Toplam 10 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 10 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: İbret alınacak hikayeler kıssalar

  1. #1
    Üyelik tarihi
    23.Mart.2009
    Yaş
    60
    Mesajlar
    40
    Teşekkür / Beğeni

    Standart İbret alınacak hikayeler kıssalar

    Eflatun'a iki soru sormuşlar.
    Birincisi ;
    "İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir ? "
    EFLATUN tek tek sıralamış :
    - Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki
    çocukluklarını özlerler...
    - Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri
    almak için de para öderler...
    - Yarından endişe ederken bugünü unuturlar.Dolayısıyla ne bugünü ne
    de yarını yaşarlar...
    - Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler...

    Sıra gelmiş ikinci soruya ; "Peki sen ne öneriyorsun?"
    Bilge yine sıralamış :
    - Kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayın! Yapılması gereken tek
    şey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır ...
    - Önemli olan; hayatta "en çok şeye sahip olmak" değil, "en az şeye
    ihtiyaç duymaktır".
    Ben edebi edepsizlerden öğrendim.*Hz.Ali.*

  2. #2
    Üyelik tarihi
    23.Mart.2009
    Yaş
    60
    Mesajlar
    40
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Birkaç yıl önce, bağlı bulunduğumuz Genel Müdürlük; Dört arkadaşımla
    birlikte, beni bir ilimizde, memur statüsünde işçi almak üzere
    görevlendirmişti. Sözünü ettiğim ilde on personel alacaktık ve bunlar il
    müdürlüğü bünyesinde görevlendirilecekti.
    Biz beş arkadaş birleşerek, sözünü ettiğim ile gittik.
    Önceden ayrılan bir misafirhaneye indik. İle gelişimizi
    kimsenin duymasını istemiyorduk. Beşimizin de kanaati oydu ki, hak edeni
    kazandıralım, siyasi ve diğer baskılara boyun eğmeyelim.
    Biliyorduk ki, katılım yoğun olacak ve herkes bir referansla
    bizi rahatsız edecekti, çünkü Türkiye'nin gerçeği buydu.
    Bunun için çok dikkatli davranıyorduk.
    İle ikindi vakti gittik. İkindi namazını kılmak için tarihi
    bir cami olup olmadığını sorduk. Biliyorduk ki bu ilimiz
    cami bakımından biraz fakirdi. Tarihi bir cami olduğunu söylediler. Beş arkadaş, arabamıza
    atlayarak oraya gittik.Kimse bizi tanımıyor, zaten cami de şehrin biraz dışında.
    İkindi namazı kılınmış, caminin avlusu boş. Beşimiz de şadırvana oturarak
    abdest almaya başladık. Ayakkabılarımı çıkarıp çoraplarımı da sıyırmaya
    başlamıştım ki, ayaklarımın önüne bir takunya kondu.Bu takunyaları önüme kim
    bıraktı diye başımı kaldırınca, yüzüme tebessümle bakan, yirmibeş
    yaşlarında bir gençle karşılaştım:
    'Ben buraları bilirim, siz yabancıya benziyorsunuz; namaz
    kılana hizmet,Allah'ın rızasını kazandırır. Allah kabul etsin!'
    dedi. Gencin tebessümü, davranışı bizi çok etkiledi. Sordum:
    'Sen kimsin? Adın nedir?' 'Adım Bilâl. Bu mahalled e oturuyorum.'
    Bir an abdest almayı bırakarak, gençle ilgilenmeye başladım.
    'Ne işle meşgulsün Bilâl?'
    'Şimdilik işim yok. Ama inşallah yakında işe gireceğim.'
    'Nasıl olacak o?' dedim.
    Yüzüne huzurun ve mutluluğun tebessümünü kuşanarak:
    'Üç gün sonra ......... Müdürlüğünde sınavla adam alınacak.
    Rabbim, oraya
    girmeyi nasip edecek inşallah' dedi.
