Toplam 4 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 4 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Fevzi Öztürk

  1. #1
    Üyelik tarihi
    24.Nisan.2008
    Mesajlar
    2,344
    Teşekkür / Beğeni

    Standart Fevzi Öztürk

    Yunanistan'ın ipi Almanya'nın elinde!
    Dünya piyasalarında son dönemde oynaklık (volatilite) had safhaya ula?mı? durumda.

    Piyasalarda ya?anan bu dalgalanma ?üphesiz yo?un haber akı?ından kaynaklanıyor. Haber akı?ının artık küresel anlamda anlık olması, teknoloji vasıtasıyla tüm dünyaya aynı anda servis edilmesi ve kullanılması, gelen haberin içeri?ine göre finansal piyasalarda fiyatların dalgalanmasına neden oluyor.

    Ba?ta Amerika ve Avrupa olmak üzere geli?mi? ülke ekonomilerinin büyüyerek devam eden sorunlarına kalıcı çözümler getirilememesi nedeniyle, gelen her haber piyasalarda spekülasyona sebep oluyor.

    Zaten diken üstünde olan piyasalarda ya?anan bu a?ırı haber akı?ı "bilgi kirlili?i" olu?tururken, magazini ve paparazzisi bol haberlerle a?ırı oynak fiyat hareketleri yatırımcıların kafasını karı?tırıyor.

    Sadece son bir haftada piyasaları dalgalandıran haberlerin her biri bile ba?lı ba?ına ayrı bir inceleme konusu. Biz bu haber tema?asında en önemlisi olarak gördü?ümüz Yunanistan'ın iflas meselesini bu yazıda ele alalım;

    Geçti?imiz hafta sonu ba?layan yo?un haber bombardımanı Yunanistan'la ba?ladı. Yunanistan'ın her an iflasının açıklanaca?ının beklendi?ine dair haberler, geçti?imiz haftanın son i?lem gününde Avrupa borsalarının yüzde 4'lere varan kayıplar ya?amasına neden oldu.

    Yunanistan'ın hafta ba?ında iflasını açıklayaca?ı dedikodusunun bu kadar taraftar bulması ise, Alman yetkililerin ilk defa, bu kadar net olarak Yunanistan'a yardım etmeyebileceklerini ve Yunanistan'ın Euro bölgesinden çıkarılabilece?ine dair yaptıkları sert açıklamalardı. ??te bu açıklamalar piyasaları rahatsız etti ve satı?ların derinle?mesine neden oldu.

    Hâlbuki i?in rengi çok daha farklıydı...

    Almanya, Yunanistan konusunda ikili oynuyor! ?çeriye farklı, dı?arıya farklı mesajlar veriyor.

    Almanya'nın bu hafta ba?ında Yunanistan'a dair yaptı?ı açıklamalar tamamen içeriye yöneliktir. Çünkü Alman vergi mükellefleri Avrupa'nın çürük elmalarının kurtarılma maliyetlerinin üzerine Yunanistan faturasına da katlanmak istemiyorlar. Bu ho?nutsuzluklarını geçti?imiz günlerde yapılan eyalet seçimlerinde Merkel'i cezalandırarak gösterdiler.

    Bu pazar ise Almanya'da Berlin seçimleri var. Berlin seçimleri öncesi, seçmenin gönlünü almaya çalı?an Merkel yönetimi, 2012'de yapılacak genel seçimler öncesinde kamuoyu deste?ini hepten kaybetmek istemiyor. ??te bu nedenle Almanya son bir haftadır Yunanistan konusunda alı?ılmadık bir ?ekilde içe dönük mesajlar vermeye çalı?ıyor.

    Almanya'nın Yunanistan konusunda dı?a dönük mesajlarına gelince; Yunan tahvillerinin çok büyük bir kısmı Fransız ve Alman bankalarında. Yunanistan'ın beklenenden önce iflasını açıklaması Avrupa Birli?i'nin bu iki lokomotif ülkesine altından kalkamayaca?ı bir yük getirir. ??te bunun içindir ki; Merkel dı?a dönük olarak verdi?i mesajlarda halen Yunanistan'ı destekler tutum takınıyor.

    Fransa'nın ise, bankalarında bu kadar Yunan tahvili varken, Yunanistan meselesine Fransız kalma gibi bir lüksü yok. Bu nedenle dün bir kez daha Bay Sarkozy, "Fransa Yunanistan'ı kurmak için elinden gelen her ?eyi yapacaktır" diye açıklama yapma gere?i duydu. Sanki ba?ka seçene?i varmı? gibi!

