Hapisten çıktıktan sonra 1904'te Mısır'a kaçtı, oradan Avrupa'ya geçti4 II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü ve yeniden kaymakamlığa atandı. Daha sonra devlet memurluğundan ayrılarak İstanbul'a yerleşti ve çeşitli dergilerde şiirlerini, yazılarını yayımlamaya başladı. Eşref adlı bir derginin de başyazarlığını üstlendi.
1908'de Adana vali yardımcılığı görevine atandı, ama kısa bir süre sonra, 31 Mart Olayı'nı izleyen günlerde Adana'da çıkan karışıklıklar sonucu görevinden alındı. Sonraki yıllarını Kırkağaç'ta bir bağ köşkünde geçirdi.
Eşref, Türk şiirinde Nef'i'nin doruğa çıkardığı yergi türünü Divan edebiyatının son döneminde yeniden canlandıran bir şairdir . Eşref kişisel öfke ve kininden dolayı kimseyi yermemiş, yergilerini döneminin yönetim ve toplumsal sorunlarında yoğunlaştırmıştır. Bu yönüyle Divan şiirinin geleneksel yergi anlayışından ayrılır. Şiirlerinde yurttaşlık hakları, özgürlük, eşitlik, meşrutiyet, batılılaşma gibi konuları işler. Dil konusunda cesur ve rahattır. Halkın kullandığı sözcükleri ve deyimleri kullanır. Şiirinde açık saçık sözlere yer vermekten çekinmez. Sözleri, nükteleri çok çarpıcı ve zekice buluşlara dayandığı için çabucak yayılmış ve geniş bir kesimin belleğine yerleşmiştir. Bir yergi söz konusu olduğunda Eşrefin dizeleri atasözü ya da özdeyiş gibi halk tarafından kolayca kullanılır. Eşref şiirlerini Deccâl (1904, 1907), İstimdûd (1905; "'Yardım İsteme"), Şah ve Padişah (1906), Hasbıhâl yuhııd Eşref ve Kemal (1908; "Söyleşi ya da Eşref ve Kemal"), İranda Yangın Var (1908) adlı kitaplarda toplamıştır. Ölümünden sonra bazı şiirleri Şair Eşrefin Külliyatı (1928) adıyla topluca yayımlanmıştır.
Birşeyi yapmak için, onu çok sevmelisiniz. Birşeyi sevmek için, ona delicesine inanmalısınız.