Toplam 5 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 5 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Veysi Seviğ

  1. #1
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart Veysi Seviğ





    Son siyasi gelişmeler ve ekonomik riskler

    30.08.2008 | Veysi Seviğ | Yorum



    Dünya ekonomisinde mali sektörün yaşamakta olduğu sorunlar gün geçtikçe artmaktadır. Bu bağlamda ülkemizde de ekonomik beklentiler üzerine yapılan tartışmaların giderek yoğunluk kazandığı gözlenmektedir.


    Son aylarda özellikle İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın (İSMMMO) Merkez Bankası ve uluslararası yatırım kuruluşlarının verilerinden yararlanarak hazırlamış bulunduğu "Faiz Transferi" başlıklı rapor ilginç bulguları içermektedir.
    Söz konusu çalışmaya göre 2005 yılında ülkemizde ilk kez yurtdışına yapılan faiz transferi 5 milyar doları aşmış, bu rakam 2006 yılında yüzde 26,5; 2007 yılında ise yüzde 18,3 oranında artmıştır. Buna göre ülkemiz tarafından yapılan dış borçlanmalar nedeniyle yurtdışına ödenen toplam faiz her yıl giderek, bir önceki yıl ödenen faiz miktarından daha büyük rakamlarla ifade edilir hale gelmiştir.
    İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Odası Sayın Başkanı'nın konuya ilişkin olarak yapmış bulunduğu açıklamadan da anlaşılacağı üzere 2008 yılı mayıs ayı itibariyle "son bir yılda 8 milyar dolara ulaşan küresel kriz faturası, Türkiye'yi çok daha dikkatli olmaya zorlamaktadır".
    Gerçekte özel sektörün yurtdışına borçlanarak Türk Lirası'nın aşırı değerlenmesinden dolayı bir anlamda fiktif gelir sağlama eğilimi, borçlanmayı gerçekleştiren şirketleri tersine oluşacak kur değişimlerinin yaratacağı riske karşı da korunmasız bırakmaktadır.
    Bankalar ve diğer mali sektör kuruluşları yurtdışı finans kuruluşlarından kullandıkları sendikasyon kredilerine çevirmekte henüz herhangi bir güçlükle karşılaşmamaktadır. Ancak Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşanmaya başlanan sorunların yavaş yavaş Avrupa ülkelerini etkilemeye başlaması ülkemiz için de olumsuz bir gelişme olarak kabul edilmelidir.
    Tam bu aşamada uluslararası siyasi yaşamda ortaya çıkan huzursuzluklar son olarak NATO'ya ait savaş gemilerinin birbiri ardına Karadeniz'e girişi Türkiye'yi hem ekonomik ilişkiler nedeniyle ve hem de siyasi konumu açısından sıkıntıya sokmaya başlamıştır. Bu durum ister istemez ülkemiz ekonomik yaşamını da etkileyecektir.
    İç ekonomik yaşamımızda yüksek faiz uygulaması ile sürdürülmeye çalışılan cazip getiri platformu özellikle yabancı yatırımcılar açısından ilgi çekici ise de bu ortamın çok uzun süre devam etmesi beklenemez.
    Türkiye'de daha önce belirttiğimiz gibi kâr transferleri her geçen yıl artmaktadır. Bu bağlamda da hem yapılan doğrudan yatırımların kârları hem de yabancı finans kuruluşlarının Türk şirket ve bankacılık kesimine verdiği kredilerden elde ettiği faiz (gelir) transferleri ülkemiz ekonomistleri tarafından yeterince irdelenememektedir.
    Eldeki bulgular çerçevesinde 2008 yılı mayıs ayı itibariyle yurtdışına ödenen toplam faiz girişleri yaklaşık 7 milyar dolar olup, bu verilere göre yurtdışına ödenen net faiz 8 milyar dolar hesaplanmaktadır.
    Yurtdışına ödenen faiz toplamı içerisinde kredi faizlerinin payı doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının elde ettikleri ve transfer konusu yaptıkları kâr payından fazladır.
    Ülke ekonomisinde yaşanan ilginç bir gelişme son yıllarda Türk müteşebbislerinin giderek yurtdışından borçlanmayı tercih etmeleridir. Bu tercihin en önemli nedeni uygulanan para ve faiz politikalarıdır. Ancak bu gelişme aynı zamanda Türkiye ekonomisini gelecek açısından riske sokan bir olgu niteliğindedir.
    2002 yılı sonunda özel şirketlerin yurtdışı toplam borçları 28.5 milyon dolarken bu borç 2007 yılı sonunda 87.3 milyon dolara ulaşmıştır. Artış oranı 5 yıl içerisinde 3.4 kat olmuştur.
    Özel şirketlerin yurtdışı kredi kaynaklarına yönelmesi aynı zamanda cari işlemler açığını da artırmıştır.
    Türkiye'de mali piyasalarda yeterince etkin denetim sağlanamadığı için özellikle günümüzde yurtdışına yapılan borçlanmaların gerçek nedenleri ve yine yurtdışından sağlanan kredilerin kullanım alanları sağlıklı bir biçimde saptanamamaktadır.
    Faiz giderleri yanında Türkiye'de yabancıların doğrudan yatırımlardan elde ettikleri kazançların yurtdışına transferlerinde belli bir artış gözlenmektedir. Bu aşamada özellikle yabancı yatırımlardan elde edilen kazançların sermaye artırımında kullanılması yerine yurtdışına transfer edilmesinin nedenleri üzerinde yeteri kadar durulmamaktadır.
    Türkiye'nin son yıllarda ihracat rakamlarının artmasına rağmen cari açığın azalması bir yana artma eğiliminde olması, mevcut riskin tehlikesini bize göstermektedir.
    2008 yılı başından itibaren ülkemize yapılan yabancı yatırımlarda oransal yaşanan azalış dikkat çekicidir.
    Son yaşanan siyasi gelişmeler karşısında Türkiye'nin ihraç olanaklarında bazı sorunların gündeme gelebileceği görülmektedir. Bu aşamada yaşanacak ihracat sorununun hemen aşılması pek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla gelecek günlerde bugün yaşanan bahar havasının değişmesi de söz konusu olabilecektir.
    Olası gelişmeler ve muhtemelen risklerin şimdiden dikkate alınmasının zorunlu olduğunu
    düşünüyoruz.