    Er ya da geç; Yunanistan iflasını açıklayacaktır. ?u anda bunun alı?tırması ve fiyatlandırması yapılmaktadır.

    Ancak Euro bölgesinin en güçlü ekonomisi ve lideri Almanya bunu ne zaman isterse o zaman açıklayacaktır.

    Bir ülke dü?ünün ki; iflasını bile kendi açıklamaktan aciz...

  2. #2
    Üyelik tarihi
    24.Nisan.2008
    Mesajlar
    2,344
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Türkiye’ye dayak, İsrail’e kıyak!
    Türkiye-İsrail ilişkilerine ve İsrail ekonomisinin içinde bulunduğu olumsuz duruma kulak kestiği bir noktada; uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P, İsrail’in ‘A’ olan uzun vadeli kredi notunu bir basamak yükselterek ‘A+’ya çıkardı, not görünümünü ise ‘durağan’ olarak belirledi

    Son yıllardaki siyasi ve ekonomik performansına rağmen bir türlü kredi notu artırılmayan Türkiye’ye yapılan haksızlık ayyuka çıkmış durumda.
    Üç söz sahibi uluslararası kredi derecelendirme kurumundan biri olan Standart and Poor’s’un (S&P), İsrail’in notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmesi bu kadarda olmaz dedirtti.
    Geçtiğimiz günlerde ABD’nin 94 yıl aradan sonra ülke notunu indiren ve önceki dönemlerde de ABD ekonomisi hakkında çok sert açıklamalar yapan S&P, Türkiye’nin de aralarında olduğu gelişen ülke ekonomilerinin notunu artırmada oldukça cimri davranırken, İsrail’e ise oldukça bonkör davrandı.
    İsrail ekonomisi tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyor. Orta sınıf vatandaşlar son iki aydır yaşam koşullarını protesto ederken, geçtiğimiz cumartesi protesto gösterilerine katılanların sayısının yarım milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.
    Bölgesinde ve dünyada her geçen gün biraz daha yalnızlığa sürüklenen “terör devleti” İsrail, kendi vatandaşlarıyla da arasını açmış durumda. Gelir dağılımında çarpıklığın olduğu ülkede son dönemde ekonomik kriz nedeniyle toplu işten çıkarmalar ve bazı firmalar tarafından yüzde 25’lere varan maaş kesintileri, artan yüksek vergiler ve enflasyon karşısında ücretlerin erimesi orta sınıf vatandaşları son derece rahatsız ediyor. İşte bu rahatsızlık, İsrail devleti tarihinde görülmemiş kalabalık kitlelerin sokaklara çıkıp protesto etmelerine neden oluyor.
    Dünya kamuoyunun gerilen Türkiye-İsrail ilişkilerine ve İsrail ekonomisinin içinde bulunduğu olumsuz duruma kulak kestiği bir noktada; uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P, İsrail’in ‘A’ olan uzun vadeli kredi notunu bir basamak yükselterek ‘A+’ya çıkardı, not görünümünü ise ‘durağan’ olarak belirledi.
    S&P, İsrail’in notunun artırılmasında; ülke ekonomisinde görülen güçlü büyüme ve makro ekonomik konularda ihtiyatlı yönetiminin etkili olduğu, İsrail'in borçlarını azaltma konusunda güvenilir bir yolda olduğu, Akdeniz'de bulunan petrol yatağına atıfta bulunarak ülkenin petrol üretiminin ekonomik kapasitesini iyileştireceğini belirtti.

