İnan Demir / İnan DEMİR / 13.01.2012

Cari açıkta dönüm noktası


Bu hafta Türkiye’deki en önemli veri Kasım ayı cari işlemler dengesiydi. Aylık bazda 5 milyar doların biraz üzerinde, yine yüksek bir cari açık kaydedildi. Ama önemli olan nokta kendi başına yüksek olsa da bu cari açık verisinin geçen yılın aynı ayına göre %13 azalma ifade etmesiydi.

Bu azalış sayesinde 12 aylık birikimli cari açık, Ekim’deki 78.6 milyar dolar seviyesinden 77.8 milyar dolara geriledi. Oysa Ekim 2009’dan beri, yani iki yıldır görmeye alıştığımız birikimli cari açığın sürekli olar ak genişlemesiydi. Bu veriyle beraber cari açıkta zirve noktasının Ekim’de görüldüğünü ve Merkez Bankası’nın bir süredir vurguladığı gibi 2011’in son çeyreğinde cari dengede iyileşmenin başladığını söyleyebiliriz.

12 aylık birikimli cari açık



Kasım’da iyileşen sadece birikimli cari açık değildi. Aynı zamanda finansman tablosunda da nispi bir iyileşme gördük. Ekim’de rezervlerinden 3.7 milyar dolar harcamak zorunda kalan Merkez Bankası, Kasım’da 1.9 milyar dolar tutarında rezerv artışı kaydetti. Bu anlamda daha olumlu bir finansman görünümüyle karşılaştık.

Ancak bu olumlu görünümün nispi olduğunu vurgulamak gerek. Çünkü mutlak anlamda bakıldığında finansman görünümününiyi olduğunu söylemek mümkün değil. Rezerv artışında en önemli rolü oynayan faktör bankaların yurtdışı muhabir hesaplarında tuttuğu kaynaklardan 3.1 milyar doları Türkiye’ye getirmiş olması. Bu sermaye hareketinin sebebi ise Merkez Bankası’nın bankalara sağladığı asimetrik munzam imkânı, yani TL zorunlu karşılıkların %40’ına kadar olan kısmını döviz cinsinden tutma
düzenlemesi. Bu kolaylıktan faydalanmak isteyen bankaların döviz getirmesi Kasım ayındaki en önemli finansman kalemini oluşturuyor ki bunu sürdürülebilir ve sağlıklı bir finansman kaynağı olarak görmek mümkün değil.

Zaten Kasım sonrasında Merkez Bankası rezervlerinde hızlanan erime, geçmiş veriye bakıp rahat bir nefes almaya da izin vermiyor. Bu sorunlu finansman görünümünün sonucu cari açıkta belirgin bir daralma olacak. Türkiye’nin vadesi gelen dış borçlarının artacağı bir dönemde devreye giren finansman kısıtı, yüksek cari açığın sürdürülmesine engel olacak. Buna bağlı olarak 2012’de cari açığın 45 milyar dolar seviyelerine gerileyeceğini tahmin ediyorum.

Bu tahmin için hem aşağı hem yukarı yönde riskler var diyebiliriz. Bir yandan ECB’nin piyasaya sürdüğü ve muhtemelen sürmeye devam edeceği likiditenin risk iştahındaki iyileşmeyle birleşmesi bizim için finansman kısıtını ortadan kaldırabilir. Bu durumda da benim tahminimden daha yüksek bir cari açığın sürdürülebildiğini görebiliriz.

Öte yandan, dünya bankacılık sisteminde, özellikle de Avrupa’da, hakim olan bilanço küçültme baskısı Türkiye’ye sermaye akışının tahminimden daha sert bir şekilde yavaşlamasına neden olabilir. Bu durumda cari açıkta daha keskin bir daralma ve büyümede daha ciddi bir ivme kaybı beklemek gerekir. Henüz bu konuda çok endişeli olmaya gerek yok gibi görünüyor ama finansman bulunamadığı için hiç bir firmanın teklif vermediği 3. köprü ihalesi bu konuda iyi bir sinyal vermiyor.

Kaynak: https://www.finansonline.com/articles/idemir/120113.asp