Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan BirinciBirinci 12
Toplam 12 adet sonuctan sayfa basi 11 ile 12 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Yaşanmiş Iki Hikaye!!

  1. #11
    Üyelik tarihi
    16.Nisan.2009
    Mesajlar
    355
    Teşekkür / Beğeni

    Standart ihtiyar adam

    İhtiyar adam tapu dairesinden çıkarken sevinçliydi. Kendi
    kendine düşünüyordu;
    - Oh... be ferahladım. Ölümlü dünya.
    Oturduğu evin tapusunu, çocuğunun üstüne kaydettirmişti.
    Tapu dairesinden çıktıktıktan sonra bir küçük lokantada öğle
    yemeğini yedi, vakit geçirmek için parkları dolaştı. Bir parkta
    Cem Karaca'nın şarkısı çalınıyordu;
    "Allah Yar! Allah Yar!"
    Akşama doğru eve gitmek için yola çıktı. Bir yandan
    düşünceler içindeydi;
    - Biz öldükten sonra bir sürü işlemle uğraşması gerek. Ne diye
    eziyet çeksin yavrum.
    Oğlunun kendisini nerdeyse zorla doktora götürüşü aklına
    geldi;
    - Kerata amma ısrar etmişti. Sağlığıma verdiği önem kadar,
    ziyarete gelmeye de önem verse ya.
    Bir an dalgınlaştı;
    - Gerçi, gelin bizle geçinmeye çalışmıyor ama...
    Derin bir nefes aldı;
    - Boş ver canım, ne de olsa torunlarımın annesi. Eşine,
    çocuklarına iyi baksın da...
    Biraz da kendini teselli etmek için söylendi... Biz bugün varız,
    yarın yoğuz.
    Evine yaklaşınca yine durgunlaştı,
    - Bakalım hanım ne diyecek? Gelin gelip-gitmiyor diye
    biraz kırgın ama....
    Düşünceler içinde zili çalarken, güler yüzlü olmaya çalıştı;
    - Yook , iyi oldu canım. Biz ölünce oğlan rahat edecek , kötü
    mü?
    Hanım kapıyı açtı. Gülümsemesini bozmamaya çalışarak
    hanımına;
    - Nasılsın hanım bu gün bakalım?
    Hanımı elindeki çiçek suladığı kabu gösterdi;
    - Ne yapayım , bir iki çiçekle uğraşıyorum yeşillik olsun diye.
    Eve girerken devam etti;
    - İnsan şehirde özlüyor çiçeği , yeşilliği.
    - Eee...köy gibi olmaz buralar tabii.
    Kadının durgun yüzünde acı bir tebessüm dolaştı;
    - Köy gibi olmaz dimi? Şimdi köyde olsak ne güzel olurdu.
    İhtiyar adam bir an yüzüne baktı hanımının;
    - Sen köyü pek sevmezdin! Geçen sene bir ay kalalım
    demiştim de
    - Ben torunları özlerim diye tutturmuştun.
    Kadın, yüzünü çiçeklere doğru döndü;
    - Ne bileyim ben, düşündükçe bunalır oldum buralarda.
    İnsan çocukluğunun geçtiği yerleri özlüyor. Ağaçların
    altında, bahçelerde yürümeyi özlüyor.
    - Allah Allah! Tamam hanım gideriz. Sen iste yeter ki. Hele
    havalar ısınsın biraz gideriz .
    - Havalar kim bilir nezaman ısınır. Beklemek şart mı?
    -Yahu hanım, bunca yıllık eşimsin hâlâ seni tam anladım
    diyemiyorum. Bir gün köye gitmem diye tutturuyorsun,
    bir gün de hemen gidelim diye. Dur da bu gün ne oldu
    anlatayım.
    Kadın endişeyle baktı kocasına;
    - Noldu, oğlanı mı gördün?
    - Yok canım, nerden göreyim!
    Koltuğuna oturdu, koynundaki tapu kağıdını çıkardı.
    - Bu nedir biliyor musun?
    - Hayırdır?
    - Hanım, yarın ne olacağı belli olmaz, vademiz gelir de
    ölürsek, oğlumuz kapı kapı uğraşmasın , diye evin tapusunu
