Simurg'un Hikayesi
Kitap Özeti
Mantıkut Tayr/ Kuş Dili
Feridüddin Attar
“… Günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuslar bir araya gelirler. Toplanan kuslarin arasinda hüthüt, kumru, dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, sahin ve digerleri vardir. Amaçlari, padisahsiz hiç bir ülke olmadigi düsüncesiyle, kendilerini yönetmek üzere bir padisah seçmektir.
Hüthüt söze baslar ve Hz.Süleyman’in postacisi oldugunu belirttikten sonra; kuslarin Simurg adinda bir padisahlari oldugunu söyler. Ama, hiç bir kusun haberlerinin olmadigini, herkesin padisahinin daima Simurg oldugunu belirtir. Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasinda gizli oldugu için bilinmedigini ve onun “bize bizden yakin, bizimse uzak” oldugumuzu anlatir. Simurg’u arayip bulmalari için kendilerine kilavuzluk edecegini ilave edince; kuslarin hepsi de hüthütün pesine takilip onu aramak için yollara düserler. Kuslarin hepsi de Simurg’un sözü üzerine yola revan olurlar…
Ama, yol çok uzun ve menzil uzak oldugundan; kuslar yorulup hastalanirlar. Hepsi de, Simurg’u görmek istemelerine ragmen, hüthütün yanina varinca “kendilerince geçerli çesitli mazeretler söylemeye” baslarlar. Çünkü, kuslarin gönüllerinde yatan asil hedefleri çok daha basit ve dünyevî’dir (!) Örnek olarak, bülbülün istegi gül; dudu kusunun arzuladigi abihayat; tavuskusunun amaci cennet; kazin mazereti su; kekligin aradigi mücevher; hümânin nefsi kibir ve gurur; doganin sevdasi mevki ve iktidar; üveykin ihtirasi deniz; puhu kusunun aradigi viranelerdeki define; kuyruksalanin mazereti zaafiyeti dolayisiyla aradigi kuyudaki Yûsuf; bütün digerlerinin de baska baska özür ve bahanelerdir.
Bu mazeretleri dinleyen hüthüt, hepsine ayri ayri, dogru, inandirici ve ikna edici cevaplar verir. Simurg’un olaganüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatir.
Hüthüt söz alir ve sunlari söyler. Söyledikleri, ayna ve gönül açisindan ilginçtir:
Simurg, apaçik meydanda olmasaydi hiç gölgesi olur muydu? Simurg gizli olsaydi hiç âleme gölgesi vurur muydu? Burada gölgesi görünen her sey, önce orada meydana çikar görünür. Simurg’u görecek gözün yoksa, gönlün ayna gibi aydin degil demektir. Kimsede o güzelligi görecek göz yok; güzelliginden sabrimiz, takatimiz kalmadi. Onun güzelligiyle ask oyununa girismek mümkün degil. O, yüce lûtfuyla bir ayna icad etti. O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör!
Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuslar, yine onun rehberliginde Simurg’u aramak için yola koyulurlar. Ama, yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktir…Yolda hastalanan veya bitkin düsen kuslar çesitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler. Bunlarin arasinda, nefsanî arzular, servet istekleri, ayrildigi köskünü özlemesi, geride biraktigi sevgilisinin hasretine dayanamamak, ölüm korkusu, ümitsizlik, seriat korkusu, pislik endisesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir, ferahlik arzusu, kararsizlik, hediye götürmek dilegi gibi hususlarla; bir kusun sordugu “daha ne kadar yol gidilecegi” sorusu vardir.
Hüthüt hepsine, bikip usanmadan tatminkâr cevaplar verir ve daha önlerinde asmalari gereken “yedi vadi” bulundugunu söyler. Ancak, bu “yedi vadi”yi astiktan sonra Simurg’a ulasabileceklerdir. Hüthütün söyledigi, “yedi vadi” sunlardir.
VADİLER
MERHALELER
1.Vadi
İstek
2.Vadi
Ask
3.Vadi
Marifet
4.Vadi
İstigna
5.Vadi
Vahdet
6.Vadi
Hayret
7.Vadi
Yokluk (Fenâ)
BEKÂ
Kuslar gayrete gelip tekrar yola düserler…
Ama, pek çogu, ya yem istegi ile bir yerlere dalip kaybolur, ya aç susuz can verir, ya yollarda kaybolur, ya denizlerde bogulur, ya yüce daglarin tepesinde can verir, ya günesten kavrulur, ya vahsi hayvanlara yem olur, ya agir hastaliklarla geride kalir, ya kendisini bir eglenceye kaptirip kafileden ayrilir.
Bu sayilan engellerin hepsi de Hakikât yolundaki zulmet ve nur hicaplaridir. Bu hicaplardan sadece otuz kus geçer. Bütün vadileri asarak menzil-i maksudlarina yorgun ve bitkin bir halde uzanan bu kuslar, rastladiklari kisiye kendilerine padisah yapmak için aradiklari Simurg’u sorarlar.
Simurg tarafindan bir görevli gelir…Görevli, otuz kusun ayri ayri hepsine birer yazi verip okumalarini ister. Yazilarda, otuz kusun yolculuk sirasinda birer birer baslarina gelenler ve bütün yaptiklari yazilidir.
Bu sirada, Simurg tecelli eder…
Fakat, otuz kus, tecelli edenin (!) bizzat kendileri oldugunu; yani, Simurg’un mânâ bakimindan otuz kustan ibaret olduklarini görüp sasirirlar. Çünkü, kendilerini Simurg olarak görmüslerdir. Kuslar Simurg, Simurg da kuslardir. Bu sirada Simurg’dan ses gelir:
“Siz buraya otuz kus geldiniz, otuz kus göründünüz. Daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar görünürdünüz. Çünkü, burasi bir aynadir!”
Hasili, otuz kus, Simurg’un kendileri oldugunu anlayinca; artik, ortada, ne yolcu kalir, ne yol, ne de kilavuz...
Çünkü, hepsi BİR’dir.
MEVLANA'dan :
Ok gibi doğru olsam; yay ile atarlar beni,
Yay gibi eğri olsam; elde tutarlar beni,
Doğruda aç görmedim; eğride tok,
Eğri yay elde kalır; menzil alır doğru ok !