    Söz konusu İsrail ise gerisi teferruattır
    S&P’nin İsrail’in notunu yükseltmesi tamamen bir dayanışma örneğidir. S&P’nin not artırım operasyonu; ekonomik krizle mücadele etmek zorunda kalan, borsası her geçen gün değer kaybeden, büyük halk kitlerinin sokaklarda protesto gösterilerinde bulunduğu ve her geçen gün uluslararası arenada yalnızlaşan İsrail’den sermaye kaçışının (Yahudi sermayesi de dâhil) önlenmesine yönelik atılan bir adımdır.
    Onun içindir ki; İsrail Maliye Bakanı Youval Steinitz ve İsrail Merkez Bankası Başkanı Stanley Fischer, haberin hemen ardından, sıcağı sıcağına yaptıkları açıklamalarda; S&P'nin kararından duydukları memnuniyeti dile getirdiler…
    Türkiye hakkında her fırsatta siyasal riskten dem vuran kredi derecelendirme kurumlarına rağmen, S&P’nin bölgede sürekli çatışma halinde olan İsrail için siyasal riski ön plana çıkarmaması manidardır, çifte standarttır…
    Hâlbuki Türkiye ekonomisi verilerinin İsrail ekonomisinden oldukça iyi olmasına rağmen ülke notu artırılmıyor. Bir türlü “yatırım yapılabilir” ülke notuna kavuşamayan Türkiye’ye uluslararası şirketler ve fonlar mevzuatları gereği yatırım yapamıyor. Çünkü birçok büyük şirketin ve yatırım fonunun mevzuatında yatırım yapılacak ülkeler kriterinde bu derecelendirme şirketlerinin vermiş oldukları “yatırım yapılabilir” ülke notunun olması şart koşuluyor.
    Türkiye’den çok daha kötü durumdaki İsrail yatırım yapılabilir ülke konumunda iken, Türkiye’ye halen bu fonlar ve şirketler sermaye sokamıyor. Dolayısıyla Türkiye hazinesi katlanması gerekenden daha yüksek faiz oranları ile borçlanmış oluyor.
    Her ne kadar uluslararası finans çevrelerinde Türkiye ekonomisinin iyi yolda olduğuna dair genel kanaat güçlü olsa da, iş bu kredi derecelendirme kurumlarının ülkeler hakkında deklare ettikleri notlarda bitiyor.
    Uluslararası ölçekte ekonomistlerle yapılan en son anketten; Türkiye’nin notunun yanlış olduğuna dair çıkan sonuç bile bu durumu değiştiremiyor. Dünyaca ünlü finans dergisi Euromoney'nin yaptığı ankete katılan 250’den fazla ekonomist Türkiye'nin kredi notunun şu anda yanlış hesaplandığını ve ülke notunun "yatırım yapılabilir" düzeyde olması gerektiğini söyledi.
    Kredi derecelendirme kurumlarının Türkiye’ye nasıl haksızlık ettiğine “Türkiye ve kredi derecelendirme kurumları” başlıklı yazımızda değinmiştik. Türkiye’nin devam eden bu haksızlık nedeniyle katlanmak zorunda olduğu maliyetler halen devam etmektedir.
    Sözde uluslararası bağımsız kuruluşlar (Birleşmiş Milletler) gibi kredi derecelendirme şirketi S&P’de; “söz konusu İsrail ise gerisi teferruattır” düsturu ile hareket ettiğini bir kez daha göstermiştir.
    Yarım milyon vatandaşının ekonomik yaşam şartlarını protesto ettiği ve tüm makro ekonomik verileri Türkiye’den kötü olan İsrail’e verilen bu anlamsız kredi notu finansal alanda yapılan bariz bir kıyakçılıktır…

  3. #3
    Üyelik tarihi
    24.Nisan.2008
    Mesajlar
    2,344
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Ekonomi, Siyaset ve S&P...
    Uzunca bir süredir Türkiye'ye kredi notu konusunda haksızlık yapıldığını her mecrada bıkmadan defalarca dile getirmeye çalıştık. Geçte olsa beklenen haber önceki gün kredi derecelendirme kurumu S&P'den geldi.

    Salı günü Türkiye'nin yerel para cinsinden kredi notunu iki basamak birden yükselten S&P, Türkiye'nin döviz cinsinden kredi notunun en erken iki yıl sonra artabileceğini belirtti.

    S&P, Türkiye'nin yerel para cinsinden kredi notunu BB+'dan BBB-'ye çıkartarak yatırım yapılabilir seviyeye yükseltti ve görünümü pozitif olarak belirledi. S&P, bununla birlikte yabancı para cinsinden kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin iki basamak altında BB seviyesinde sabit bıraktı. S&P, cari açığın izlenecek başlıca kriter olacağını açıkladı.

    Bu not artırımının en azından S&P adına ortadaki haksızlığı kaldırıp kaldırmadığına gelmeden önce, zaten yurt içi piyasalar, bayram sonrası yabancı kuruluşların Türkiye'ye dair yaptıkları olumlu açıklamaların etkisiyle bariz bir şekilde yurt dışından ayrışmıştı.

    Yani böyle bir not artırımı zaten bekleniyordu da denilebilir.