    Arkadaşlarım da abdest alırlarken, Bilâl'le aramızda geçen bu
    diyaloğa kulak vermişlerdi.
    'Peki Bilâl, bu zamanda işe girmek zor, senin torpilin var mı?
    Referansın kim? İşe nasıl gireceksin?'
    Bilâl'in o mütevekkil halini hiç unutamıyorum!
    Hepimizin üzerinde bomba tesiri oluşturacak sözü söyleyiverdi:
    'Benim referansım Allah (cc)'tır; ne güzel vekildir O. Dün
    gece O'na dilekçemi sundum. Hiç yetimin duasını geri çevirir mi O?'
    Yâ Rabbi! Ne işe tutulmuştuk! Ağlamamak için kendimi zor
    tutuyordum.Gözlerimin buğulandığını ona göstermemeliydim.
    'Bilâl, baban yok mu?'
    'Yok, ben üç yaşındayken ölmüş. Anneciğim büyüttü beni.'
    Temiz bir saflık üzerindeydi. Bütün söylediklerini gönülden
    söylüyordu.Bu, o kadar meydanda idi ki, kalbi adeta yüzüne vurmuştu.
    'Askerliğini yaptın mı?'
    'Yaptım ya, hem de çavuş olarak.'
    'Evli misin Bilâl?' Bir anda gözleri yere düştü.
    Yine o mütevekkil hâli bütün yüzünü kaplamıştı.
    'He ya, evli değil de sözlüyüm. İnşallah, işe girer girmez
    hemen düğünümü yapacağ ım!'
    'Ama Bilâl, üç gün sonraki sınav için o kadar kesin
    konuşuyorsun ki,sanki kazanmış gibisin!'
    Gözlerini ufka dikti, daldı, sustu ve biraz sonra:
    Ben Rabbimi seviyorum, inanıyorum ki O da beni seviyor.
    Seven sevene yardım etmez mi?'Ona söyleyecek lâf bulamıyordum.
    Allah, bizi kocaman kocaman(!) müdürleri, Bilâl kuluna hizmet
    etmek için oraya göndermişti, adeta.Kim müdür, kim garibandı?
    Bilâl dilekçesini büyük makama verince, melekler harekete
    geçtiler,daireler, müdürler harekete geçtiler ve hep birlikte ona koşmaya
    başladılar; çünkü emir büyük makamdandı.Allah'a malik olan insanın mahrumiyeti söz konusu olabilir miydi?
    Sormaya devam ettim:
    'Bari Bilâl, evlenecek kız bulabildin mi? Bu zamanda hem yetim,
    hem de işsize kim kız verir ki?'
    Başını salladı ve 'doğru' diyerek ekledi:
    Zor nişanlandım ya. Allah razı olsun, kayınpederim olacak olan
    insan,
    'Sözde Müslüman' değil, hakiki mü'min.
    'Bu zamanda namazında-niyazında damat nerde bulunur, hem rızkı
    veren Allah'tır' dedi ve kızını bana verdi. Rabbim rızkımızı verecek
    inşallah.' Bilâl lise mezunuydu. Üçyüz kişinin katıldığı yazılı sınavı
    başarıyla geçti. Ve bizler, önümüze sunulan -Bakanlık dahil- tüm
    referansları bir
    kenara koyarak, Bilâl'in referansını en öne koyduk.
    Mülakât gününe kadar bizi göremedi. Mülâkata girdiğinde
    karşısında bizi görünce birden şaşırdı, yüzü kızardı ve gözleri yere düştü.
    Sessizliği bozdum: 'Bilâl, bizi tanıdın mı?'
    'Evet!' 'Peki ne diyeceksin şimdi?' Ağlamaya başladı. Çocuk gibi
    ağlıyordu. İster istemez bizler de ona uyduk. Sabah makamında
    hıçkırıklarboğazımızda düğümlenmişti. Bilâl, ellerini kaldırdı ve dua
    etmeye başladı:
    'Ey Rabbim, ben niyazımı Sana sunmuştum. Hâlimi Sana açmıştım.
    Şimdi
    burdaki müdürlerime karşı mahcubum. Ey Allah'ım, ben Sen'den
    başkasından
    istememeyi istedim, Sen'den, yine de öyleyim.'
    Sessizlik odayı doldurmuştu. 'Ne olur bana izin verin çıkayım'
    dedi. 'Peki Bilâl' dedik, 'Güle güle, Allah işini, aşını,
    eşini mübârek kılsın!'
    Allah'tan isteyenler muratlarına erdiler
    Allah dilerse bütün dünyayı Bilâllere hizmetçi yapar.
    Bilâl yüreğine ve saflığına ulaşmak gerek.

