Kimse beni yüzde 13,8 küçülmeye inandıramaz
01.07.2009 | Kerem Alkin | Yorum
Teğetin adı kondu: yüzde -13,8. Bununla birlikte, ekonominin lokomotifi konumundaki imalat, inşaat ve ticarette ortalama daralma yüzde 21 iken, biz nasıl sadece yüzde 14 daraldık, biri bana anlatsın.
1998 bazlı yeni Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) serisinde, 2009'un 1. çeyreğine kadar ki en ciddi küçülme, daralma 2001 yılının son çeyreğindeki yüzde -9,8'di. Bununla birlikte, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) önceki Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) serisi de dikkate alındığında, 2009'un ilk çeyreğindeki yüzde 13,8'lik daralma tarihi ve rekor daralmalardan birisini temsil ediyor. Ancak, zihnime takılan bir noktaya Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıklama getirmesini de dilerim. Yeni GSYH serisine geçildikten sonra, imalat sanayinin, inşaat sektörünün ve toptan ve perakende ticaretin GSYH'daki payının arttığını biliyoruz.
Büyümeyi bankalar mı kurtardı
İmalat sanayinin yüzde 24,4, inşaat sektörünün yüzde 5,7, toptan ve perakende ticaretin ise yüzde 12,1'lik payı var. Bu sektör payları geçen yılın ilk çeyreğine göre 3,8 puan azalmış. Yani, üç sektörün geçen yılki ağırlığı yüzde 46 iken, yüzde 42,2'ye gerilemiş. Yüzde 42,2 ağırlığı olan üç sektör ortalama yüzde 21 daralırken, yüzde 14,6 ağırlığı olan ulaştırma, depolama ve haberleşme sektörü de yüzde 17,6 daralmışken, GSYH büyümesi nasıl ilk çeyrekte yüzde -13,8 çıktı. Yani yüzde 66,8 ağırlığı olan dört sektör yüzde 20 daralmışken, mali aracı kuruluşlardaki yüzde 10,8'lik büyüme mi küçülmeyi yüzde 14'e çekti. Yüzde 8,2 ağırlığı olan vergi ve sübvansiyonlardaki yüzde 21,2'lik daralmayı saymıyorum.
Önlemler çok gecikti
Bir önceki ekonomi yönetimi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 2008 yaz aylarındaki makro ekonomik tabloyu, eylül başında açıklanan makro verileri kullanarak, Türk bankacılık sektörü ve kamu maliyesi yapısıyla ilgili pozitif tabloyu fazla öne çıkararak, Türkiye'nin küresel krizden sınırlı ölçüde etkileneceği izlenimi vermeseydi, Başbakan Erdoğan bu tabloya bakarak, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile bir anlaşmanın gerekli olmadığı ve küresel krizin Türk ekonomisini "teğet" geçeceği kanısına varmazdı. Yine, ekonomi yönetimi şubat sonu, mart başı gündeme gelen ilk paketleri, en geç aralık ayında gündeme getirse idi, ilk çeyrekteki daralma ne Cumhuriyet tarihi açısından, ne de küresel krize yakalanmış ülkeler arasında rekor kırmamıza neden olmazdı.
Borsa küçülmeye aldırmadı
İlginçtir, büyüme verileri geçmiş dönemin verileri olmasına rağmen, kimi zaman piyasalarda, iş dünyasında beklenenden kötü veya iyi geldiğinde, para ve sermaye piyasalarında dalgalanmaya yol açar. Ancak, bu defa Türk ekonomisi tarihi bir küçülme yaşamış olmasına rağmen, ekonomistlerin tahminleri de yüzde 11,6 ile 12 civarında bir küçülme tahminine işaret ederken, küçülmenin tahminlerin de üzerinde gelmesi, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndaki (İMKB) yükselişi durdurmadı. İMKB-100 Endeksi, büyüme verisi açıklandıktan sonra, bir ara 37 bin 613 puanı görerek yüzde 2'ye yakın artarken, dolar kuru da bir ara 1,53 TL'ye geriledi. Ardından, Körfez sermayeli banka alışları ile dolar 1,5330 TL'yi gördü.
2. el bono-tahvil faizleri ise, yüzde 12'ye doğru kısmen yükseldi. Türk ekonomisi tarihi bir küçülme yaşamışken, küresel krizin çıkış yeri olan ABD ekonomisindeki 1. çeyrek daralmasından iki kat bir daralma yaşanmışken, para ve sermaye piyasalarının hiç aldırış göstermemiş olması ilgi çekici. Hatta, Vadeli İşlem Borsası (VOB) bazlı yükseliş bile gözlendi. ABD ve Avrupa Birliği'nde (AB) kötü çıkan 1. çeyrek büyüme verileri sonrası, usulünden borsa endekslerinde bir düzeltme gözlenirken, biz de hangi dinamiklerle tersine bir hareket gözleniyor, bunu da irdelemek gerekmekte.
Son çeyrekte büyümeliyiz
Beyaz Saray Başdanışmanı David Axelrod'un pazartesi günü NBC Televizyonu'na yaptığı açıklamalarda, Obama Yönetimi'nin "ekonomiyi canlandırma programı"nın, henüz durgunluğun belini kıramadığına değindi. Axelrod, uygulanmakta olan 787 milyar dolarlık ekonomik programın etkilerini görmek için ABD halkını sabırlı olmaya çağırdı. Beyaz Saray Başdanışmanı, yüksek işsizlik de dahil olmak üzere, ülkeyi ekonomik zorlukların beklediğini hatırlattı. Axelrod, birincisine benzeyen ikinci bir ekonomik canlanma programının gerekip gerekmediği sorusunu ise erken buldu. "Ekonomiyi canlandırma programı"nı eleştiren Cumhuriyetçi Partililer ise, Obama Yönetimi'nin, yeterince sonuç vermeyen bu paketlerle, ülkeyi ağır borç altına soktuğunu iddia etmekteler. Sözün özü, ABD destek ve kurtarma paketlerini kasım ayından beri devreye sokmasına rağmen, halen ABD ekonomisinde etkisi hissedilmiyor. Biz ise, ilk çeyrek biterken paketleri devreye soktuk. 4. çeyrekte sonuç almayı umut edelim. Ama, bu hedef "dua ederek" değil, adımları sıklaştırmayla mümkün olabilir.