Dünyanın önde gelen ekonomilerinin temmuz ayı verileri kimi açılardan olumlu, kimi açılardan olumsuz verilere işaret etmekte. Sanayi üretiminin bir miktar toparlandığına şahit olurken, istihdam ve işsizlik verilerinde olumsuz tablonun devam ettiğine de şahit oluyoruz. Fiyat endekslerinin ortaya koyduğu tablo da üç noktayı teyit ediyor. Birincisi, küresel emtia fiyatlarında bir toparlanma gözlense de, henüz bu toparlanma bir maliyet enflasyonu belirtisi göstermiyor. İkincisi, ülkelerin iç talep performansı zayıf olduğundan, tüketici fiyatlarının da zayıf seyrettiği gözlenmekte. Üçüncüsü, fiyat endekslerindeki genel trend aşağı yönde devam ettiği müddetçe, merkez bankaları dip noktaya getirdikleri veya getirmeyi sürdürdükleri politika faiz oranlarını düşük düzeyde tutmayı sürdürecekler.
Düşük faize devam
Geçtiğimiz salı günü açıklanan ABD'nin temmuz ayı üretici fiyatları endeksinin ortaya koyduğu genel tablo, küresel emtia fiyatlarındaki toparlanmaya rağmen, maliyet enflasyonu etkisinin halen zayıf olduğunu gösteriyor. Haziran ayına göre yüzde 0,9 gerileyen üretici fiyatları endeksi, yıllık bazda da yüzde 6,8 iniş göstermiş durumda. Yıllık bazda yüzde 6,8'lik gerileme, yakın bir dönem için ABD Merkez Bankası'nın (FED) faiz artırmasının pek mümkün olmadığını teyit etmekte. Bununla birlikte, politika faiz oranlarının orta vadede en düşük seviyede seyretmesinin makro açıdan "hayırlı" bir tabloya işaret etmediği de ifade edilebilir. Ancak, bu durum Hazine kağıtlarına ve hisse senetlerine prim sağladığından, para ve sermaye piyasası aktörlerinin, düşük politika faiz oranlarından rahatsız oldukları söylenemez.
ABD'nin orta eyaletlerinden sanayi üretim verileri iyi gelirken, temmuz ayında yeni konut inşaatlarında yüzde 1 oranında gerilemesi,
makro verilerdeki "gel-git"in devam ettiğini gösteriyor. Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen'in hafta içinde kendisiyle yapılmış bir söyleşi de ifade ettiği "önde gelen ekonomilerde artık negatif reel faiz döneminin sonuna geliyoruz" yönündeki ifadesi ve bu durumun artık bir gereklilik haline dönüştüğünden söz etmesi, hem ABD'nin doların değerini koruması açısından, hem de sermaye piyasasındaki "aç gözlülüğü" frenlemek açısından önemli.
Eğer, küresel kriz sonrası "ucuz bol para" dönemine hızla geri dönersek, yeni bir krize tekrar hızla yaklaşacağız.
Stiglitz'den uyarılar
21 Ağustos cuma günü Bangkok'ta düzenlenen bir konferansta gerçekleştirdiği konuşmasında önemli uyarılarda bulunan Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz, bugünkü dolar bazlı kur sistemi yerine artık yeni bir döviz kuru sistemine ihtiyaç duyulduğuna işaret ederek, Çin ve Rusya'nın taleplerine kulak verilmesinin altını çizdi. Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen gibi, Stiglitz de başta FED ve Avrupa Merkez Bankası olmak üzere (ECB), önde gelen merkez bankalarının izlediği düşük faiz ve bol likidite merkezli para politikasının ciddi sorun oluşturacağını vurgulamakta ve ileride bu likiditeyi geri çekmenin çok zor olacağı uyarısını yenilemekte. ABD tipi kapitalizmin artık bittiğini hatırlatan
Stiglitz, hükümetlerin piyasalara pompalamayı sürdürdüğü kaynakla piyasaların "suni cennet" etkisi yaşadığını, küresel krizin etkilerine karşı kolektif çözüm çabalarının devamı adına, 4-5 Eylül tarihlerinde Londra'daki G-20 hazine, maliye bakanları ve merkez bankası başkanları zirvesinde daha ciddi çaba sarf edilmesi gerektiğini hatırlattı.
Çin'in tutumu önemli
Stiglitz'in konferanstaki bir uyarısı da, bugünkü deflasyon ortamına bakıp, rehavete kapılınır ise, ileride ABD'yi ciddi bir enflasyon tehdidinin beklediği yönünde. Nitekim, önümüzdeki yıl ortasından itibaren ABD ekonomisinin enflasyonist bir girdaba girmesi ihtimalinden kaygı duyan Çin, elindeki ABD Hazine kağıtlarını azaltma yoluna gitmeye başladı. Çin, haziran ayında yüzde üçe yakın tahvili elden çıkarırken, Çin'den sonra elinde en çok ABD Hazine kağıdı bulunduran iki ülke olan Japonya ve İngiltere'nin ise aynı dönemde alımlarını artırdıkları gözlendi.
Çin, ekonomik teşvik önlemlerinin ABD'de enflasyonu körüklemesinden ve bunun sonucu olarak doların değerinin düşmesinden, yani elindeki bonoların değerinin aniden erimesinden korkuyor. Haziran ayı rakamları, Çin'in artık yatırımlarını çeşitlendirme konusunda titizlik göstereceğinin işareti olarak yorumlandı. Haziran ayında
Çin, 25 milyar dolar değerinde ABD tahvilini elden çıkardı. Bu, Çin'in elindeki toplam ABD hazine kağıtlarının sadece yüzde üçünü oluşturuyor. Haziran'da ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner'in ziyareti pek etkili olmamış gözüküyor.
Borsalar yükselişini sürdürürken, bu başlıkları da göz ardı etmeyelim ve 4-5 Eylül'deki G-20 bakanlar zirvesini atlamayalım.