    gerçek hayattan alıntıdır,yaşayan yaşananlara selam ve rahmet üzerlerine olsun,ve bu kıssa beni çok ama çok etkilemiştir.
    kıssa hakkında düşünüp ibret almak dileğiyle,,,,
    Ben edebi edepsizlerden öğrendim.*Hz.Ali.*

  3. #3
    Üyelik tarihi
    23.Mart.2009
    Yaş
    60
    Mesajlar
    40
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Yolumuzdaki Engeller
    Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine
    kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.
    Bakalım neler olacak?.
    Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları,
    saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene
    kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler.
    Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar
    vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir
    köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
    Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı
    ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı
    ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden
    sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin
    durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu
    vardı içinde.
    "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
    Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
    "Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."
    __________________
    Ben edebi edepsizlerden öğrendim.*Hz.Ali.*

  4. #4
    Üyelik tarihi
    23.Mart.2009
    Yaş
    60
    Mesajlar
    40
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    NE ZAMAN MUTLU OLUNUR




    Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Sonra, bir çocu-ğumuz olduğunda, daha iyi olacağını düşünürüz. Sonra onlar büyüyünce daha mutlu olacağımızı; yeni bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca, emekli olunca, hayatımızın dört dörtlük olacağını söyleriz.

    Bu görüş açısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterir. Gerçek olan ise; şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır.

    Eğer şimdi değil ise ne zaman?.. Hayatımız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu kabul edip, her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir.

    Alfred D. Souza der ki:

    "Uzun zamandan beridir hayatın (gerçek hayatın) başlamak üzere olduğu izlenimine ka-pılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı..."

    Öyleyse sahip olunan her anın kıymetini bilelim!.. Unutmamalıdır ki; zaman hiç kimse için beklemez. Öyle ise şunları boşuna beklemeyelim, her an mutlu olmaya bakalım: Büyüyünceye kadar,
    Okulu bitirene kadar,
    İş bulana kadar,
    İşe başlayana kadar,
    10 milyar kazanana kadar,
    Evlenene kadar,
    Çocuklar olana kadar,
    Çocuklar büyüyene kadar,
    Bir araba alana kadar,
    Bir ev alana kadar,
    Çocuğu evlendirene kadar,
    Borçları ödeyene kadar,
    İlkbahara kadar,
    Yaza kadar,
    Sonbahara kadar,
    Kışa kadar,
    Pazartesi sabahına kadar,
    Maaş gününe kadar,
    Tatile kadar,
    Emekli olana kadar,
    Hastalıktan kurtulana kadar,
    Ve, ve, ve, ölene kadar...