    Türkiye ilk kredi notunu 1993 yılında BBB olarak almıştı. 1994 yılında yaşanan krizle birlikte kredini notu düşmüş ve bir daha yatırım yapılabilir konuma gelememişti. Salı günü açıklanan notla kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Türkiye'nin yerel para kredi notunu iki kademe birden arttırarak yatırım yapılabilir ülke konumuna yükseltti.

    Birçok ülke ekonomik krizin darbeleriyle ayakta zor dururken, S&P'nin Türkiye'ye dair not artırımı şüphesiz olumludur. Ancak bu not artırımını abartıldığı kadar büyütmemiz gerekmektedir. Çünkü Türkiye'ye yapılan not haksızlığı devam etmektedir.

    Aslında S&P'nin bu not artırımı Türkiye'nin halen "yatırım yapılabilir" seviyeye yükseldiği anlamına gelmiyor. Çünkü Türkiye'nin yatırım yapılabilir ülke statüsüne yükselmesi için döviz cinsinden notunun iki kademe birden artırılması gerekiyor.

    Uluslararası finans piyasalarında bir ülkenin kredi notu dendiğinde anlaşılan ve gerçekten önemsenen; o ülkenin "yabancı para" cinsi notudur. Yani S&P'nin dokunmayıp aynı bıraktığı notumuz...

    Zaten bir başka etkin derecelendirme kurumu olan Fitch'in Türkiye genel müdürü Ayşe Botan Berker, "önemli olan döviz cinsi kredi notunun artmasıdır" diye TV kanallarında açıklamalar yaptı. Yani "bak biz artırmadık ama S&P'de dişe dokunur bir şey yapmadı" demek istiyor herhalde...

    Uluslararası ölçekte büyük yatırım fonları en az iki derecelendirme kurumundan yatırım yapılabilir notuna ve döviz cinsinden notun varlığına bakarlar.

    Türkiye'nin hak ettiği nota ulaşması için en az bir derecelendirme kurumunun daha notumuzu artırması ve S&P'nin de döviz cinsi notumuzu iki kademe birden yükseltmesi gerekmektedir. İşte o zaman Türkiye, gerçek anlamda yatırım yapılabilir notunu tasdiklemiş olur.

    Yoksa mevcut durumda, Türk şirketleri ve hazinesi yurt dışından TL ile borçlanma imkânına halen kavuşamamakla beraber, daha yüksek faiz maliyetine katlanmaya devam edeceklerdir.

    Siz bunla biraz idare edin

    S&P, Türkiye'nin döviz cinsi kredi notunun artırımını ise şu şartlara bağlıyor: "Ekonomideki soğuma beklenildiği gibi giderse, cari açık azalırsa, reformlarla mali denge güçlenirse, finansal sektördeki istikrar korunursa..." döviz cinsi kredi notunuzu artırırız diyor. Yani siz şimdilik bununla idare edin, ben gelişmelere göre önümüzdeki iki yıl içerisinde önemli olan yabancı para notunuzu belki artırırım demek istiyor.

    Döviz cinsi not artırımı için ileri sürülen şartlar yerine getirilebilir nitelikte. Cari açıkta önümüzdeki dönemde önemli iyileşme yaşanabilir. Yükselen kurlar ve iç talebin hız kesmesiyle birlikte gerileyen emtia fiyatları cari açığı daraltıcı etki yapacaktır. Bu durumda da S&P, yakın vadede döviz cinsinden eğer bir not artırımı yapacaksa da iki basamak birden yapması gerekmektedir. Çünkü tek basamaklı bir artırımda da yatırım yapılabilir ülke statüsünün altında kalmaya devam edeceğiz.

    Ben S&P'nin döviz cinsi not artırımının çok uzun sürmeyeceğini, hatta gelişmelere göre iki basamak birden bile yapacağını düşünüyorum. Şimdi sıra diğer derecelendirme kurumlarında.

    Yükselen Türkiye'ye inanıyorsanız korkmayın

    Eğer siyaseten Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada yükselen ve güçlenen bir yıldız olduğuna inanıyorsanız; finansal piyasalara yatırım yapmaktan korkmayın. Senaryonuzu bu liderliğe göre hazırlayın. Bölgesinde söz sahibi olan, yükselen bir Türkiye'nin iktisadi kredibilitesinin de güçlü olması gerekir. Yoksa bahar sarhoşluğuna tutulmuş olanlar Türkiye'ye çokta kulak asmazlar. İsrail dışında da bu işten rahatsız olan olmadığına göre, ekonomik ve siyaseten yükselen Türkiye'nin piyasaları da yükselecektir.

