Anlatan : Olga KORNÝYASENKO Hazýrlayan: Ebru MANGA

Benim adým Olga Korniyasenko. Ben Kýrýmlý bir Rus kadýnýyým. Bahçesaray'ýn Tavbadrak köyünde, 22 Haziran 1916'da doðdum. Ailem ve ben, bu köyde Kýrým Tatarlarýyla, onlar sürgün edilene kadar beraber yaþadýk.

Karalez köyünde 1933 senesinde Kýrým Tatar mektebinde öðretmenlik yaptým. Zaten bu köyde okudum. Dört sýnýf bitirdim, Ýlk ay Rusça, Latince okudum. Sonra öðretmen oldum ve evlendim. Son olarak 1935 senesinde kolhoz'da çalýþtým.

Benim Kýrým Tatarcam çok iyidir. Çünkü Kýrým Tatarlarýyla beraber yaþadýðýmýz bir köyde doðdum. Sürgünden sonra, sürgün edilen Kýrým Tatarlarýyla hep mektuplaþtým. Onlar bana oralardan mektup yazýyorlardý: "Soyumuz, sopumuz nasýl, neredeler?" diye soruyorlardý. Ben de onlara Latince, Kýrým Tatarca, Rusça mektup yolluyordum. Þimdi Kýrým Tatarcam biraz zayýfladý.

Benim Kýrým Tatar akrabalarým var. Eþimin ablasý bir Kýrým Tatarý ile evlendi. Müslüman oldular. Þimdi hepsinin çocuklarý var. Kimileri Kýrým'a göçüp geldi. Çadýr þehirlerde yaþýyorlar. Onlar sürgün sýrasýnda Semerkand'da kaldýlar. Ben Rüsum, akrabalarým da Rus, ama onlarý da sürgüne yolladýlar. Çünkü balalarýndan, aqaylanndan ayrýlmak istemediler. Rus olduklarý için hükümet onlarý sürgün etmeyecekti. Üç çocuðunu onun yanýnda býrakacaklardý. Üç çocuðunu ise kocasý ile sürgüne göndereceklerdi. Fakat o bunlarý dinlemedi, "balalarým nereye giderse, ben de oraya giderim" dedi.

Soylarým 1944'te sürgünlüðe gitti. 1968 senesinde öldü. Kýrým'a köyüne kesin dönüþ yapamadý. Ancak misafir olarak geldi.

Sürgüne gönderilen Kýrým Tatar aqaylanndan Tavbadrak köyüne dönenler oldu. Ama onlarý sonra gene geri gönderdiler.

Alman iþgali esnasýnda partizanlar köyümüzde üç Almaný öldürdüler. Almanlar bunun üzerine köyümüzden yirmi beþ tane masum insaný sebepsiz yere kurþuna dizdiler. Hepsi 17-18 yaþlarýndan oluþan genç çocuklardý. Hepsi bizim köyün delikanlýlarýydý. Þimdi onlarýn hatýrasýna bir anýt yapýldý.

Sürgün gününü hiç unutamadým. Çünkü biz de çok korkmuþtuk. 18 Mayýs 1944 günü, köyümüze baskýn yaptýlar. Bize hiç bir açýklamada bulunmadýlar. Gece saat dörtte yapaklarý bu baskýnda Rus olanlarý býraktýlar. Kýrým Tatar olanlarý köyün baþýna çýkardýlar. Bizim de kapýmýzý çaldýlar. "Tatar mýsýn, yoksa Rus mu diye sordular?"

Sonra Kýrým Tatar olanlarýn hepsini kamyonlara yüklemeye baþladýlar. Bahçesaray'dakileri de sürmek için oraya yöneldiler.

Ben burada gördüklerimi, olup bitenleri yöneticilere yazdým. Haberleri olsun istedim. Askerliðe gidenleri, sonra Almanlar tarafýndan götürülenleri yazdým. Daha önemlisi, köyümde öldürülen balalarý, insanlarý, aileleri onlarýn çocuklarýnýn isimlerini birer birer yazdým.

Biz 1944 senesine kadar Kýrým Tatarlarýyla hep kardeþçe yaþadýk. Bu olaylar olurken, biz de çok üzüldük, çok þaþýrdýk. Çünkü onlara alýþmýþtýk. Neredeyse köyün tamamý Kýrým Tatar ailelerinden oluþuyordu. Köyde yüz yirmi tane aile vardý. Bunlarýn yedi tanesi Rus, yüz on üç tanesi Kýrým Tatar ailelerinden oluþuyordu.

Kýrým Tatarlarý sürgün edildikten sonra köy bomboþ kaldý. Onlarýn sýðýrý; ab, köpeði, kedisi ortada kaldý. Sonra onlarý da aldýlar. Bizim sýðýrlarýmýzdan da alýp gittiler. Sýðýrlarýmýzdan biri buzaðlayacaktý. Onlara buzaðý var, sütü akýyor, danayý alayým dedim. Dinletemedim onu da alýp gittiler.

Biz de ondan sonra kolhoz'da çalýþmaya baþladýk. Böylece zaman geçip gitti.

O zamanlar, yani sürgünden sonra KGB ve idareciler bize pek bir þey yapmadý. Ne zaman ki Kýrým Tatarlarý gelmeye baþladýlar, onlar da bizi sýkýþtýrmaya baþladýlar. Çünkü hükümet onlarýn geri gelmesini istemiyordu.

Bunlarýn üzerine Gorbaçov'a mektup yazdým. Sonra da Gromýko'ya yazdým. Olup biteni bildirdim. Fakat o böyle bir þey duymadýðýný bildirdi. O zaman ben de "Özbekistan'da o kadar çok Kýrým Tatar halký var, onlara sorabilirsiniz ve bir yalaným varsa bana istediðinizi yapabilirsiniz" dedim. Sonra KGB'den bana bir daha böyle mektup yazmamamý bildirdiler. Ben de onlara doðru bildiðimi ve gördüklerimi yazdýðýmý, yalaným olmadýðýný bildirdim. Elimden geldiðince Kýrým Tatar halkýný savundum.

Sürgünden bir süre sonra hükümet Rus halkýný Kýrým Tatarlarýnýn aleyhine kýþkýrtmaya baþladý. Kýrým Tatar halkýný faþist olarak tanýttý. "Onlara inanmayýnýz, onlara yardým etmeyiniz" diyorlardý. Çeþitli provokasyonlar yaratýyorlardý. Meselâ bir Rus genci öldürüldüðünde, mitingler düzenleyip, bunu Kýrým Tatarlarýnýn yaptýðýný yaydýlar. Bunun gibi Kýrým Tatar halkýndan uzaklaþtýrýcý, soðutucu söylentiler yayýyorlardý.

Halbuki biz senelerce Kýrým Tatarlarýyla ayný topraklarý paylaþmýþtýk. Ben Tatarým, yok sen Russun diye bir ayrým yoktu. Zaten bizim köye 2 km. uzaklýkta bir Rus köyü vardý. Ama hiç bir zaman aralarýnda anlaþmazlýk olmadý. Ýki köy daima çok iyi anlaþtý. O vakitlerde toylarda Kýrým Tatarlarýyla Ruslar beraber eðlenir, beraber kutlarlardý. Ýþte o zamanlar bizler de Kýrým Tatar türkülerinden bazýlarýný öðrenmiþtik. Bazýlarýnýn sözleri birer ikiþer aklýmda...

Aman, aman deðirmenci

Caným, közüm deðirmenci...

... Ayaqayor, yaraqayor ......

100 bin saldat topladýlar

Men garibin baþýna

Aqyardan da çýqðan

Çýqarayým men türünü

Yandý menim yüreciðim

Ah aneyim tütünü...

Bu þekilde devam ediyor.

Benim eþim tütünde çalýþýyordu. Öleli on iki yýl oldu. Ben þimdi torunlarýmla yaþýyorum. Ýki torunum var. Biri Akmescit'de, birisi de benimle oturuyor.

Biz Kýrým Tatar halký ile yýllar boyu birlikte kardeþçe yaþadýk. Ta ki 18 Mayýs 1944 yýlý faciasý olana kadar. Ondan sonra da bir araya gelemedik. Ama þimdi bile olsa beni Kýrým Tatar arkadaþlarým, komþularým arayýp bulurlar. Benim de onlara evim ve kapým her zaman açýktýr.

Kýrým Tatar sözünen aytqanda "Qapýmýz açýq, törümüz boþ!"


--------------------------------------------------------------------------------