  2. #2
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Ekonomik krizin neresindeyiz

    20.09.2008 | Veysi Seviğ | Yorum


    ABD'de yaşanan son ekonomik olaylar, öncesinden görünen ve adeta geliyorum diyen niteliktedir. Bir köpük gibi oluşan mali sektör arkasında gizlenmiş bulunan sorunlara bir türlü ilgi göstermeyen ve iktisat kuramı ile örtüşmeyen görüş ve öneriler bir anda iflas etmiştir.

    İşin ilginç yanı Türkiye'nin bu konudaki piyasa hassasiyeti değişik bir görüntü sergilemektedir. Ülkemizde Menkul Kıymetler Borsası'nda yaşanan düşüş, döviz kurundaki ani değişim gelecek günler açısından bazı sinyalleri verir bir özellik göstermektedir. Bu bağlamda bir yandan cari işlemler açığı artarken diğer yandan dolaylı vergilerde ortaya çıkan hasılat yetersizliği gelecek ayların sorunu olmaya yönelik bir tablo oluşturmaktadır.

    Edinilen bilgilere göre ABD'de yaşanan ekonomik olayların henüz Avrupa Birliği'ne yansıdığını söylemek mümkün değildir. Buna karşılık Avrupa Birliği'nde mevcut olan sermaye dolaşımı giderek sorunlu hale gelmeye başlamıştır. Özellikle Avrupa Birliği kredi sürecinde ortaya çıkması muhtemel bir geri dönüş yetersizliği mali piyasaları olumsuz etkileyecektir.

    FED (Amerika Merkez Bankası) kriz başlangıcında üstlenmiş bulunduğu görevi Avrupa Birliği Merkez Bankası'nın ana sözleşmesinde finans sektöründe zorda kalan bankalara ve/veya finans kuruluşlarına kaynak aktarımına müsaade eden herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

    ABD'de finans sektöründe yaşanan sorunlara bir kaynak aktarılarak belli bir rahatlık sağlanması amaçlanırken, diğer yandan söz konusu sektörde yaşanan itibar kaybı göz ardı edilmekte, bunun sonucunda da sanki sorunun sadece finansman programlanmasından kaynaklandığı intibaının yaygınlaştırılması düşünülmektedir.

    Oysa artık büyük kredi kuruluşlarına olan güven azalmış, bu kuruluşların yönetimleri de yanılmışlar ve dolayısıyla yaşanan ve giderek dalga dalga yayılmaya başlayan krizin tetikçileri olmuşlardır.

    ABD'nin en büyük dördüncü yabancı bankası olan Lehman Brothers'ın iflasa terk edilmesi bir yandan dünya borsalarında deprem etkisi yaparken diğer yandan söz konusu iflasın boyutları henüz hesaplanmamış ve dolayısıyla açıklanamamıştır. Oysa bu iflasın sadece ABD'yi değil dünya piyasalarını etkileyecek bir yönü vardır.

    Yine ABD'nin en büyük üçüncü bankası olan Merill Lynch, Bank of America'ya satılmıştır. Bu satış işlemi ile Merill Lynch'in kurtarıldığı, dolayısıyla bundan böyle piyasa taahhütlerini tam olarak yerine getirebileceğini söylemek pek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

    ABD'nin hukuk düzeni özellikle mali alanda skandallara yer vermeyecek düzenlemelere sahip olsa bile, son yıllarda yaşanan kriminal olayların önemli bir bölümünün ekonomik nitelikte olması, bazı gelişmelerin bilahare yeni olumsuz oluşumlara açık olduğu kuşkusunu da beraberinde getirmektedir.

    Türkiye'de ise yaşanan ekonomik olaylar giderek ağırlaşmaya ve her kesimi etkilemeye başlamıştır. İMKB'nin iki günde yüzde 9 oranında düşüşü (bu düşüş devam edecektir) yanında kur değişiminin getirmiş bulunduğu yük ülke ekonomisini olumsuz etkileyecek boyutlara ulaşmıştır.

    Bu konuyu bir örnekle sergileyecek olursak yurtdışına 1.000.000 dolar borcu bulunan mütevazı bir işletmenin bu borcu üç gün içerisinde Türk Lirası cinsinden yaklaşık yüzde 4,5 oranında artmıştır. Kaldı ki yurtdışında yabancı para faizleri de artmaya başlamıştır.

    Avrupa Birliği'nin yaşayacağı bir finansman krizi Türkiye'yi doğrudan etkileyecektir. Kaldı ki Rusya'nın da söz konusu gelişmelerden olumsuz etkilenmeye başladığı dikkate alındığında Türkiye'nin ihracatında ortaya çıkması muhtemel tıkanma Türkiye'yi ister istemez belli bir darboğaza sokacaktır. Bu konuda ülkemizde ihracat kavramının yeterince çerçevelendirilmediği dikkate alındığında bu alandaki sorunlar yumağının kapımızı çaldığını artık kabullenmemiz gerekmektedir.

    Dünyada yaşanan ekonomik olayları basite indirgemek ve önem vermemek büyük bir ihmalkârlıktır. Özellikle böyle bir durumda ülke ekonomisini yönetmekle görevli olanlar acil ve uygulanabilir önlemleri bir an önce almak zorundadırlar. Aksi takdirde dünya para piyasasında ortaya çıkan oluşumlar dikkate alındığında ülkemizde yeni kur ve faiz dengelerinin oluşması zorunlu olacaktır.

    Özellikle enerji konusunda dışa bağımlı bulunan ülkemizde döviz gereksinimi her geçen gün artarken ihracat olanaklarımızın daralması ve ihracatın da giderek dışa bağımlı hale gelmesi ülkemiz açısından önemli bir sorun kaynağıdır.

    Dünya üzerinde yaşanan ekonomik darboğazların giderek artması ve piyasaları etkilemesi beklenmektedir. Bu konuda mevcut rakamsal veriler geleceği riskli göstermektedir. Dolayısıyla kriz olarak tanımlanan bu olgunun henüz başlarında olduğumuzu söylemek zorundayız.

  3. #3
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Ekonomik kriz hız kaybediyor mu

    01.11.2008 | Veysi Seviğ | Yorum


    Dünya borsalarında son günlerde yaşanan ve nispeten önceki haftalara nazaran sakin bir görüntü, bir süredir etkisini sürdüren finansal krizin atlatılmak üzere olduğu kanısını giderek artırmaktadır.


    Oysa yaşanan bu sakinlik kanımızca geçicidir. Bu sakinliğin gerisinde piyasalarda sorunlu olan kuruluşlara özellikle devlet yetkililerinin vermiş olduğu parasal destek ve taahhütler vardır.
    Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinin bir bölümü şu anda ülkelerinde bazı özel sektör kuruluşlarına taahhüt borçlusu konuma gelmişlerdir. Bu ülkeler sorunlu kuruluşlara sermaye katkısı ve sermaye artırımı sözü vermişlerdir.
    Yaşanan krizin mali boyutu hakkında değişik rakamsal veriler dile getirilmektedir. Ancak yaşanan krizin dünya çapında mali portresinin 2.5 trilyon dolar civarında olduğu hesaplanmaktadır. Bu miktarın nasıl ve nereden sağlanacak kaynaklarla finanse edileceği ise henüz aydınlığa kavuşmamıştır.
    Krizin doğuşuna neden olan dolar bazlı sorunlar giderek artarken bir süreliğine doların diğer konvertibil paralar nezdinde de değeri artmıştır.
    Bu artışın dayanağı yoktur ve dolayısıyla geçicidir.
    Amerika Birleşik Devletleri'nde hazırlanan destek programının nasıl ve hangi kaynaklardan sağlanacak parasal gelirlerle karşılanacağı konusu ise bu satırların kaleme alındığı ana kadar belli değildir. Muhtemelen başkanlık seçiminden sonra bu durum yeni başkanın başta gelen gündemi haline dönüşecektir.
    Avrupa Birliği'nde krizin ilk aşamasında özel kesime aktarılan ve aktarılması düşünülen parasal desteklerin ise aynı şekilde yakın bir gelecekte tartışma konusu haline dönüşmesi beklenmektedir.
    Krizin ana kaynağı olan ve bir anlamda üzerinde yazılı rakamsal değerler olmasına rağmen bir anda değeri düşen kâğıtların eski değerlerine yani üzerinde yazılı değerlere ulaşması artık mümkün değildir.
    Gerçekte varlığa dayalı menkul kıymet borsaları artık eski ihtişamlı görüntüsünü yitirmiş bulunmaktadır. Bir başka anlatımla finans piyasalarında hayali kazanç sağlayan kâğıtlar değerini yitirmiştir. Bundan dolayı ortaya çıkan zararın finansmanı için acilen üretilen çözüm yollarının maliyeti ise henüz tam olarak belirlenmemiştir.
    Bu çöküşün yol açtığı işsizlik, talep durgunluğu gibi olgular ise yeni bir dengenin oluşmasına neden olacaktır.
    Ancak kur paritelerinde ortaya çıkan değişimler yine para kazandırmaktadır. Bu durum gözlerden ve dikkatlerden kaçmamaktadır.
    Konuyu ülkemiz açısından örnekleyecek olursak, geçen günlerde dolar ülkemizde 1.70 YTL'ye alıcı bulurken, bu kur 1.50'li alanlara doğru gerilemiştir. Doların 1.70 olduğu gün bir milyon dolar piyasaya süren bir kişi perşembe günü en az 1.149.000 dolar alma olasılığına kavuşmuştur. Yani ülkemizde yaşanan kur oynaklığı bir milyon dolara birkaç gün içerisinde 149 bin dolar kazandırmıştır. Bu kazanç vergiye tabi değildir.
    Olayı ülkemiz açısından irdeleyecek olursak, bize göre doların 1.70 ila 1.50'li kurlar arasında dolaşması, borsanın bir miktar yükselmesi ekonomimiz açısından herhangi bir anlam ifade etmemektedir.
    Gelişmeler ne yönde olursa olsun ülkemizin başında cari işlemler açığı olarak görülen bir risk alanı vardır.
    Bir de bunun yanında son yaşanan ekonomik olaylardan dolayı tedirginlik ve duraksamanın yarattığı piyasa sığlaşması karşımıza çıkmaktadır.
    İster istemez daralan dünya ekonomisinden ülkemize düşen pay da azalacaktır.
    Türkiye dünya üzerinde yaşanan olumsuz ekonomik gelişmelerden kurtulmak zorundadır.
    Dünya ekonomisinin bundan bir yıl önceki seviyesine ulaşması ve eski canlılığını kazanması mümkün değildir. Türkiye'nin de geçen yıl sürdürmüş bulunduğu ekonomi ve para politikası artık geçmişteki durumu muhafaza etme şansına sahip değildir.
    Gerçekte dünya bir önemli değişim daha yaşamaktadır. Başta Birleşik Amerika yönetimi olmak üzere krizden etkilenen ülkelerde mevcut siyasi yöneticilerin ekonomi üzerindeki yönlendirme olanakları artık giderek yok olmaya başlamıştır. Dolayısıyla yaşanan ekonomik olaylar siyasileri yönlendirir hale gelmiştir.
    Bu bağlamda ekonomiyi artık bir anlamda para kümeleri yönetir hale gelmiş, izlenen para politikaları ekonominin yönlendiricisi olmuştur.
    Yaşanan krizin artık etkisini kaybettiği veya hafiflediğini söylemek yanlıştır.
    Söz konusu krizin altında henüz farkına varılmaya başlanan parasal şişkinlik ve bağımlılık vardır.
    Bu şişkinlik ve bağımlılık sürdüğü sürece yeni değişimlere muhatap olmak kaçınılmaz bir sebep sonuç ilişkisi olarak karşımıza çıkacaktır.
    Geçen günlerde Greenspan'in açıkça ifade ettiği (bir anlamda itiraf) gibi söz konusu olan, bir sistemin çöküşüdür.

  4. #4
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Yeni Çek Yasası

    06.06.2009 | Veysi Seviğ | Yorum






    Başbakanlık makamı tarafından 08.5.2009 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na görüşülmek üzere sunulan "Çek Kanunu" tasarısı (11) ana ve (1) geçici maddeden oluşmaktadır. Söz konusu yasa tasarısı ile Türk Ticaret Kanunu'nun Cenevre Yeknesak Kuralları'nı esas alan çekle ilgili hükümlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamasına özen gösterilmiştir.
    Yeni Çek Yasası, çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına, çek hamillerinin korunmasına ve kayıtdışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hallerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları belirlemektedir.

    Yapılması öngörülen yasal düzenleme ile "Bankalar, çek hesabı açılması ile ilgili olarak kendilerine verilen görev ve yükümlülükleri yerine getirirken, çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını Çek Yasası hükümlerine göre araştıracaklar, ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni göstereceklerdir.

    Bankalar, çek hesabı açtırmak isteyenlerin yasaklılık durumuna ilişkin adli sicil kayıtlarını, açık kimliklerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı veya pasaport örneklerini, yerleşim yeri bilgilerini, vergi kimlik numaralarını, tacir olanların ayrıca ticaret sicil kayıtlarını almak ve çek hesabının kapatılması halinde bunları, hesabın kapatıldığı tarihten itibaren on yıl süreyle saklamakla yükümlü olacaklardır. Bu bağlamda çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde, çek düzenleyenin bankaca bilenen adresleri talebi halinde hamile verilecektir.

    Çek hesabı ilgilinin veya yasal temsilcisinin imzası olmadan açılmayacaktır. Bu koşullar diğer banka hesapları için de geçerli olacaktır. Çek hesabı açılmasını veya mevcut çek hesabından çek defteri verilmesini isteyen kişi, her defasında tacir olup olmadığı ve kendisi hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunacaktır. Tacir tüzelkişiler adına verilecek beyannamede ayrıca tüzelkişinin yönetim organında görev yapan, temsilcisi veyahut imza yetkilisi olan kişilerin çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunmadığı belirtilecektir.

    Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı bulunan gerçek kişinin, yönetim organında görev yaptığı, temsilcisi veya imza yetkilisi olduğu tacir tüzelkişiye de yasal düzenleme gereği çek defteri verilemeyecektir.
    Çek defterleri bankalar tarafından bastırılacaktır. Bu bağlamda da çek defterlerinin baskı şeklini belirleyen esaslar Maliye Bakanlığı, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin görüşü alınarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca Resmi Gazete'de yayımlanacak olan tebliğ ile düzenlenecektir. Tacir olan veya tacir olmayan kişilere verilecek çekler ile hamiline düzenlenecek çekler açıkça ayırt edilebilecek biçimde bastırılacaktır. Hamiline düzenlenecek çekler için sadece bu çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek hesapları açılacaktır. Hamiline düzenlenecek çekler de hamiline çek defterleri yaprakları kullanılacaktır. Bu bağlamda da çek yapraklarının üzerinde "hamiline" ibaresi matbu yani basılmış olarak yer alacaktır.

    Çek defterinin bir yaprağına;
    * Çek hesabının numarası,
    * Çek hesabının bulunduğu banka şubesinin adı,
    * Çek hesabı sahibi gerçek kişinin adı ve soyadı, tüzelkişinin adı,
    * Çek hesabı sahibi gerçek ve tüzelkişinin vergi kimlik numarası yazılacaktır.

    Diğer yandan tüzelkişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve soyadı, düzenlenen çek üzerine açıkça yazılacaktır.
    Türk Ticaret Yasası'ndaki unsurları taşıması koşuluyla, düzenlenen çekin yukarıdaki koşullara aykırı olması çekin geçerliliğini etkilemeyecektir.

    Çek hesabı, ancak sahibinin ya da yasal temsilcisinin yazılı istemi ya da mevduat zamanaşımı süresinin dolması üzerine kapatılabilecektir. Çek hesabı kapatıldıktan sonra, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilen çekler "karşılıksızdır" işlemine tabi tutulacaktır. (Tasarı, madde: 2/10)

    Hamiline çek hesabı sahiplerinin açık kimlikleri, adresleri, vergi kimlikleri, adresleri, vergi kimlik numaraları, bu hesaplardan ödeme yapılan kişilere ait bu bilgiler ile bu kişilere yapılan ödemelerin tutarları ve üzerinde vergi kimlik numarası bulunmayan çeklere ilişkin bilgiler, ilgili bankalar tarafından, dönemler itibari ile Gelir İdaresi Başkanlığı'na elektronik ortamda bildirilecektir. Bildirim dönemleri ve süreleri Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin görüşleri alınarak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenecektir.

    Tacir tüzelkişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirmek kaydıyla, tüzelkişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzelkişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ile tüzelkişinin yönetim organında görev alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzelkişiye ait kabul edilecektir. Söz konusu, ilişkinin varlığına yönelik emarelerin bulunması halinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir İdaresi Başkanlığı'na bildirecektir.

  5. #5
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart Hoş geldin yeni yıl