    Benden söylemesi...

  4. #4
    Üyelik tarihi
    24.Nisan.2008
    Mesajlar
    2,344
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Dünya Bülteni
    Küresel krizin ABD ekonomisine indirdiği darbeler neticesinde; “Rezerv Para” doların tahtı sallanıyor, doların sonu geliyor, yeni bir dünya parası lazım söylemleri ve tartışmaları geçtiğimiz dönemde bolca yapılmıştı. Son günlerde ise bu söylemler ve tartışmalar sümen altı edilirken dünyanın yeniden hızla dolara yöneldiğini görüyoruz.

    Çok kısa bir zaman önce, elinde ABD hazine bonosu, ABD doları ve dolar cinsi varlık tutan devletler ve yatırımcılar grubu, söz konusu varlıkların geleceğinden endişe duyarak bu varlıkları dolar aleyhine değiştirmenin hesabını yapıyorlardı. Ancak son günlerde dolar yeniden gözde para birimi olurken, ABD hazine bonoları tarihinin en düşük faiz oranları ile adeta kapış kapış giderken, dolara olan aşırı denilebilecek talepte doların değerini diğer para birimleri karşısında hızla yukarı çekti.

    Sadece son üç hafta içinde ABD dolarının, Güney Afrika Randı ve Brezilya Real’i karşısında yüzde 15, Rus Ruble’sine karşı yüzde 10 ve Kore Won’una karşı yüzde 9 değer kazandığını görüyoruz.

    Peki, ne oldu da; daha düne kadar borçlanma tavanı krizi yaşayan ABD hazinesinin bonoları ve dolar yeniden yatırımcıların gözdesi oldu? Doların birden anavatanına dönmesinin sebebi nedir? Neredeyse tüm kriz süreci boyunca itibari değeri ve karşılığı sorgulanan dolar neden güç toplamaya başladı? Sorular uzatılabilir… Ancak bu sorulara vereceğimiz cevaplar, sorular kadar uzun olmayacaktır.

    Batı cephesinde yeni bir şey yok. Eski ısıtılıp yeniden yenmesi için küresel sermayenin önüne konulmuştur… ABD göreceli bir şekilde krizi lehine (şimdilik) çevirmeyi başarmış ve uzun yıllardır olduğu gibi, yine elinde dolar ve dolar cinsi varlık taşıyanlarca kendini tüm dünyaya finanse ettirmektedir.

    Aslında dünya çok fazla alternatifi olmadığı ve diğer gelişmiş ülkelerinde krizin pençesine düştüğü bir ortamda, ne ABD hazinesinin bonolarından nede dolardan tam anlamıyla kaçamadı. Belki uzunca bir süre ABD dolarına teveccüh gösterilmeyerek talep edilmedi. Ancak ABD hazinesi geleceği sorgulanan dolar cinsi bonolarını kriz sürecinde de satmaya devam etti.

    ABD hazinesinin açıkladığı resmi rakamlara göre 2010 Haziranından, 2011 Haziranına kadar geçen bir yıllık sürede yabancı yatırımcıların elinde tuttukları ABD hazine bonoları 500 milyar dolar civarında bir artışla 4,5 trilyon dolara ulaşmış. Yabancıların elinde tuttukları 4,5 trilyon dolarlık ABD hazine kâğıdının dörtte birini elinde bulunduran (1,1 trilyon dolar) Çin’in bu dönem sürecinde stokunun yatay seyrettiğini görüyoruz. Hülasa, geleceği tartışılan ABD ekonomisi ve yeni bir rezerv para söylemlerinin gölgesinde bile, ABD son bir yıl içinde ek olarak 500 milyar dolarlık daha hazine kâğıdı satarak kendini dünyaya fonlatmış gözüküyor.

    Krizin çıkış noktası olan ve bu krizi neredeyse tüm dünyaya ihraç eden ABD’nin son günlerde yeniden sermayeyi kendine çekmesindeki en büyük neden Avrupa’nın durumu ve ABD merkez bankasının (FED) yaptığı operasyondur.

