I.PERDE
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
Üsteğmen Zahit’in mektubu yansıtılır..
(Çanakkale müziği çalınır,sahneye sunucu girer)
Sunucu: Çanakkale Şehitlerine şiirini okur.
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü hALİnde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;
“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.
Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Sunucudan sonra slayt girer şiiri tamamlar…
1.SAHNE (İNGİLİZ GENERALİN ODASI)
(Sahnede bir masa,üzerinde kalemlik,harita,şarap şişesi bardak,duvarda İngiliz bayrağı,General sarhoştur……)
Amiral:Hasta adam Osmanli(kahkaha atar) son kez çırpin baklim.Senin boğaz benim elden gidecek.Sana ölümcül darbeyi ben vuracak ,ben. Yasain Haçlı ordusu.Yasasin Büyük İngiliz sömürgeleriiii.Osmanliii ben gelene kadar kaçmayasın.Kıçına tekmeyi basacak İngiliz potinleri..(Kahkaha atar) Frenk , Frenç, Frenç seni sersem nerdesiiiin ..(kapı birden açılır postası içeri girer,Hemilton birden dengesini kaybeder korkarak sandalyeden düşer. sarhoştur. Korktuğu için utanır,asker koşarak kolundan tutar. ama o sinirlenerek iter..
Frenç:Korktunuz mu amiralim , şey efendim özür dilerim¬?
Hemilton: Çekil sersem ,ben kendim kalkarım,(kalkmaya çalışırken bir daha düşer,asker güler)Sen kime gülmek yapıyor.Bir İngiliz asla korkmaz(bu sırada asker masadaki şişeyi düşürür.Çıkan sesten general o kadar korkar ki kendisini askerin kucağına atar.)Bırak beniii.Hay bin istavroz,Yüce İsa yüreğimi azıma getireceksin.
Frenç:Amiralim duydum ki bu Türklerin tokadı bir İngiliz atının tekmesi gibi uzatıyormuş yiyeni.Hem askerleri güllenin üstüne atılmak için aralarında münakaşa ediyorlarmış.Hele onlar ölüme çikolata gibi bi şey diyorlar serbet miymiş ne,tatlı bişey yani . Amiralim korkarım ki bunlar bizim yaşamak istediğimiz kadar ölmeyi arzuluyorlar.Türkler….
Hemilton:Kes sesini sersem.Bana Osmanlıyı övor.Göreceksin bak yıkacağız o geçilmez dedikleri Çanakkaleyi başlarına.Boğaza gömeceğiz hilali,Anatolia da Haç yükselecek.Çan sesleri çınlatacak Türklerin kulağini..İsimlerini dahi değiştireceğiz.adlarını unutacaklar,bogazlarda İngiliz bayraği….ah pek yakında ,pek.
Frenç:Amiralim çok büyüksün(şımararak elini omzuna atar)Bütün ülke sizi konuşacak.(ıstavroz çıkarır.)Tanrı korusun sizi yüce amiralim..isa aşkına ..
Hemilton:Bekle bizi Kostantinepol,bekle Çanakkale,beş çayine orda biz.Ama misafir değil bu sefer ev sahibi olarak.
Frenç:Ne güzel konuşuyor siz amirALİm.İngiltere Fransa Rusya hepbirden vuracak Osmanlıya.Osmanlı neye uğradı şaşıracak.ZavALİlar.
Hemilton:Bu birleşik güce karşı,kimse duramaz,kimse…Türkleri haritadan sileceğiz.Avrupa medeniyetimizin bekası,Türklerin imhasına bağlıdır.
Frenç:Boğazları kaç günde geçeriz dersiniz ekselans.
Hemilton:Kara kuvvetlerini de kullanırsak üç günde biter Osmanli.Tarih son kez yazacak Türk adını.Bu seferi kazanmak ,haçlıların namus borcu.Ön Asya’da haçın yüzü gülmeli artık.Gülmeli….
Frenç:Yalnız amirALİm kızmazsanız bişey diyecek bu sadik kulunuz.
Hemilton:Ağzında geveleme,de hadi.Bu gün hiçbir sey keyfimi bozamaz.Yüce İsa bizden yana.
Frenç:Önceden duymusum Osmanlida bir ata söz var ,onlar ne deor, ııııımm.Hah! :’’Eceli gelmiş it ,cami duvarina pisletir.’’
Hemilton:Ne yapar ne yapar.
Frenç:Cami duvarına pisletir.
Hemilton:Kim?
Frenç:Eceli gelmiş it amiralim.
(Koşarak sahneden çıkarlar.)
DEVAMI VAR