Türk eğitiminde abd etkisi

Collapse
X
 
  • Saat
  • Show
Clear All
new posts
  • PAŞA
    Demirbaş
    • 22 Mayıs 2009
    • 100

    #1

    Türk eğitiminde abd etkisi

    Foruma bugün kayıt oldum ve bu ilk yazım .Hayırlısı olsun.

    Alıntıdır..Ama çok önemli bir yazıdır.


    Bugünkü Türk eğitimi emperyalist etkiler altındadır:

    Bugün dünya ulusları arasında, bağımlılar, bağımsızlar
    ve yarı bağımlılar diye bir sınıflama yapmak mümkündür.
    Türkiye; 1919'da bir ulusal kurtuluş savaşı verdiği ve bundan
    yengiyle çıktığı halde, bünyesindeki feodal ilişkileri arıtamadığı,
    ve dış ilişkilerinde Mustafa Kemal'in «tam bağımsızlık
    » ilkesinden, Mustafa Kemal'den sonra pek çok ödün
    verdiği için, hızla gelişen yeni sömürgecilik ağları içine düşmüştür.
    Bundan dolayı bugün «yarı bağımlı» ülkeler arasında
    yer almaktadır.
    Türkiye'nin bağımlı bulunduğu ülke ABD'dir. Öteki
    kapitalist ülkelerin de Türkiye üzerinde emperyalist etkileri
    vardır, ama ABD başta gelmektedir. ABD, Türkiye'nin
    ekonomisine, politikasına, savunmasına, eğitimine, kültürü -
    ne, doğrudan doğruya, yada dolaylı olarak kanşabilmektedir.
    Bu karışma, kredi, teknik yardım, uzman, paktlar ve
    pek çok proje uygulamalarıyla olmaktadır. Bunların çoğu,
    hükümetlerarası ikili anlaşmalara dayandırılmaktadır.
    Türk eğitim ve kültürü üzerindeki ABD etkileri, konuyu
    ayrıntılarıyla bilmeyen bir Türk'e anlatıldığı zaman, şok
    etkisi yaratmaktadır. Daha 1924'te bir rapor vermek üze-
    re Türkiye'ye gelen Colombia Üniversitesi Pedogoji Profesörü
    John Dewey, bizim köy eğitimini Türkiye temelli taamda
    kalacak, endüstrileşmeye yönelmeyecek biçimde dü -
    zenlememizi öğütlemiştir. Böylesi elbet, endüstrileşmiş ABD'
    nin sermaye ve ticaret çıkarlarına çok uygundur. ABD
    bizim ancak hafif metal ve montaj endüstrisine kadar çıkmamıza
    razıdır. Bu yüzden 1949 — 1965 arasında bize
    1386 tarım bursuna karşılık sadece 164 endüstri bursu vermiştir.
    Türkiye tarımcı, hem de kuru tarımcı kalacak! Bu
    isteği açıkça ifade eden Amerikalı uzmanlar da çıkmıştır.
    John Dewey'in raporu, ancak Atatürk'ün ölümünden sonra,
    1939'da basılmıştır. Türk eğitiminde Amerikancı akımlar
    da, 2. Dünya Savaşından sonra, Marchall Plânı ve
    Truman Doktrini uygulamalarıyla canlanmıştır. Her alanda
    olduğu gibi, Millî Eğitimde de kilit noktalarını ABD'de
    «staj görmüş», orada «intensive cours» larla beyinleri yıkanmış
    elemanlar ele geçirmişlerdir. Bununla da kalınmamış,
    önce ICA, sonra AID adıyla Ankara'ya yerleşen Amerikan
    Yardım Örgütü, bu kilit noktalarına birden çok sayıda
    ABD uzmanı da yerleştirmiştir. Amerikalı uzmanların
    yönetim ve denetiminde, sadece eğitim alanında 20'den
    fazla proje uygulanmıştır. Bu projeler içinde bir ülke eğitiminin
    ulusallığını kaldıracak kadar sakıncalı olanlar vardır
    : Türk eğitim planlanması, Okul programlarının geliştirilmesi,
    Ticaret öğretimi, Mesleki - teknik Öğretim, Halk
    eğitimi, Tarım eğitimi, Öğretmen yetiştirme, Beslenme eğitimi,
    Radyo ile eğitim, Garış Gönüllüleri projesi... bunlardandır.
    26 Şubat 1946 Kahire Anlaşmasından hareketle Türkiye'de
    27 Aralık 1949 Anlaşması gereğince bir komisyon
    kurulmuştur. Bunun adı : «Türkiye'de Birleşik Devletler
    Eğitim Komisyonu» dur. Bu Komisyon, «T. C. Hükümeti
    tarafından sağlanacak paralarla finanse edilecek eğitim programının
    idaresini kolaylaştırmak için ihdas ve tesis edilmiş
    bir teşekkül olarak Türkiye Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik
    Devletleri Hükümetleri tarafından» tanınmıştır.