    onun üstüne yaptım.
    Hanımının tepkisini beklerken, onun yüzündeki acı gülüşü
    gülümseme sandı.
    Hanımı fısıldar gibi söylendi;
    - Oğlumuz da bugün buraya gelmişti, öğleden önce.
    - Öyle mi, vay hayırsız. Demedin mi, "Uzun zamandır niye
    gelmiyon" diye. Sen üzülmeyesin diye söylemiyordum ama
    "bizi unuttu" , diye kızmaya başlamıştım. Torunları da
    getirdi mi?
    - Murat'ı getirmiş. O da"Sıkıldım, gidelim. "deyip durdu.
    - Vay kerata vay. Akşam gelse de ben de görseydim. Neyse,
    hayırdır, gündüz vakti niye gelmiş?
    Hanımı elindeki kapta suyu bitmiş olduğu halde , çiçekleri
    sular gibi durarak masadaki kağıdı gösterdi;
    - Şu kağıdı getirmiş .
    ihtiyar adam, hanımının sesinde bir titreme hissetti ama emin
    olamadı. İçindeki sevinci kaybetmemeye çalışarak masadaki
    kağıda uzandı.
    Bir mahkeme kararı olduğunu gördü. Yaşlı kadın kızaran
    gözlerini kocasının görmemesine dikkat ederek, eşinin kolundan
    tuttu koltuğa oturmasını sağladı, tekrar çiçeklere doğru
    uzaklaştı.
    ihtiyar adam, yakın gözlüğünü çıkardı ve içinden yavaş yavaş
    okudu.
    "Yaşı ilerlediği ve akli muhakemesi yerinde olmadığına ve
    ekonomik varlığını idare ve idame edemeyeceği, ekteki doktor
    raporuyla da tespit edildiğinden, taşınır ve taşınmaz
    varlışkalrının, resmi varisi oğlu Süleyman tarafından idaresine
    karar verilmiştir."
    Resmi kağıt, yaşlı adamın elinden yavaşça yere kaydı.Başını
    yere eğdi, kağıda boş boş bakmaya başladı . Hanımı, gözlerini
    sildikten sonra çiçeklerin başından ayrılıp yanına geldi.Eşinin
    titreyen ellerini tuttu. İhtiyar adam, oğlunun neden kendini
    doktora götürdüğünü anlamıştı. Yüreğindeki sızıyı bastırmaya
    çalışarak;
    - Üç senedir uğramadık, köydeki ev ne haldedir?
    - Canım ne olacak , bir günde temizlerim ben.
    - O evde, dizlerin üşürdü senin.
    İhtiyar kadın, daralan göğsünü hafifçe bastırdı, "Yüreğimin
    üşümesi daha kötü diye düşün".
    - Merak etme, üşümem... üşümem...
    - Yarın mı gidelim diyordun?
    - Sen bilirsin bey.
    - Eşyaları bir taksiye atarsak, son otobüse yetişiriz.
    - Olur... Köyde zaten iyi kötü eşya var, ben hemen
    hazırlanırım.
    - Hazırlan. Şu kağıdı tapuyla beraber masaya koyuver,
    oğlan gelince aramasın.
    İhtiyar adam, içinden düşünüyordu,
    "- Dünya fani, Allah Yar"
    ihtiyar kadın, birileri gelmeden gitmek ister gibi telaşla
    hazırlanıyordu.Giysileri bir çantaya tıkıştırdı. Fotoğrafları
    duvardan toplarken oğlununkine bir an baktı, aldı , bir an
    düşünüp çantaya koymaktan vazgeçti. Masadaki kağıtların
    üstüne ters olarak bıraktı. En son duvardaki bir küçük patiği
    aldı, öptü. Bu büyük torununa ördüğü ama küçük gelmeye
    başlayınca hıra olarak sakladığı mavi patikti. Çantaya,
    fotoğrafların üstüne yerleştirirken, mavi patiğin üstüne düşen
    göz yaşlarını yavaşça sildi...
    --
    ......İnsan geçtiği yollarda izler bulmalı, geçerken kendisi iz bırakmalı .....
    "Şerefli bir ölüm yaşamanın en güzel ifadesidir."

    'Tecrübe;istediklerinizi elde edemediginizde kazandıklarınızdır..'

  2. #12
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    197
    Teşekkür / Beğeni

    Thumbs up Son yaprak

    ***

    Bu olay Mayıs'ta olmuştu. Kasım'da doktorların 'zatüree' dediği beklenmedik, soğuk bir 'misafir' mahalleye geldi, buz gibi parmaklarıyla, mahalledeki herkese bir bir dokundu. Bu afet doğu yakasında ardında bir sürü kurban bırakmıştı, fakat dar sokaklı ve rutubetten yosun tutmuş bu sokaklarda daha yavaş yavaş ilerliyordu.

    Bay 'zatüree' yaşlı beyefendilerden değil, Kaliforniya rüzgarlarıyla kanı incelmiş, tıknefesli, kırmızı yumruklu, yaşlı bir dolandırıcı karşısında şansı olmayan küçük, yaşlı bir kadındı. Ve Johnsy'i de çarptı, kızı yatağa düşürdü. Kız, boyalı karyolasında, bitişik tuğla evin boş tarafındaki küçük penceden dışarı bakıyordu.

    Bir sabah işi başından aşkın, fırça gibi gri kaşlı doktor, Sue' yü salona çağırdı

    - Bir şansı var, elindeki termometreyi salladı, bu şans da onun yaşama arzusuna bağlı, bu arzusu olmayan insanlar tüm tıp ilminin bir işe yaramadığını kanıtlarcasına, öteki tarafı boyluyorlar, sizin küçük hanımın da morali pek iyi değil, yapmak istediği bir şey var mı?

    - Bir gün Napoli Körfezi'nin resmini yapmayı çok isterdi"


    - Resim mi, pöh! İki kez düşünmeye değer bir şey yok mu aklında, bir erkek mesela?


    - Bir erkek mi? İki kez düşünmeye değer hem de.....hayır doktor öyle biri yok


    Doktor, 'tıbbi olarak elimden geleni yapacağım' dedi


    - Fakat hastalarım cenaze törenlerine katılacak kişilerin sayısını düşünmeye başlayınca, ilaçlarımın iyileştirici etkisi yüzde 50 azalır, ama size bu kışın pelerin modelleriyle ilgili sorular sormaya başlarsa şansının onda bir yerine, beşte bire çıkacağına yemin edebilirim.


    Doktor gittikten sonra, Sue çalışma odasına gitti ve bir Japon işi peçeteyi sırılsıklam edene kadar ağladı. Sonra, resim tahtasını alıp, ıslık çalarak Johnsy'nin odasına gitti.


    Johnsy, üstüne yatak örtüsünü çekmiş, yüzü pencereye dönük yatıyordu, Sue kızın uyuduğunu düşünüp ıslık çalmayı bıraktı. Kalemini, mürekkebini alıp, bir dergi için hikaye resmetmeye başladı, genç ressamlar magazin hikayelerini resmederek, genç yazarlar da bu hikayeleri yazarak mesleklerine adım atıyorlardı..


    Sue, gözünde monokl olan kahraman bir Idaho'lu kovboy ve şık at binici pantolonları çizerken, birkaç kez tekrarlanan cılız bir ses işitti. Hemen yatağın yanına gitti.

    Johnsy'nin gözleri açıktı, pencereden bakıyor ve sayıyordu...



    - oniki, onbir, on.. dokuz...sekiz...yedi...


    Kız merakla pencereden baktı, sayacak ne vardı ki? bomboş avlu, uzaktaki tuğla ev, ve bu evin yarısına kadar tırmanmış, kökleri çürümüş, bozulmuş eski bir sarmaşık. Soğuk sonbahar rüzgarı dallarını tamamen çıplak bırakana dek yapraklarını kopartıyordu..


    - Neyi sayıyorsun hayatım?


    Kız, adeta fısıltıyla 'altı' dedi.


    - Şimdi daha hızlı dökülüyorlar, üç gün önce neredeyse yüz yaprak vardı, sayana kadar başıma ağrılar girdi, fakat şimdi sayması daha kolay, biri daha gitti, sadece beş tane kaldı..


    - Neye beş tane kaldı?


    - Sarmaşıktaki yapraklar, son yaprak da dökülünce, benim de gitme vaktim gelecek, üç gündür biliyorum doktor söylemedi mi?


    Sue kızı yüksek sesle azarladı: "Hayatımda bu kadar saçma bir şey duymadım, kuru yaprakların senle ne ilgisi var, seni yaramaz kız seni! hem sen bu eski sarmaşığı severdin, doktor bu sabah bana senin iyi gittiğini söyledi, tam olarak dediğine göre şansın bire onmuş, New York'ta tramvaya binmek ya da yeni bir binanın önünden geçmek kadar çok yani! Şimdi biraz çorba iç ve ben de çizimimi götüreyim, o da editöre satsın, hastamız için şarap, kendi doymaz midemiz için de domuz paçası alalım..


    - Şarap almak zorunda değilsin...gözleri yine pencereye takıldı, bir tane daha düştü, dört tane kaldı, çorba da istemiyorum.. hava kararmadan son yaprağın da düştüğünü görmek istiyorum..


    - Johnsy hayatım, işimi bitirene kadar gözlerini kapatıp, pencereden bakmamaya söz verir misin? Bu çizimleri yarına kadar bitirmem lazım, abajur bana lazım yoksa gölgeleri iyi çizemiyorum.


    - Öbür odada çizemez misin?


    - Seninle yanında olmayı tercih ederim, ayrıca bu salak yapraklara bakmanı istemiyorum.


    Yüzü heykel gibi bembeyaz olan Johnsy, gözlerini yumarken 'Bitirince bana haber ver, çünkü son yaprağın düşüşünü görmek istiyorum. Beklemekten bıktım, beklemekten, düşünmekten bıktım, tıpkı bu küçük, yorgun yapraklar gibi artık her şeyi bırakıp, gitmek istiyorum' dedi.


    - Uyumaya çalış, ben gidip bana yaşlı madenci resmi için poz etmesi için Behrman'ı çağıracağım, ben gelene dek kımıldama, geleceğim.


    Yaşlı Behrman, alt katlarında oturan bir ressamdı, altmışını geçmişti ve Michelangelo gibi sakalları olan, küçücük boylu bir adamdı. Başarısız bir ressamdı. Hep bir 'baş yapıt' yapmayı istiyordu ama 40 yıldır hala yapamamıştı. Arada sırada reklam amaçlı bir şeyler yapmıştı ve profesyonel modellere ücret ödeyemeyecek ressamlara modellik yaparak para kazanıyordu, çok cin içiyor ve hep yapacağı baş yapıttan söz ediyordu, Ayrıca kendisini üst katındaki iki genç ressamın koruyucusu olarak addediyordu. Sue adamı loş, böğürtlen kokan kümesinde buldu, bir köşede yirmi beş yıldır baş yapıtın çizilmesini bekleyen boş resim sehpası duruyordu. Kız, adama Johnsy'nin yaprak yüzünden nasıl korktuğunu ve kızın gerçekten bir yaprak kadar güçsüz, kırılgan olduğunu anlattı.


    Yaşlı Behrman, kırmızı gözleri şimşek gibi böyle aptalca şeylere lanetler savurdu.

    "Neee! diye bağırdı. " Kahrolası bir sarmaşığın yaprakları dökülüyor diye öleceğini düşünen insanlar mı var bu dünyada! Hayır bu senin mankafa arkadaşın için poz vermem!"

    Sue " çok zayıf ve hasta, ve ateşi çıktığından aklı karıştı, tuhaf hayaller kuruyor, pekala Bay Behrman poz vermek istemiyorsanız vermeyin. Siz korkunç, kafasız bir insansınız"

    " Tam bir kadınsın! Poz vermeyeceğimi kim söyledi!? Seninle geliyorum, yarım saattir sana poz vermeye hazır olduğumu söylüyorum, bir gün bir baş yapıt yapacağım! Ve hepimiz köşeyi döneceğiz!"

    Sue ve ressam yukarı kata çıkarken, Johnsy uyuyordu, Sue abajuru pencereden aşağı sarkıttı..sonra korkarak pencereden sarmaşığa doğru baktılar..sonra hiç konuşmadan birbirlerine baktılar soğuk karla karışık bir yağmur yağıyordu.



    Ertesi sabah, Sue yarım saatlik uykusundan uyandığında, Johnsy, cansız, gözlerle yeşil perdeye bakıyordu


    - Perdeyi kaldırsana, görmek istiyorum diye fısıldadı


    Sue yorgun yorgun perdeyi kaldırdı.


