Ben bu tarih aralığına takığım. Ama boşa takık değilim. Takılmamın bir sürü sebepleri var. Bu gece eve dönerken, insanların suratında ki mutsuzluğu, hüznü görünce ben bugünde olmak istemedim. Bu kadar teknoloji ilerlemişken, bir babayiğit çıksada zaman makinasını hakikaten yapsa ve beni 1950-1960 arasında bir tarihe yerleştirse. Dönmemek üzere. O tarihler arasında genç kızlığım, yetişkinliğim ve ölümüm gerçekleşse.

Okuyanlar diyecek ki delimidir diye. Teknolojinin sağladığı bu kadar imkan varken, her şey daha kolay elde edilir olmuşken, ben bu dönemden memnun değilim. Her şey var doğru. Bunun yanında; riyakarlık var, menfaat çatışmaları var, sinsilik var, sevgisizlik var, aldatma var, yalan var, işsizlik var, güvensizlik var......... Say say bitiremem günümüzün eksiklerini. O kadar fazla ki; İnsanlık nerde kaldı? diye sorgulamaya gidecek kadar çok.

Bulmacaların arka sayfasında iki resim vardır ve aralarında ki farkı bulun derler. Resimler aynıdır ama farklılık olsun diye, birini diğerine göre değiştirirler. Bana göre 1950-1960 ve 2000-2009 arasında ki farklılıklar:

1950-1960: Televizyon yok. Sadece salonda bulunan bir radyo. Ve etrafında toplanan insanlar. Haberleri , arkası yarınları ve diğer programları dinlemek için. Ama bütün herkes bir arada. Radyoda ki programlar dinlenirken, içilen çaylar, kahveler. Hele ki bitmek bilmeyen sohbetler.

2000-2009: Teknolojinin ilerlediği. Televizyonlarda kanalların fazlalaştığı dönemler. Her odada ayrı televizyonun olduğu. Ve akşam yemek saatinde- hayat zorluklarından- buluşamayan aile fertlerinin, bir kısa merhabadan sonra, odalarına çekilme saati. Nasıl olsa her odada ayrı televizyon var.

1950- 1960: Trafik sorunu yok. Araba kredisi bolluğu yok. Zaten bu kadar çeşit araba girişi yok.

2000-2009: Trafik sorunu var. Çünkü önüne gelene araba kredisi vermede artış. Ve bu artış sayesinde, her evde en az iki araba.

1950-1960: İşsizlik oranı yüksek değil. Hatta hiç denecek kadar az. Az olmasının en büyük sebebi, köy enstütilerinin varlığı. Meslek sahibi olmak zor değildi. Göçü engelleyici faktördü.

2000-2009: İşsizlik oranı artan hızla günümüze kadar geldi. Kriz ağır vurdu ama bundan öncede yok değildi işsizlik artmaya başlamıştı. Gizli işsizlik denilen cinsten. Köy enstitülerinin çok önceden kalkması, zamanla mesleklerin yok olması. İş alanlarının sınırlarını daralması.

1950- 1960: Kredi kartı yok ve kredi yok. Herşey peşin. Ne kadar varsa paylaş ve harca. Geri kalanı yastık altı yapılan dönem.

2000-2009: Kredi kartı var ve gün geçtikçe bollaşması. Ödenemeyen borçların artması. Eğitim düzeyi düşük olanların kullanmayı bilmemesinden kaynaklanan intiharlarda artış, mutsuz yuvalar, hacizlerde artış.

1950-1960: Ah! Beyoğlu. Sen bizim en güzel semtimizdin. En şık kıyafetlerin boy gösterdiği mekanlara sahiptin. Herkesin ortak tek noktasıydın. Şıklığın simgesi, zerafetin öncüsü inci kızım Beyoğlu.

2000-2009: Vah! Beyoğlu. O kadar değişti ki. Eseri yok geçmişten. Korkar olduk merkezinde dolanmaktan. Anlatsam Beyoğlu küser bana. Susma hakkımı kullanıyorum.

1950-1960: Aşkların en güzel namesi olan yıllar. Sevginin, aşkın dillere dökülmeden bakışlarla yetindiği dönem. Özlemek ne anlama gelir, bilirdi sevgililer. Aşkta gizliliğe, cinsel açlığa, saygıyla gem vurmanın sağladığı, kavuşma sevincinin olduğu yıllar.

2000-2009: Aşkların sanal olduğu. Özlemin hiç edildiği. Her şeyin açık seçik yaşandığı. Saygı ve gururun ne olduğu unutulan yıllar. Saolsun internetle tanışılıp, yüreğimizi mail yollarıyla yaşattığımız, ön yüzümüz olan pc lerimiz var. Hatta bağımlı halde ki esaretimiz var. Kısaca aşk sanal alemde.

Ben demiyorum ki ilerlemeyelim ilkel kalalım. Hep ileriye bakalım. Doğruyu, yanlışı ayırt ederek ileriye bakalım. Teknolojiyi çağa, yaşamımıza adepte edelim ama yaşamımızı, çağımızı teknolojiye adepte etmeyelim. Değer yargılarımızı kaybetmeden çağımızı yaşamak dileğiyle.