    Bu anlaşmanın 5. maddesine göre «Komisyonun 4'ü
    T. C. vatandaşı ve 4'ü Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı
    olmak üzere 8 kişiden oluşmaktadır. Bunlara ek olarak
    ABD, Türkiye'deki diplomatik heyetinin başı komisyonun
    başkanıdır. Ve alınan, alınacak olan kararlarda oy hakkına
    sahiptir.
    Komisyon karar ve davranışlarında ABD Dışişleri Bakanına
    karşı sorumludur. Komisyon, tıpkı Amerikan askerî
    üstlerinde olduğu gibi : «Türk Hükümetinin himayesinde,
    her türlü Türk denetiminin dışında, Türk Eğitimi
    hakkında araştırma yapması, bilgi toplaması, gerekli Amerikan
    memurlarını uzman ve araştırmacı olarak okul, üniversite
    ve Bakanlıklara yerleştirmesi ve benzeri faaliyetlerini
    kolaylaştırmak amacını sağlamak için getirilmiştir.»
    Türk Hükümetine bu komisyonun çalışmalarını kontrol
    ve denetleme hakkı dahi verilmemiştir. Türk vatandaşı olarak
    komisyona atanan 4 üyenin Amerika Hariciyesince kabul
    edilir kişiler olması doğaldır.
    Ulusal eğitimde, eğitim plânlamasından öğretmen ye -
    tiştirilmesine ve programların geliştirilmesine kadar yabancıların
    karışması, akıl alacak işlerden değildir. Bu yüzden
    bugün, örneğin okul programlarımız toplum ve ülkenin gerçek
    ihtiyaçlarından ve ulusal çıkarlara uygunluktan alabildiğine
    uzaklaşmıştır. 1962 yılında Amerikalı uzmanlarla geliştirilen,
    1968 yılında aynı uzmanlarla bir sefer daha gözden
    geçirilen' İlkokul Müfredat Programı'nı bir örnek olarak
    ele alalım. Eski programdan Bağımsızlık, Dev -
    letçilik, Lâiklik, Devrimcilik, Fransız devrimi, Reform
    hareketleri, Halkın aydınlatılması, Ulusal ekonomi, Devletin
    vatandaşlara karşı görevleri... gibi konular çıkarılmış, yeni
    programa, Unesco, Nato günü, Demokrasi, Dinsel bayramlar...
    gibi konular eklenmiştir. Amerika ile ilgili konular
    genişletilmiştir. Böylece Türk toplumunun muhtaç olduğu,
    uyanık, üretici, bağımsızlıktan yana, devrimci insan
    yetiştirme amacı yerine, Amerikaya bağlı, toplum ve ülke

