Küresel krizin kredi ve menkul kıymet cephesindeki yansımaları, piyasalardaki satış dalgası ve varlık değerlerindeki düşüş nedeniyle bilançoda yazılan zararlar şeklinde oldu. 2009’a girilecek olan bu günlerde, olayın başka bir boyutu daha gündeme geliyor. Durgunluktan çıkmak için gerekli finansmanı bulmak üzere ‘gelişmiş’ ülkeler 2009 yılı içerisinde yüklü miktarda tahvil ihracına gidecekler. Aynı yıl içerisinde vadeleri dolan şirket ve ‘gelişmekte olan ülke’ tahvillerinin devamı niteliğinde ihraç edilmesi planlanan tahvillerin bu durumda yeterince talep görmemesi veya faizlerinin yükselmesi, yani ekonomik anlamda gelişmiş ülkelerin devlet tahvilleri tarafından ‘dışlama’ (crowding out) etkisine maruz kalmasına yol açacak.
Başta ABD olmak üzere gelişmiş ekonomilerde, art arda açıklanan kurtarma planlarıyla, 1930’larda yaşanan Büyük Buhran döneminde olduğu gibi ‘Keynesyen’ bir yaklaşımla krizden çıkışın mümkün olacağının savunulduğu görülüyor. Bu amaçla, 2009 yılı içerisinde gelişmiş ekonomilerin tahvil piyasalarından üç trilyon dolar tutarında borçlanma gerçekleştirmesi bekleniyor. Özellikle daralmakta olan talep ve yatırımcıların çekingenliği ile birlikte, tahvil havuzunun küçüldüğü de dikkate alınınca, aynı havuzdan yararlanmak isteyen çok sayıda özel ve kamu ihraççısının arasındaki rekabetin artması kaçınılmaz oluyor. 2009 yılında gelişmekte olan ülkelerin yedi trilyon dolara yakın geri ödemesi bulunuyor. Bu geri ödenecek borcun içinde tahvil, kredi, faiz ödemesi ve ticaret finansmanı yer alıyor. Borcun, yeni çıkarılacak tahviller ve alınacak kredilerle döndürülmesi, bahsedilen nedenle epey zorlu olacak. Analistler, yeniden finansman (re-financing) yani borç döndürme riskinin 2009 yılına damgasını vuracağını belirtiyorlar. Batık riski düşük olan, yüksek kredi notuna sahip kurum ve ülkeler borç çevirmek için gereken miktarı piyasalardan borçlanabilecekler ancak, arz-talep dengesizliği nedeniyle bu borçlanma eskiye göre çok daha yüksek bir maliyette yapılabilecek. Düşük kredi notuna sahip olanlar için ise borçlanma imkânları çok daha sınırlı olacak. Uluslararası finans kuruluşu ING’nin çalışmasına göre 2009 borç geri ödeme tutarlarına bakıldığında, ilk sıraları, 200 milyar dolar ile Brezilya, 600 milyar dolar ile Rusya, 250 milyar dolar ile Hindistan ve 2,4 trilyon dolar ile Çin işgal ediyor. Brezilya, Rusya ve Çin’in çoğunlukla emtia ihracatçısı veya cari fazla vermeleri nedeniyle, borçlanma gereksinimlerinin bir kısmını uluslararası rezervlerinden karşılamaları seçenekleri de bulunuyor. Ancak, yine ING’nin çalışması ve IMF tahminlerine göre, Hindistan, 64 milyar dolar geri ödeyecek Arjantin ve 36 milyar dolar geri ödeyecek olan Türkiye’nin, mevcut durumda veya 2009 yılı projeksiyonlarında cari açığa sahip olmaları nedeniyle uluslararası rezervlerini kullanma ihtimalleri daha düşük olacak Macaristan ve Ukrayna’ya ise hali hazırda IMF ve Avrupa Merkez Bankası tarafından müdahale edilmiş bulunuyor.
Borçlanma sıkıntısı ve ‘dışlama etkisi’, sadece gelişmekte olan ekonomiler için değil, gelişmiş ülkelerin şirketleri için de söz konusu. Avrupa’daki şirketler, karlılıklarındaki azalmayla birlikte, 2009 yılı içerisinde 800 milyar dolar tutarında borç geri ödemesi gerçekleştirmek zorundalar. Analistler, 2009 yılında şirket kârlarının yüzde 30’u bulan oranlarda azalabileceği endişelerini dile getiriyorlar. Batı Avrupa’da iflas eden şirket sayısının 2007 yılındaki 150 bin seviyesinden 2009 yılında 200 bine ulaşacağı tahmin ediliyor. Gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, burada da, yüksek kredi notuna sahip şirketler pahalı da olsa borçlanabilecekken, kredi notu düşük olan şirketlerin gerektiği kadar ihraçta bulunmaları zor gözüküyor.
2009 yılı kredi ve tahvil piyasalarındaki kötümser görünüm, birçok ülke ve kurumun kuruyan bir kaynağa hücum etmesine yol açacak. Sözün özü, her bakımdan zorlu bir yıla hem dünya hem ülke olarak giriyoruz. Bu sürecin en az zararla atlatılmasını ‘yeni yıl dileği’ olarak kabul edelim. Bu zorlu kavşakta tüm okurlara önce sağlık sonra sabır ve dirayet diliyorum