    VE,VE,VE,den sonra devam ediyorum.

    ondan sonrası evet hepimizin unuttuğu veya bilerek unutmak istediği ve bizim için lazım olan gerekli olan sonsuz bir hayata açılan kapı olan ölümden sonrası
    bize esas lazım ve gerekli olan o.aslında bilerek veya bilmeyerek,bizim varmaya çalıştığımız durakta orası,dikkat edelim,sanki birileri bizi itekliyor,yahu bugün çok yorgunum akşam olsa da eve gidelim,veya bir düğüne davete,hadi çabuk ecele et.
    günlük hayatta da sık sık birbirimize söylemez miyiz?
    -hadi hemşerim işimiz var,biraz ecele,
    -yürüsene kardeşim,
    -yahu bu araba ne kadarda yavaş gidiyor,vs vs
    evet bir kez daha soruyorum.nereye gidiyorsun?bu aücele niye?
    Allah sonumuzu hayır eylesin.AMİN.

    saygılarımla.

    Ben edebi edepsizlerden öğrendim.*Hz.Ali.*

  5. #5
    Üyelik tarihi
    23.Mart.2009
    Yaş
    60
    Mesajlar
    40
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Genc bir cift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine tasinmislar. Sabah kahvalti yaparlarken, komsu da
    çamasirlari asiyormus. Kadinkocasina ' Bak, çamasirlari yeterince temiz degil, camasir yikamayi bilmiyor, belki de dogru sabunu kullanmiyor.' demis. Kocasi ona bakmis, hicbir sey soylememis, kahvaltisina devam etmis.
    Kadin, komsusunun camasir astigini gordugu her sabah ayni yorumu yapmaya devam etmis.
    Bir ay kadar sonra, bir sabah, komsusunun camasirlarinin tertemiz oldugunu goren kadin cok sasirmis
    'Bak' demis kocasina ' Camasir yikamayi ogrendi sonunda, merak ediyorum, kim ogretti acaba ?'

    Kocası: 'Ben bu sabah biraz erken kalkip penceremizi sildim' diye cevap vermis
    .

    Hayat
    boyle degil midir ?



    Baskalarini izlerken gorduklerimiz, baktigimiz pencerenin ne kadar temiz olduguna baglidir. Birini elestirmeden ve hemen yargilamaya davranmadan once
    zihin durumumuzabakmak ve 'iyi' olani gormeye hazir olup olmadigimizi farketmek guzel bir fikir olabilir ...


    Asrın mütefekkirinin de söylediği gibi

    Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır
    Ben edebi edepsizlerden öğrendim.*Hz.Ali.*

  6. #6
    Üyelik tarihi
    17.Ağustos.2008
    Mesajlar
    373
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Allah'tan isteyenler muratlarına erdiler
    Allah dilerse bütün dünyayı Bilâllere hizmetçi yapar.
    Bilâl yüreğine ve saflığına ulaşmak gerek

    ALLAH dilemedikce yaprak dalından düsmez hersey onun izniyle hareket eder kainattaki hersey yüce yaradanın emriyle hareket eder elinize yüreginize saglık hikayede ders alınması gereken ince detaylar var en icten yapılan bir dua bile kainattaki atmosferi degistirmeye yetiyor
    istedigini soyleyen istemedigini isitir

  7. #7
    Üyelik tarihi
    17.Ağustos.2008
    Mesajlar
    373
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Baskalarini izlerken gorduklerimiz, baktigimiz pencerenin ne kadar temiz olduguna baglidir. Birini elestirmeden ve hemen yargilamaya davranmadan oncezihin durumumuzabakmak ve 'iyi' olani gormeye hazir olup olmadigimizi farketmek guzel bir fikir olabilir


    en önemlisi insanların hangi fikirde olursa olsun saygı duymak gerekir hosgoru mutevazilik elden bırakmamk lazım peygamber efendimizin etrafında sahabe 4 tur atmıs ve her tur atısındada aynı soruyo sormus YA MUHAMMED dunyadaki en guzel sey nedir demis hepsindede aynı cevabı almıs GÜZEL AHLAKTIR demis bu sözün üstüne baska söz söylenmez zaten
    istedigini soyleyen istemedigini isitir

  8. #8
    Üyelik tarihi
    09.Şubat.2009
    Nereden
    Eskişehir
    Yaş
    53
    Mesajlar
    773
    Teşekkür / Beğeni

    Standart Bu bereketin adı: halil ibrahim bereketidir.

    Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.

    Büyüğü Halil.

    Küçüğü ise İbrahim...

    Halil evli, çocuklu.

    İbrahim ise bekârmış...

    Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...


    Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.

    Bununla geçinip giderlermiş.. .

    Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.

    İkiye ayırmışlar.


    İş kalmış taşımaya.

    Halil, bir teklif yapmış :

    İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.
    Peki, abi demiş İbrahim...

    Ve Halil gitmiş çu val getirmeye... .

    O gidince, düşünmüş İbrahim:

    Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine

    Böyle demiş ve

    Kendi payından bir miktar atmış onunkine...


    Az sonra Halil çıkagelmiş.

    Haydi İbrahim. De miş, önce sen doldur da taşı ambara.

    Peki abi.

    İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.

    O gidince, Halil düşünür bu defa:

    Der ki:

    Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.

    Ama kardeşim bekâr.

    O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.

    Böyle düşünerek,

    Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.

    Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.

    Bu, böyle sürüp gider.

    Ama birbirlerinden habersizdirler.

    Nihayet akşam olur.

    Karanlık basar.

    Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.

    Hatta azalmıyor bile.

    Hak teala bu hali çok beğenir.

    Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...

    Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.

    Şaşarlar bu işe...

    Aksine çoğalır buğdayları.

    Dolar taşar ambarları.

    Bugün 'Bereket' denilince, bu kardeşler akla gelir.
    Bu bereketin adı: halil ibrahim bereketidir.

    EVİNİZE VE HAYATINIZA HALİL İBRAHİM BEREKETİ DİLERİM
    Meşhur bir filozofa: - "Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?" diye sorulduğunda: - "Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan" demiş. :)

  9. #9
    Üyelik tarihi
    31.Mayıs.2009
    Nereden
    Avatarımdaki resmin olduğu yer.
    Yaş
    60
    Mesajlar
    220
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    HEPİMİZ, BİRBİRİMİZİN HALI TEZGAHINDA HAYATİ ÖNEMİ OLAN İPLİKLERİZ !!!!

    Duvardaki çatlaktan bakan
    fare, çiftlik sahibi ile karısının
    bir paket açtıklarını gördü
    "İçinde yiyecek mi var?'"
    derken - - -
    Bir baktı ki
    fare kapanı!!.
    Hemen bahçeye koşup,
    alarmı verdi :
    Evde kapan var!
    Evde kapan var!'
    Tavuk gıdaklayıp ,
    kafayı kaldırdı ve,
    'Bay fare", bu sizin için ciddi
    bir sorun olsa da şahsen, beni ilgilendiren
    bir tarafı yok ne yazık ki! .
    Fare dönüp bu sefer koyuna,
    "Evde kapan var,
    evde kapan var"! dedi.
    Koyun konuyla ilgilendi ama,
    kendi hesabına
    'Üzgünüm bay fare, vah, vah
    emin ol senin için dua edeceğim" dedi.
    Fare bu kez öküze yöneldi:
    "Evde kapan var!"
    "Evde kapan var!"
    diye bağırdı nefes nefese.
    Öküz: 'Wow, Bay Fare,
    Senin için üzüldüm,
    ama burnumu sokacağım bir şey değil.' dedi.
    E farenin de başını eğip,
    gitmekten başka çaresi kalmamıştı...
    yalnızlık ve terkedilmişlik hisleri içinde,
    fare kapanı ile artık....tek başına başa
    çıkmaya çalışacaktı!.

    ***

    O akşam evde, alışılmamış bir ses duyuldu.
    Sanki bir kapan,
    avının üzerine kapanmıştı.
    Sese koşan çiftçinin karısı, karanlıkta kapana,
    zehirli bir yılanın kuyruğu kaptırdığını görmemiş.
    Yılan da kadını ısırmıştı..
    Çiftçi karisini hemen hastaneye götürdü,
    Karisi eve ateşli ve hasta olarak döndü.
    Eeeeeeee ateşli insana ne verilir??
    sıcacık bir tavuk çorbası!!!.

    Tavuk hemen kesilmiş ve acilen pisirilmis!


    Ama kadın hala iyileşmiyormuş,
    Eee eş dost ahbap, gelince hasta ziyaretine,
    çiftçi de sofraya koyunu çıkarmak
    zorunda kalmış!!!.
    Ama çiftçinin karisi iyileşmemiş;

    ölmüş!!!!!.

    Aman ne kalabalık gelmiş cenazeye,
    ne kalabalık!!!
    Bu sefer de konukları,
    doyurmak için kesilen öküz olmuş....

    Fareye de olan biteni
    deliğinin ardından izlemek kalmiş!....

    ***
    Onun için bir daha,
    seni ilgilendirmeyen bir sorun
    karşına çıkarsa... bir düşün!!! ----
    Birimiz tehdit altındaysak,
    hepimiz risk altındayız.

    Bu hayat denen yolculukta
    Birlikte yol almaktayız..
    Birbirimizi kollayıp,
    güç ve güven paylaşmalıyız.

    HEPİMİZ, BİRBİRİMİZİN HALI TEZGAHINDA

    HAYATİ ÖNEMİ OLAN İPLİKLERİZ!!!!

    VE ŞÖYLE YA DA BÖYLE,
    Yakutun,incinin,elmasın ne kıymeti vardır ki;bir sevgili uğruna harcanmadıktan sonra.
    *Hz.Mevlana*

  10. #10
    Üyelik tarihi
    31.Mayıs.2009
    Nereden
    Avatarımdaki resmin olduğu yer.
    Yaş
    60
    Mesajlar
    220
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Toprak bir gün aynaya dedi ki:
    “Ay ayna! İmreniyorum sana! Çünkü kim sana baksa, kendini görür; bana bakanlar ise, sadece beni görür!”
    Ayna toprağa şöyle cevap verdi:
    “Ey kara toprak, ne beyhude bir dert ile dertlenmişsin. Bilmiyor musun? Ben bana bakanların bugününü gösteririm. Oysa sen, sana bakanların yarınından haber verirsin....”
    Bu cevap, toprağın beğenisine gitse de, tekrar dedi:
    “Belli ki içimi rahatlatmak içindir sözlerin. Söyler misin bana, sana bakanlar, hiç dönüp bakar mı bana?”
    Ve ayna toprağa acı bir gülümseyişle şunları söyledi:
    “Merak etme! Bana bakacak yüzü kalmayanların gözü, hep sana döner!”
    Yakutun,incinin,elmasın ne kıymeti vardır ki;bir sevgili uğruna harcanmadıktan sonra.
    *Hz.Mevlana*

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Yılmaz Odabaşı'nın Yazdığı Hikayeler
    Konu Sahibi ali şahin Forum Hikaye
    Cevap: 2
    Son Mesaj : 18.Mart.2009, 19:31
  2. Düşündüren Hikayeler
    Konu Sahibi adem sahin Forum Hikaye
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 13.Mart.2007, 21:19

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
YASAL UYARI
Ekonomi, Borsa ve Para piyasaları" bölümünde yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayımlanan Seri:V, No:52 Sayılı "Yatırım Danışmanlığı Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" çerçevesinde aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çevresinde sunulmaktadır. Burada ulaşılan sonuçlar tercih edilen hesaplama yöntemi ve/veya yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmakta olup, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabileceğinden sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir.Yatırımcıların verecekleri yatırım kararları ile bu sitede bulunan veriler, görüş ve bilgi arasında bir bağlantı kurulamayacağı gibi, söz konusu yorum/görüş/bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan www.keyborsa.com web sitesi ve/veya yöneticileri sorumlu tutulmaz.
Google Privacy Policy
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193