    Hoş geldin yeni yıl

    01.01.2010 | Veysi Seviğ | Yorum



    Giderek yaşlanan dünyamız ekonomik sorunlarla dolu bir yılı geride bırakmıştır. Küresel finans piyasalarında görülen likidite bolluğu, 2007 yılının ortalarından itibaren ABD konut piyasasında olumsuz gelişmelere neden olmuş, 2008 yılının başından itibaren yatırım bankaları ve özel şirketlerde yaşanan olumsuzluklar, küresel piyasalarda güven sorunu ortaya çıkarmıştır.
    ABD'de en büyük yatırım bankalarından Lehman Brothers'ın iflası ile tüm dünya piyasalarında ciddi kayıpların yaşandığı bir süreç başlamıştır. Bu süreçte, Merill Lynch, Goldman Sachs ve American International Group gibi önemli finansal kuruluşların durumları bozulmuştur. Uluslararası yatırım bankalarının dönemi zararla kapatmaları nedeniyle FED ve ABD Hazinesi piyasalara büyük çapta müdahale etmek zorunda kalmış ve bu bağlamda da ABD'de piyasada bozulan dengelerin kamusal nitelikte yapılan desteklerle yeniden yapılanmasına gidilmiştir.
    ABD'de yaşanan kriz Avrupa finans piyasasını da olumsuz etkilemiştir. İngiltere, Almanya, Hollanda, Belçika ve İzlanda gibi birçok Avrupa ülkesinde bankalar önemli miktarlarda zarar açıklamışlardır. Bankacılık sisteminde güvensizliğin giderek artması sonucunda, krizin etkilerini azaltmak amacıyla Avrupa'nın en büyük ekonomilerinin liderleri bir araya gelerek kötü durumdaki finans kuruluşlarını desteklemek için beraber çalışma kararı almışlardır. (Yıllık Ekonomik Rapor, 2009 Maliye Bakanlığı, Sf: 210) Özellikle bu süreç içinde merkez bankaları piyasalara para enjekte ederken, birçok ülkede mevduat garanti limiti artırılmış veya tüm mevduat garanti altına alınarak bankalara güven sağlanmaya çalışılmıştır.
    Ancak tüm gelişmeler giderek olumsuzlaşmış, küresel krizin yarattığı güven kaybı, reel sektörü de etkilemiş ve 2009 yılının ilk üç aylık döneminde Avrupa ülkelerinde de ekonomik yaşamdaki olumsuzluk hem ülkelerin borç yükünü artırmış hem de işsizliğin yükselmesine neden olmuştur.
    Nisan 2009'da Londra'da toplanan G-20 zirvesinde eşgüdümlü ve ortak önlemler alınması kararlaştırılmış, zirvede katılımcı ülkelerin 5 trilyon dolar tutarında mali teşvik, daha doğrusu destekleme programı uygulaması karara bağlanmıştır.
    Eylül 2009'da yapılan G-20 zirvesinde ise ülkeler, küresel ekonomik görünümündeki kısmen iyileşme güçlenene kadar ekonomik desteğe devam etme konusunda müşterek karar almışlardır. Bu kararla birlikte gelişmekte olan ülkelerin, küresel ekonominin düzelmesi için işbirliğinin önemi ortaya çıkmıştır. Bu arada da zirvede IMF'nin kota yapısının da gelişmekte olan ülkeler lehine değiştirilmesi öngörülmüştür.
    Finans piyasalarında yaşanan olumsuzluk nedeniyle bozulan dengeler global kayıplara neden olmuştur. Bu kayıplar adeta birbirini tetiklemiştir. Giderek yaygınlaşan çöküşler ekonomiyi sorunlu hale getirmiştir.
    2008 yılında yaşanan olumsuzluklar, gelişmiş ülkeler tarafından uygulamaya konulan geniş çaplı tedbirlerin etkisiyle 2009 yılında belli bir güven sağlanmıştır.
    Küresel ekonomik görünümdeki bozulma, tüm ülkelerin borçlanma maliyetlerini artırmış ve kısıtlamıştır.
    Resmi verilere göre küresel krizin finans piyasasında etkisini banka bilançolarından anlamak mümkündür. Piyasalarda önceleri likidite sıkışıklığı olarak ortaya çıkan problemler, bir süre sonra başta bankalar olmak üzere finansal kuruluşların bilançolarını etkilemiştir. Bu bağlamda da 2007 yılından 2009 yılının ilk yarısına kadar, krizin banklar üzerinde yol açtığı zarar 1.3 trilyon doları bulurken, 2010 yılı sonuna kadar bu zararın 1.5 trilyon dolar daha artması beklenmektedir. Bir başka açıdan, dünya üzerinde yaşanan ekonomik krizin etkisini 2010 yılında da yaşamak söz konusu olabilecektir.
    Küresel kriz, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere birçok ülkede kamu maliyesini de olumsuz etkilemiştir. Özellikle kamu gelirlerinde yaşanan düşüş, uygulanan politikalar ve krize karşı alınan önlemler, bütçe açıklarını artırmış, kamu borçlanmalarının sorunlu hale gelmesine neden olmuştur.
    2009 yılında sermaye kazançları ve finansal işlemler üzerinden alınan vergilerde belli bir düşme yaşanmış, reel sektörde yaşanan olumsuzluklar, işsizliğin artmasından kaynaklanan vergi kaybı, kamu harcamalarının finansmanını zorlaştırmıştır.
    Bazı Avrupa ülkelerinde uygulanan vergi gelirlerini özendirme yoluyla artırma politikaları mevcut kayıpları tam olmasa bile bir miktar karşılamıştır.
    Dünya üzerinde bir süredir etkisini sürdüren krizin yarattığı olumsuzlukların giderilebilmesi için başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünya ülkeleri 2010 yılına umutla bakmaktadırlar. Krizin yarattığı olumsuzlukların bir daha yaşanmaması, ancak tüm iyi niyetli önlemlere rağmen, şimdilik gerçekleşmesi sadece bir temenni niteliğindedir. Çünkü başlangıçta da ifade ettiğimiz gibi giderek yaşlanan dünyamızda doğal kaynakları hor kullanmamızdan, doğal dengeleri bozmamızdan kaynaklanan iklimsel ve doğal yaşam koşullarının da zorlaşması gelecek açısından bir başka tehlike olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün bu olumsuzluklara karşın 2010 yılının insanlık âlemi için güzelliklerle dolu geçmesini diliyor, hoş geldin 2010 diyoruz.

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
YASAL UYARI
Ekonomi, Borsa ve Para piyasaları" bölümünde yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayımlanan Seri:V, No:52 Sayılı "Yatırım Danışmanlığı Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" çerçevesinde aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çevresinde sunulmaktadır. Burada ulaşılan sonuçlar tercih edilen hesaplama yöntemi ve/veya yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmakta olup, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabileceğinden sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir.Yatırımcıların verecekleri yatırım kararları ile bu sitede bulunan veriler, görüş ve bilgi arasında bir bağlantı kurulamayacağı gibi, söz konusu yorum/görüş/bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan www.keyborsa.com web sitesi ve/veya yöneticileri sorumlu tutulmaz.
Google Privacy Policy
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193