Kaldı beş ay
18.07.2009 | Servet Yıldırım |
Kriz kendi gurularını yarattı. Krizden önce krizi öngörenler haklı olarak çok prim yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Geçmişteki tahminler ve bu tahminleri yüksek sesle dile getirebilme cesaretleri bugünlerde onlara çok paralar kazandırıyor. Konferansların vazgeçilmez konuşmacıları onlar oldular. Fiyatları bir anda arttı. Herhalde bu gurular arasında 50 bin dolardan daha az paraya bir konferansta konuşmayı kabul edecek olanı yoktur. Onlarsız yemeğin tadı da olmuyor. Ana yemekten hemen önce ya da yemeğin sonunda çıkıp yaptıkları (yüksek bedelli) konuşmayı herkes pür dikkat dinliyor çünkü zamanında onlara kulak vermeyenler çok paralar kaybettiler. Hafta içinde "tatlı cadı" lakaplı Meredith Whitney'i yazmıştım. Citigroup zora girmeden çok önce grubu bekleyen tehlikeleri yazmıştı, Lehman batmadan önce "batacak" demişti. Bugün de bu öngörülerinin tadını çıkarıyor. Kendi danışmanlık şirketini kurdu, herhalde çok para yapıyordur.
Roubini haklı çıktı
Kriz gurularının en ünlüsünü artık herkes biliyor; Nouriel Roubini. Onun lakabı ise "kahin"."Amerika resesyona girer, dünya da Amerika'yı takip eder" dediğinde çok inandırıcı gelmemişti. "Saçmalıyor" diyenler çoktu. O ise resesyona süre bile biçti, tam 24 ay. Ve dediği gibi dünyanın en büyük ekonomisi resesyona girdi ve 19 aydır resesyonla boğuşuyor. Yani Roubini'nin takvimine göre geriye beş ay daha kaldı. Geçen hafta verdiği bir mülakat "Roubini de çark etti" diye gazetelere yansıyınca rahatsız oldu ve "Çark etmedim, görüşlerim hala aynı" dedi. Yani yıl sonundan önce Amerikan ekonomisinde toparlanma beklenmemeli.
Gerçekten de dediği gibi Roubini'nin geçen hafta verdiği röportajda yeni bir unsur ya da tahminlerinde revizyon yoktu. Ancak vurguladığı, biraz daha öne çıkardığı bir nokta vardı, o da toparlanmanın şiddeti. Amerikan ekonomisinin potansiyel büyüme oranı yüzde 2,75 dolayında. Roubini diyor ki, "Fiili büyüme hızı birkaç yıl boyunca ortalama yüzde bir dolayında kalacak." Daha da önemlisi ortada ikinci bir resesyon riski daha var. Eğer Amerikan yönetimi krizin sonra erdiğini düşünüp para ve maliye politkası sıkmaya başlarsa 2010 sonuna doğru yeni bir resesyonu daha kucağında bulabilir.
Türkiye'yi bekleyen tehlike
Dönelim bize. Roubini'nin söyledikleri ile Merkez Bankası'nın söyledikleri birbirine benziyor. Merkez Bankası son Para Politikası Kurulu açıklamasında diyor ki;
* Toparlanma yavaş ve kademeli olacak.
* Tüketim talebine ilişkin olumlu gelişmeler var. Ancak toparlanmanın gücü ve kalıcılığından henüz emin değiliz.
* Dış talep zayıf, iç yatırım talebi geriliyor, istihdamda iyileşme yok.
Tüm bu noktaları alt alta toplarsak Amerikan ekonomisini bekleyen tehlikenin bizi de beklediğini görürüz. ABD gibi Türkiye de gelecek birkaç yıl boyunca potansiyel büyüme hızının altında büyüme riskiyle karşı karşıya. Amerika dünyanın en gelişmiş ekonomisi olduğu için potansiyel büyüme hızının altında kalmayı kaldırabilir ama birleşmek istediği Avrupa'nın ekonomisine yetişebilmek zorunda olan Türkiye için potansiyelin altında kalmak daha acı olabilir.Bu nedenle aynı Amerika ya da Avrupa gibi bizde de parasal ve mali sıkılaşmanın dozu ve zamanlaması çok önemli. Artan bütçe açığının yarattığı tehlike malüm. Bu açığı tamamen Hazine borçlanması ile finanse etmek sürdürülebilir bir durum değil.
Dolaylı vergiler arttı
Borçluluk rasyolarını tam düzeltmişken tekrar oradaki kırılganlığı artırmak kolay göze alabileceğimiz birşey olmamalı. Özelleştirme gibi bir defalık gelir getirici kalemleri bir tarafa bırakırsak geriye de ya harcamaları kısmak ya da vergileri artırmaktan başka yol kalmıyor. Burada en kolay yol yaratıclıktan uzak yol olan dolaylı vergileri artırmak. Yapılan da bu. İşin bir de "ama"sı var. Dolaylı vergi artışlarının dört gözle canlanmasını beklediğimiz iç tüketimi olumsuz etkilemesi kaçınılmaz. İşsizliğin yüzde 15, tarım dışı işsizliğin yüzde 20 dolayında seyrettiği bir ülkede iç tüketimi canlandırmak kolay değil. Hal böyleyken, Roubini'nin Amerika için dediği bizim için de geçerli. Türkiye de zamanından önce parasal ve mali sıkılaşmaya giderse tekrar büyüme ve istihdam sorunları yaşayabilir. Diğer uçtaki risk ise geç kalmak. O zaman da yüksek mali açıklar ve onun yaratacağı yüksek enflasyon gibi geçmişten deneyimli olduğumuz iki bela olacak karşımızda. Ama öncelik hiç şüphe yok ki ekonomik toparlanmayı garanti altına almak olmalı.
Kriz kendi gurularını yarattı. Krizden önce krizi öngörenler haklı olarak çok prim yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar.