağı yönlü.
· Deflasyon riski ekonomik aktivitedeki daralmanın daha derin ve uzun
süreli olmasına neden olabilir.
· Gelişmekte olan ekonomilerin dış finansman sağlayamaması ciddi bir
risk
· Ticaret ve finansal korumacılığa ilişkin gündeme gelenler artan
endişe kaynakları.
· Herşeye rağmen politika önlemlerinin güven sorununu aşmasıyla
birlikte global finansal ve ekonomik durumun öngörülenden hızlı
toparlanması ihtimali var
Finansal Sektöre Yönelik Politikalar...
Finansal kurumların uğradığı kredibilite kayıplarına ilişkin
tanımlamalar olmalıdır. Çünkü sorunlu aktiflerin değerinin
belirlenmesine ilişkin devam eden belirsizlik bir kredibilite sorunu
yaratıyor. Dolayısıyla belirlenecek fiyatlar piyasada bu soruna da
şeffaflık getirebilmelidir.
Sorunlu aktiflerle ilgili sorunun çözümünde ve yeniden sermayelendirme
aşamasına gerekli olan kamu desteği sağlanmalıdır. Burada açıkça
kamunun varlık yönetim şirketleri kurması öneriliyor. Ayakta
kalabilecek bankalara hızlı bir şekilde sermaye enjeksiyonu
yapılırken, kurtarılamayacak durumda olanların da kapatılması,
birleştirilmesine veya geçici olarak kamulaştırılması tavsiye
ediliyor.
Gelişmiş ekonomilerin gelişmekte olan ekonomilere likidite desteği
sağlayabileceği belirtiliyor. Bunu yaparken de swap kolaylığı ve dış
ticaretin finansmanında kullanılmak üzere kredi line'larının
kullanılabileceği belirtiliyor.
Gelişmekte olan ülkeler ayrıca geniş kapsamlı olarak finans dışı özel
sektördeki iflas riskindeki artışa dikkat etmeliler. Bu riski
azaltmaya dönük adımların atılması gerekiyor.
Makroekonomik Politikalar...
Politika faizlerinin ekonomilerde güçlü toparlanma işaretleri alınana
kadar düşük seviyede kalacağına ilişkin tüm merkez bankaları açık
beyanatta bulunmalı. IMF ayrıca, yapılan faiz indirimlerinin finansal
koşullarda etkisinin sınırlı kaldığını da kabul ediyor.
Hükümetler, doğrudan ve dolaylı yollardan kapanan kredi piyasalarını
yeniden açmak üzere adımlar atmalı.
Gelişmekte olan ekonomilerde, Merkez Bankaları zayıflayan talep ve
sermaye çıkışları arasında denge sağlayıcı olması gerekiyor. Esnek
döviz kuru uygulaması para politikasını gevşetme konusunda da işleri
kolaylaştırıyor.
Dış finansmana erişmede sorunlar artarak devam ediyor...
Global kaldıraç düzeltmesi (deleveraging) gelişmekte olan ülkelere
olan ilgiyi sert bir şekilde azaltıyor. Gelişmekte olan ülkelerin fon
bulma sıkıntısı önümüzdeki dönemde de artarak sürecek...
Global kaldıraç düzeltmesi (deleveraging) 2009 ve 2010 yıllarında,
gelişmekte olan ülkelerden portföy ve Doğrudan Yabancı Yatırım çıkışı
konusunda da baskı oluşturuyor. Dolayısıyla gelişmekte olan
ülkelerdeki büyüme görünümü de bozulurken, aşağı yönlü riskler de
artıyor...
Geçmiş dönemlerin aksine, gelişmiş ekonomilerdeki finansal stres
gelişmekte olan ülkelerin finansal piyasalarında da endişeleri
artırıyor.
Gelişmekte olan ülkelerdeki risk primini gösteren EMBIG spread'in
(Gelişmekte olan ülkelerin tahvil getirileri ile benzer vadedeki ABD
tahvil getirisi arasındaki fark) 2009 sonunda 900 baz puana ulaşacağı
öngörülüyor. Sonraki iki yılda ise ılımlı bir düşüş olacağı tahmin
ediliyor.
Yurtdışından finansman sağlayan gelişmekte olan ülkelerdeki kurumlar,
yurtiçi piyasalara dönmek zorunda kalacak. Bu doğrultuda yurtdışından
sağlanan kısa vadeli borçları çevirme oranının, 1990'ların sonundaki
Asya Krizi'nde olduğu gibi, geçen yıla göre yarı yarıya azalabileceği
belirtiliyor.
Bu arada Kore ve Rusya gibi bazı ülkelerde hükümetlerin firmaları
desteklemek veya özellikle gelişmekte olan Avrupa ülkelerinde olduğu
gibi bankacılık sektörünü desteklemek adına alınan önlemlerle yüksek
borç çevirme oranına ihtiyaç duyacağı kaydediliyor...
Gelişmekte olan bankaların özellikle de Avrupa ve Bağımsız Devletler
Topluluğu'nda, sermaye artışına ihtiyaçları var. Özellikle, Orta ve
Doğu Avrupa ülkelerindeki bankalar ise diğer ülkelerle karşılıklı
finansman açısından en kırılgan yapıya sahipler ve sermaye artırımları
gerekebilir. Bağımsız devletler topluluğu ve Türkiye'nin de içinde
bulunduğu bölgedeki bankaların, yazılabilecek zararlardan dolayı 250
milyar dolar sermaye ihtiyacı olabileceği tahmin ediliyor..
Maliye Politikaları...
G-20 ülkelerinde planlanan mali paketlerin toplam büyüklüğü 2009 için
GSYH'nın %1.8'si (780 milyar dolar), 2010 için ise %1.3'ü (590 milyar
dolar). Genişleyebilecek durumu olan ülkeler, 2010'daki mali politika
desteklerini genişletmeyi planlamalılar
Her ülkenin krize girerken içinde bulunduğu koşullardan dolayı farklı
miktarlarda mali politika uygulayacak yeri bulunuyor.... Avustralya,
Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Rusya, Suudi Arabistan, İngiltere ve ABD
gibi ülkelerin genişleyici mali politika uygulamak için yeri
bulunurken, Brezilya, İtalya ve Türkiye gibi ülkelerin faizlerin
yüksekliği yüzünden, Hindistan, İtalya ve Japonya gibi ülkelerin ise
borç seviyesinin yüksekliği yüzünden çok fazla genişleyecek yerleri
bulunmuyor...
Açıklanan mali paketlerin 2009 büyümesine %0.8-3.2 arasında, 2010 yılı
büyümesine ise %0.1-0.9 arası etki yapacağı hesaplanıyor. Krizin daha
fazla derinleşmemesi durumunda, bu paketler (Hindistan ve Çin'dekiler
hariç) 7 milyon kişinin işsiz kalmaması (ya da yeni iş imkanı
yaratılması) anlamına geliyor. .
Açıklanan toplam paketler (finans sektörü garantileri dahil), gelişmiş
ülkelerde GSYH'nın %43'ü, gelişmekte olan ülkelerde ise %2'si olarak
hesaplanıyor. Bunun gelişmiş ülkelerde %5'i önden etkili, gelişmekte
olan ülkelerde ise %0.25'i...
G-20'nin içindeki gelişmiş ülkelerde, kamu borcu/GSYH oranının
2008-2009 yıllarında %14.5, 2010-2014 yıllarında ise %10 daha artacağı
tahmin ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise borcun 2009'da çok
hafif arttıktan sonra, 2011'de tekrar düşmeye başlayacağı
düşünülüyor..