    çıkarlarının pek farkında olmayan, geleneklere bağlı ve
    genel olarak tüketici insanlar yetiştirilmesi amacına yöneîinmiştir.
    Türkiye'nin «tüketim toplumu» haline getirilmesi,
    ABD'nin ticaret, ekonomi ve politika çıkarları için çok elverşlidir.
    Buna, Amerika kaynaklı filmler, foto romanlar,
    vur kır edebiyatı da eklendiğinde, tasarlanan ve uygulanan
    plânın ciddiliği daha iyi ortaya çıkar.
    Türkiye'nin bütün ikokullarında uygulanan ve süttozu,
    yağ, peynir, un gibi maddelerle desteklenen Beslenme
    projesinin yıkıcı etkileri daha fazladır. Beş milyondan
    fazla ilkokul öğrencisi, ABD'nin üretim artığı bayat gıda
    maddeleriyle beslenirken, çok sayıda zehirlenme olaylarıyla
    karşılaşılmıştır. Eğitim ve kültür etkilerinin derinliği de
    hesaba katılırsa, bu projelerin yarattığı manevi zehirlenmenin,
    görülen maddi zehirlenmelerden çok daha feci olduğu
    anlaşılır. «Beslenme maddelerimizi bile bize ABD veriyor!»
    kanısının sürekli olarak beş milyondan fazla körpe Öğrenciye
    kazandırılması, ulusal kimliğin bozulmasına yol açar.
    Bütün bu etkilemelerin genel amacı, ABD'nin ekonomi ve
    politika alanındaki çıkarcı girişimlerine kitlelerin kafasında
    uygun bir ortam* hazırlamaktır ve Türk eğitimindeki ABD
    projeleri bunu fazlasıyla gerçekleştirmektedir.
    Böyle bir afetle savaşan öğretmenlere karşı, çoğunluğu
    karacahil olan halk kışkırtılmakta ve sık sık «Amerika gitsin
    de Rusya mı gelsin?» sorusu ortaya atılmaktadır. ' Halbuki
    Türkiye öğretmenleri, ulusal bağımsızlığı vazgeçilmez bir
    ilke olarak benimsemişlerdir. Ayrıca öğretmenler, eğitim ve
    kültürde içe kapanıklığı da savunmuyorlar. Elbet dış ilişkiler
    yoluyla, yardımlaşma ve etkileşme kaçınılmaz derecede ge -
    rekli ve faydalıdır. Ancak, bunların tek yanlı olmaktan çok,
    karşılıklı olması ve baskı biçimine dönüşmesinin mutlaka
    önlenmesi gerekmektedir.
    Alman ve Belçika uzmanlarının, özellikle mesleki teknik
    öğretimin kurulmasındaki etkileri de Türk eğitimine zararlı
    olmuştur. Özellikle Türk tarımının ihtiyaçlarıyla ilgisi

    sağlanmadan, .alabildiğine işbölümüne dayalı ve Türkiye ihtiyaçlarından
    hayli yukarı düzeyde kurulan ve bir «politeknik
    » nitelikten yoksun olan mesleki teknik öğretim kurum -
    lan, buralardan yetişen «kalifiye» işçi ve teknikerlerin yurt
    dışına, özellikle sistemin alındığı Almanya ve Belçika'ya işçi
    olarak gitmesine yol açmıştır. Bir teknik okul öğrencisinin
    yıllık gideri 23.000.— TL. dır. Sanat Enstitüsünü bitirenlerin
    bugün % 62'si yurt dışında işçi olarak çalışmaktadır. İçerde
    kalanların da çoğu polislik, garsonluk, otel kâtipliği ve
    ilkokul öğretmenliği gibi işlere dağılmışlardır. Büyük şehirlerdeki
    tamirhanelerde bile sanat enstitüsü mezunlarına çok
    seyrek olarak rastlanmaktadır. Halbuki bunlar teknik alanlarda
    çalıştırılmak üzere yetiştirilmişlerdi. Bu yüzden bugün
    toplum, bu okullara öğrenci vermemektedir.
    BİR SOĞAN SOYULUYOR, YAŞARIYOR GÖZLER, BİR DEVLET SOYULUYOR, ALDIRMIYOR ÖKÜZLER....
Working...
X

Debug Information