    Avrupa’nın içine düştüğü borç sarmalından çıkamaması ve birkaç Avrupa ülkesinin iflas noktasına gelmesiyle; Avrupalı devletlerin hazinelerinin borçlanma bonoları göreceli olarak ABD hazine bonolarından daha güvensiz olarak kabul ediliyor. Daha güvenli görülen ABD hazinesinin borçlanma senetleri, Avrupa’nınkilerin yerine tercih edilmesi de dolara ve ABD bonolarına talebi artırıyor.

    Gelelim son günlerde FED’in yaptığı operasyonla doların neden bu kadar hızla değer kazandığına. Finansal piyasalar uzunca bir süredir FED’den yeni bir parasal genişleme bekliyordu. Yani en yalın ifadesi ile bol dolar likiditesi ile değersiz dolar politikasının devamını… Çünkü FED bundan önce iki defa ciddi anlamda parasal genişlemeye giderek bol ve ucuz dolarla ekonomisini kurtarmaya çalışmıştı. ABD merkez bankası trilyonlarca doları piyasalara sürerken, merkez bankasının da bilançosu 2006 yılına göre 2,5 kat artış yaşanmıştı. Ancak bu sefer FED piyasaların beklediği parasal genişleme politikasına devam kararı almadığı gibi; 400 milyar dolarlık kısa vadeli hazine borçlanma kâğıdını, uzun vadeli kâğıtlarla değiştireceğini açıkladı. ABD, piyasaların istemediği/beklemediği bu kararla; sadece kısa vadeli değil, orta ve uzun vadeli faizleri de düşürecek. ABD, aslında birçok devletin yapmak istediği; borcun vadesini uzatma operasyonunu da bu sayede kısa vadeli yüksek faizli kâğıtlarının yerine, daha düşük faizli uzun vadeli kâğıtları vererek gerçekleştirmiş oldu. Bu hamle dolara dünya paraları karşısında hızla değer kazandırdı.

    ABD halkının yüzde 78’i ABD ekonomisinin gidişini iyi görmüyor. Ancak ABD uluslararası finans piyasalarında “oyun kurucu” konumunu devam ettiriyor. Yatırımcılar sıfıra yakın nominal, reel anlamda negatif faiz veren ABD bonolarına yeniden hücum ediyor.

    Aslında ABD ekonomisi ve parası, tam anlamıyla güven bunalımını aşabilmiş değil. Sadece ABD varlıkları karşısında rekabet şansını (şimdilik) kaybeden gelişmiş ülke varlıkları nedeniyle dolara yeniden bir hücum söz konusu.

    ABD ekonomisi ve parası doların güvenlik sorununun herkes farkında. Ama oyun kurucu ABD, rakiplerinin içine düştüğü durum nedeniyle sermayeye istediği gibi yön vermeye devam ediyor. Ve bu paradoksu, ABD varlıklarına yatırım yapan büyük spekülatörler dahi ikrar etmekte bir sakınca görmüyor. Mesela ünlü spekülatör Jim Rogers, “ABD dolarının “güvenli liman” olmamasına rağmen elinde dolar tuttuğunu” tüm dünyaya geçtiğimiz hafta ikrar etti.

    Son not olarak; ABD dolarında yaşanan bu talep kalıcı olmayabilir. Krizin başlangıcından bu yana dolar talebinin dalgalı bir seyir izlediği aşağıdaki global dolar talep endeksi grafiğinden de net olarak görülmektedir. Önümüzdeki dönemde Avrupa ekonomilerinin borç sorununda yaşanabilecek olumlu bir gelişme ya da ABD ekonomisinden gelecek kötü sinyaller yeniden global dolar talebini aşağı çekecektir.

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Aydın Öztürk
    Konu Sahibi ali şahin Forum Tanınmış Şairler ve Şiirleri
    Cevap: 3
    Son Mesaj : 25.Haziran.2007, 12:49

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
YASAL UYARI
Ekonomi, Borsa ve Para piyasaları" bölümünde yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayımlanan Seri:V, No:52 Sayılı "Yatırım Danışmanlığı Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" çerçevesinde aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çevresinde sunulmaktadır. Burada ulaşılan sonuçlar tercih edilen hesaplama yöntemi ve/veya yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmakta olup, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabileceğinden sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir.Yatırımcıların verecekleri yatırım kararları ile bu sitede bulunan veriler, görüş ve bilgi arasında bir bağlantı kurulamayacağı gibi, söz konusu yorum/görüş/bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan www.keyborsa.com web sitesi ve/veya yöneticileri sorumlu tutulmaz.
Google Privacy Policy
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193