HAYYAM VE FELSEFE
Hayyam; Fitzgerald'ın üstün çevirisiyle Batı dünyasına yayıldıktan sonra, rubailerin taşıdığı felsefî görüşler hakkında çok çeşitli ve yaygın yorumlar, incelemeler yapılmıştır. Hatta bizde de İkbal kitabevi eliyle yayımlanan, Hüseyin Daniş ve Rıza Tevfik'in ortaklaşa hazırladığı "Rubaiyyat-ı Ömer Hayyam" adlı eserin ikinci bölümünde, Rıza Tevfik Bölükbaşı, bu alanda derin bir araştırmaya girişmiştir.
Felsefenin zamanımızdaki kavramı ile geçmişteki anlamı açısından Hayyam'ı, onlardan farklı olarak ele almamız gerekiyor. Felsefe artık bir felsefe tarihi değildir. Bir takım düşünce, sanat ve bilimadamlarının, akıl sinirlerini zorlayarak doğaya, topluma, doğaötesine ve Allah kavramına kesin bir sonuç aramaları; önce kendilerini sonra da bizleri inanış rahatlığına kavuşturmak için bazı varsayımlar üzerinden yürüyüp ilkeler ortaya atmaları çağı, geçmişte kalmıştır. Felsefe;günümüzde olumlu bilimlerle birlikte yol almakta, olayların akışına kişisel bakışlarla bakmaktadır. Olumlu bilimlerin desteği altında toplumların, insanların mutluluğu için bilinç ve sezgi kapılarını zorlamaktadır.
Hayyam'ı, eski felsefe anlayışı içinde ele almak yanılgıya düşmektir. Çünkü O hiçbir çözüme ulaşamadan, hiçbir şeye, çözüm bulunamayacağını bilmenin burukluğu içinde, yine de karamsarlığa yuvarlanmadan yaşayıp gitmiştir. Eğer kendisini ve toplumu doyurabilecek bir dala yapışabilseydi, bu yolu tutsaydı, tarihin çeşitli çağlarını dolduran büyük filozoflar arasında ele alınabilir, O'nunda felsefesi işlenebilirdi.
Zamanında felsefe dersleri de veren ozanımız, bugünkü çağdaş felsefe anlayışına, insanların mutluluğunu istemesi bakımından yakın olabilir. Aslında olumlu bir bilimadamı olması da onu, yeni felsefecilerin arasına yaklaştırır gibi olur.
Ama hemen söyleyelim: Hayyam, felsefeyle birlikte her şeyden, hatta bilimden de önce ozandır. Bu yanının ağır basması nedeniyle belli bir felsefe sınırı içine yerleştirilemez. Buna rağmen pek çok filozofun yer yuvarlağı kurulalı beri kafasını kurcalayan sorunlara felsefe yapmak için değil, şiirin havasıyla sürüklenerek, şiir diliyle dokunup dokunup geçmiştir.
Tek bilinmesi gerekli nokta şu olmalı: Düşünce dünyasını, bilinçaltını ve sezgilerini yoğun bir araştırmaya yatıran ozan, bizi hiçbir zaman bir düşünsel yorgunluğa, hatta derin bir duygu çalkantısına götürmez. Böyle bir yorgunluğa düşmemizi önler.
Bizler için kafası burgu gibi oyulan; beyni vakit vakit bunalımlar içinde çıkar yol arayan O'dur. Ama biz, bu rengi ve tadı bir daha zor yaratabilecek olan benzersiz rubailerle, yorucu bir düşüncenin, sarsıcı bir duygunun sınırına, hiç mi hiç yaklaşamayız.
Kaynak: Rüştü Şardağ, Bütün Yönleriyle Hayyam Rubaileri, Özgür Yayınları, S.29-32
Birşeyi yapmak için, onu çok sevmelisiniz. Birşeyi sevmek için, ona delicesine inanmalısınız.