    O da nesi? Onca yağmur ve rüzgara rağmen, tuğla evin üzerindeki sarmaşıkta bir yaprak hala duruyordu. Hala koyu yeşildi, kenarları biraz sararmıştı,


    - Bu sonuncuydu, geceleyin mutlaka düşer diyordum rüzgarı duyuyordum, sabaha düşecek ve ben de aynı anda ölürüm diyordum..


    - Hayatım, hayatım, kendini düşünmüyorsan beni düşün, ne yapardım?


    Ama Johnsy cevap vermedi. Dünyanın en yalnız şeyi, esrarengiz son yolculuğuna hazırlanan bir ruhtur,


    Günler geçti, akşam karanlıkta bile sarmaşık yaprağının duvarda asılı olduğu görülebiliyordu, gece oldu, akşam rüzgarı başladı, yağmur camları dövüyor, çatılardan aşağı akıyordu,


    Sabah olunca Johnsy, perdeyi kaldırmasını söyledi


    Sarmaşık yaprağı hala oradaydı.


    Johnsy birkaç gün daha yaprağa bakarak yattı, sonra ocakta tavuk çorbasını karıştırmakta olan Sue'ye seslendi


    - Çok mızmızlık yaptım, o son yaprağın orada durmasını sağlayan şey ne kadar kötü bir kız olduğumu gösterdi, ölmek istemek günahtır, şimdi bana çorba getirebilirsin, biraz da süt yok önce bir ayna getir bana biraz da yastık doğrulup yemek pişirirken seni seyretmek istiyorum.


    Yarım saat sonra,


    - Bir gün Napoli Körfezi'nin resmini yapmak istiyorum.


    Ertesi gün doktor geldi..


    - İyi bakımla iyileşeceksin, şimdi alt kattaki bir başka hastaya bakmam lazım, adı Behrman, bir ressam o da zatüree olmuş, yaşlı, zayıf bir adam, hiç umut yok fakat yarın hastaneye yatacak orada daha iyi bakılır


    Ertesi gün doktor 'tehlikeyi atlattın, kazandın bakım ve iyi beslenme...işte bu kadar'

    dedi.


    Öğleden sonra, Sue Johnsy'nin yanına geldi, kız mavi yünden bir atkı örüyordu, kolunu kızın omuzuna ve yastıklara dayadı..


    Sana bir şey söylemem lazım beyaz fare, bay Behrman hastanede zatüreeden ölmüş, hastanede sadece iki gün kaldı, kapıcı onu odasına geldiği ilk gün bulmuş, giysileri, ayakkabısı sırılsıklam ve buz gibiymiş, bu berbat gece boyunca nerede olduğunu bilmiyorlar, sonra hala yanan bir fener bulmuşlar, bir de merdiven...yerinden sürüklenerek çekilmiş..sonra oraya buraya dağılmış fırçalar ve üzerinde yeşil ve sarı rengi boya olan resim paleti.. ve pencereden bak hayatım, duvarın üzerindeki son yaprağa bak, o kadar rüzgara rağmen onun niçin hiç düşmediğini, kopmadığını merak etmedin mi? Ah hayatım, o yaprak Behrman'ın baş yapıtıydı: Son yaprak düştüğü gün duvara senin için bir yaprak resmi çizmişti...
    Yapabildiklerim Yapabiliceklerimin Yarısı Bile Değil

Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan BirinciBirinci 12

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
YASAL UYARI
Ekonomi, Borsa ve Para piyasaları" bölümünde yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayımlanan Seri:V, No:52 Sayılı "Yatırım Danışmanlığı Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" çerçevesinde aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çevresinde sunulmaktadır. Burada ulaşılan sonuçlar tercih edilen hesaplama yöntemi ve/veya yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmakta olup, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabileceğinden sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir.Yatırımcıların verecekleri yatırım kararları ile bu sitede bulunan veriler, görüş ve bilgi arasında bir bağlantı kurulamayacağı gibi, söz konusu yorum/görüş/bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan www.keyborsa.com web sitesi ve/veya yöneticileri sorumlu tutulmaz.
Google Privacy Policy
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193