Okul müdürümüz, öðretmenler günü münasebetiyle bir konuþma yapmamý rica etti. Oldum olasý bu tür konuþmalardan sýkýlýrým. Hele bunlarý yazýya dökmek, konuþmaktan da aðýr gelir bana. Verilen vazifenin mesuliyeti ile zihnimi yoklamaya, ilk öðretmenlik yýllarýmý hayal etmeye baþladým. Baþýmdan bir sürü hâdise geçmiþti. Bunlardan hangileri arkadaþlarýmýzýn daha çok hoþuna gider, onlar üzerinde bir tesir meydana getirir diye, yaþadýðým hâdiseleri hayal süzgecimde elemeye baþladým. Bunlarý düþünürken yýllarýn ne kadar çabuk geçtiðinin bir kere daha farkýna vardým. Sonunda bir talebemle alâkalý hatýramý anlatmaya karar verdim.
Öðretmenliðe bir üniversite hazýrlýk dershanesinde baþlamýþtým. Girdiðimiz ders saatlerine ilâve olarak dershane programý gereði etüt vb. faaliyetlerle bir hayli yoðunduk. Bütün bu yorgunluklarýn yanýnda talebelerin ümit dolu bakýþlarý, etrafýmýzda soru sormak için pervane oluþlarý, açýklanan bir soru sonrasý mutluluklarýnýn yüzlerine yansýmasý, bizlere þevk ve heyecan veriyordu.
Talebelerin baþarý durumlarýný tartýþtýðýmýz öðretmenler toplantýsýnda, danýþmaný olduðum sýnýftan bir talebenin davranýþlarý birkaç toplantýdýr gündeme geliyordu. Birçok arkadaþ, bu talebenin uyumsuzluðu, derslere yeteri kadar çalýþmamasý ve arkadaþlarýna kötü örnek olmasý sebebiyle dershaneden atýlmasý gerektiðini düþünüyordu. Arkadaþlarýmýzýn haklý gerekçeleri vardý. Konuþmalar sonrasý bütün bakýþlar bana yöneldi. Son söz söylenmeden, benden de bir fikir bekleniyordu. Söz konusu talebeyle geçen sürede arzu ettiðim samimiyeti tesis edememiþtim. Þikâyetlerle alâkalý olarak talebeyle birkaç defa konuþmuþtum; ama ona pek tesir edememiþtim. Dolayýsýyla kendimi suçlu hissediyordum. Ayrýca sýnýfýmdan birinin bu durumda olmasý nefsime de aðýr geliyordu. Arkadaþlarýma þikâyetlerinde haklý olduklarýný, fakat talebenin atýlmasý kararýný vermeden ona son bir þans daha verilmesini rica ettim. Arkadaþlar talebeye bir þans daha vermeyi kararlaþtýrdýlar.
O gece talebemin rahatsýz edici davranýþlarýndan kurtulmasý için dualar ettim. Sabahleyin de onu yanýma çaðýrdým. Talebemin anne-babasý yurt dýþýnda çalýþýyordu. Ailesi, talebemi yurt dýþýnda ahlâký bozulur diye, ilkokuldan itibaren dedesinin yanýna göndermiþti. Talebem ve ailesi sadece yaz tatillerinde beraber olabiliyorlardý. Talebem, anne-babasýndan ayrý kalma ve dedesinin hoþgörülü yaklaþmasý sebebiyle, biraz haylaz yetiþmiþti.
Odaya geldiðinde daðýnýk bir hâli vardý. Hâl hatýr sorduktan sonra hemen konuya girdim. Bu sefer durumun ciddi ve dershaneden atýlmasýnýn söz konusu olduðunu söyledim. Ama benim ona inanýp, güvendiðimi belirttim. “Sen istersen baþarýrsýn. Annen ve baban senden neler bekliyorlar kimbilir? Onlar gurbet ellerde çalýþýrken hep senin geleceðini düþünerek ümitle yaþýyorlar. Onlarýn seni ne kadar sevdiðini, baþarýsýz olunca ne kadar üzüleceklerini tahmin edebiliyor musun?” dedim.
- Býrak ya hocam, o kadar sevselerdi, beni küçük yaþlardan itibaren Türkiye’de býrakmazlardý!
- Olur mu öyle þey, anne ve babanýn seni ne kadar sevdiðini asla tahmin edemezsin. Her anne ve baba çocuklarý için yaþar. Biraz gerçekçi düþün. Onlar seni özlemiyorlar mý sanýyorsun? Sen kendinle yaptýðýn savaþý kazanmaya bak. Ben senin baþaracaðýna inanýyorum. Sen de inan olmaz mý? Bir dene en azýndan. Hatýrým için dene olmaz mý? Ben sana inanýyorum, güveniyorum. Sen istersen Allah’ýn izniyle baþarýrsýn.
Konuþmamýzýn sonunda ikna olmuþa benziyordu. “Deneyeceðim hocam!” dedi. Aradan geçen zaman içinde gerçekten dediklerini yapmýþtý. Kaidelere uyan bir öðrenci oldu ve zaman içinde imtihanlarda aldýðý puanlar da yükseldi. Sonunda Anadolu’da bir üniversitenin kamu yönetimi bölümünü kazandý. Götürdüm, okula kaydýný yaptýrdým. Hattâ parasý çýkýþmadý, harc parasýný da ben verdim. Kalacaðý yere yerleþtirdim. Ertesi yýl tayinim baþka bir þehre çýktý. Baþka gündemler dolayýsý ile talebemi bir daha ne arayabildim, ne de sorabildim.
Aradan yýllar geçti. O da birçok talebe gibi sonu tatlýya baðlanan hatýralar arasýnda kaybolup gitmiþti, tâ ki bir gün cep telefonum çalana kadar.
Telefonun öbür tarafýnda kendini tanýtmaya çalýþýyordu:
- Hocam nasýlsýnýz, beni hatýrladýnýz mý? Hani þu haylaz talebeniz Yasin. Hani bana güvenmiþtiniz. Ýnanmýþtýnýz ya, hani…
Elbette hatýrlamýþtým. Meðer bizim delikanlý memleketimdeki eðitim hizmetlerine destek olan bir vakfýn baþkaný olmuþ. Fakir gençlere burs buluyorlarmýþ. Çalýþmalarý esnasýnda karþýlaþtýðý babamýn soyadý dikkatini çekmiþ. Ondan telefonumu alarak beni bulmuþ. Öðretmenliðin herhalde en mutlu hâdisesi bir talebenizin sizi hatýrlayýp vefa göstermesi olsa gerek. Hoþbeþten sonra konuþmamýz devam etti:
- Hocam beni okula kaydettirirken ödediðiniz para vardý ya. Ben o borcumu ödemek istiyorum. Ama paranýn deðeri epey düþtü, deðerli bir metaa çevirmem lâzým sanýrým. Hocam o paranýzý burs olarak bizim derneðe aktarayým mý ne dersiniz?
- Seni uyanýk! Borcun falan yok! Benim þehrime iyi hizmet et, o zaman borcunu ödemiþ olursun.
Ýkimizi de tesiri altýna alan derin bir mutluluk ve heyecanla telefon sohbeti sona erdi. Kaderin hoþ bir cilvesi. Nereden nereye…! Memleketim dünün kabýna sýðmayan yaramaz delikanlýsýna emanet. Az bir itmeyle ivme kazanmýþ ve baþarmýþtý. Ýnanmak ve inandýrmak yetmiþti onun için. Sanýrým bu hatýramý öðretmen arkadaþlarýmla paylaþabilirdim. Þimdi öðretmenliðe olan inancým ve güvenim bir kez daha tazelenmiþti. Bu moralle konuþmamý daha iyi hazýrlayabilirdim. Kalemimi elime aldým, bu tatlý hatýranýn verdiði þevkle baþladýðým yazýda önce, tarihteki bütün büyük kahramanlarýn bir öðretmenin elinde yetiþtiðini, öðretmenlerin kendi çaðlarýna damgasýný vurduðunu, milletimizin öðretmenlerine vefalý davrandýðýný, öðretmenin bitmeyen bir tebeþir gibi gönüllere þekil verdiðini, mukaddes deðerlerin emanetçisi olduðunu, cehalet karanlýðýna savaþ açtýðýný, milletini yaþatma duygusu ve adanmýþlýk hissi ile donanmýþ olduklarýný anlattým.
Gece yarýsýnda seslerin yerini sükûta býraktýðý anlarda yazým da tamamlanmýþtý. Sonra zihnimi yokladým. Bende iz býrakan talebelerimi düþündüm bir bir. Kim bilir þimdi neredeler? Yýldýzlar gibi yurdun hattâ dünyanýn deðiþik yörelerine serpilen talebelerimizle elbette bir gün bir yerlerde buluþacaðýz