Toplam 4 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 4 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Nurullah Genç

  1. #1
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    38
    Teşekkür / Beğeni

    Standart Nurullah Genç

    Nurullah Genç'in Hayatı (1960 - )

    --------------------------------------------------------------------------

    9 Eylül 1960 yılında Erzurum' un Horasan İlçesinde doğdu. 1983 Yılında Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitede Yüksek Lisansını tamamladı. Yine aynı üniversiteden Doktor, Doçent ve Profesör ünvanını aldı.

    Eserleri: İntizar, Yağmur, Rüveyda, Aşk Ölümcül Bir Hülyadır, Gül Ve Ben, Hüznün Lalesidir Dünya, Sensiz Kalan Bu Şehri Yakmayı Çok İstedim, Yürüyelim Seninle İstanbul'da, Müpteladır Gemiler Benim Denizlerime



    Yağmur / Nurullah Genç

    Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
    Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
    Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
    Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
    Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
    En müstesna doğuşa hamiledir kainat

    Yıllardır bozu bulanık suları yudumladım
    Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
    Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

    Hasretin alev alev içime bir an düştü
    Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
    Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
    Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

    İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
    Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
    Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
    Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
    Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
    Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

    Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
    Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
    Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim

    Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
    Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
    Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
    Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

    Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
    Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
    Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
    Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
    Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
    Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

    Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
    Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
    Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim

    Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
    Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
    Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
    En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

    Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
    Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
    Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
    Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
    Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
    Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

    Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
    O mücella çehreni izleseydim ebedi
    Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

    Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
    Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
    Katil sinekler deldi hicabın perdesini
    İstiklal boşluğunda arılar nadan düştü
    Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
    Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
    Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
    Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
    Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
    On asırlık ocağın savururdum külünü

    Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
    Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
    Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

    Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
    Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
    Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
    Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

    Badiye yaylasında koklasaydım izini
    Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
    Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
    Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
    Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
    Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

    Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
    Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
    Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

    Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
    Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
    Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
    Hakların temeline sanki bir volkan düştü

    Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
    Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
    Erdemin, bereketin doldurur haneleri
    Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
    Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
    Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

    Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
    Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
    Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

    Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
    İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
    Güvenilen dağlara kar yağdi birer birer
    Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

    Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
    Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
    Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
    Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
    Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
    Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

    Madeni arzuların ardında seyre daldım
    Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
    Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

    Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
    Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
    Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
    Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

    Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
    Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
    Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
    Sesini duymayanlar girdabında boğulur
    Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
    Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

    Saatlerin ardında hep kendimi aradim
    Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
    Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

    Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
    Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
    Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
    Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

    Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
    Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
    Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
    Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
    Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
    Mekanın fırçasında solmayan resim senin

    Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
    Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
    Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

    Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
    Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
    İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
    Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

    Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
    İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
    Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
    Nazarın ok misali karanlıkları deler
    Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
    Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

    Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
    Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
    Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

    Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
    Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
    Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
    Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

    Nefsinle yeniden çizilecek desenler
    Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
    Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
    Anneler çocuklara hep seni içirecek
    Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
    Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

    Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
    Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
    Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

    Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
    Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
    Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
    İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

    Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
    Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
    Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
    Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
    Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
    Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
    Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
    Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
    Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
    Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
    Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
    Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
    Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
    Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
    :) "Güzel gören, güzel düşünür;güzel düşünen hayatından lezzet alır.":)

  2. #2
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    38
    Teşekkür / Beğeni

    Standart Rüveyda

    ………………..

    adını söylemek istemiyorum

    her hecesi amansız bir kor dudaklarımda

    her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım

    zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım

    adını söylemek istemiyorum

    Rüveyda dediğim zaman

    anla ki, senin için yürüyor kelimeler

    çığlığımın atardamarlarından

    ………………………………………




    uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair

    yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda

    oysa Rüveyda

    baştan başa ben

    kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim







    kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden

    bir anlatsam nasıl utandığımı

    bir doğrulsam eğrildiğim yerden

    ağarır tanyeri nilüferlerin

    alaca bir at koşar içimde

    ezer toynaklarıyla anılarımı



    sular köpürmemeliydi Rüveyda

    kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin

    ben zehire alışkınım, şerbete değil

    rüyalar nefret eder avare duruşumdan

    kabuslar çekerek ancak derdimi yeryüzünde

    sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber

    ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş

    yargılamak için zeval kayıtlarını

    inkilap bekliyorum



    ………………………………………………….



    nurullah genç
    :) "Güzel gören, güzel düşünür;güzel düşünen hayatından lezzet alır.":)

  3. #3
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    38
    Teşekkür / Beğeni

    Standart Gözlerine Yazilmamiş Bir Destan

    GÖZLERİNE YAZILMAMIŞ BİR DESTAN



    bu şiirde iki göz var

    biri senin; biri onun

    Senin o karanlık, küf kokulu

    matem gözlerini terkediyorum



    biliyorum; saçlarının sarısı

    gözlerinin yeşiline karışmış

    biliyorum; sana benzemek için

    melikeler birbiriyle yarışmış

    fosforlu ve derin bakışlarına

    çağlar boyu nice destanlar yazılmış

    oysa ben görülmedik bir lale yaprağına

    gökleri kıskandıran bir destan yazıyorum

    gözlerin değişip kaplasın karanlığı

    bütün ufukları sarsın gözlerin

    gene de hep bende kalsın gözlerin



    l

    kapama gözlerini; karanlıktan korkarım

    atlılar kaybeder yolunu, hasretimin

    posta güvercinleri geri dönmez ülkeme

    yaslı dereler gibi mutsuzluğa akarım

    kapama gözlerini; karanlıktan korkarım



    ll

    ateşten ve köpükten sıyırıp ellerimi

    mekanımı gülistan eyleyendir gözlerin

    isyanıyla ihtiras ve gerilim yaşayan

    Kabil’in ruhunu kan eyleyendir gözlerin

    vuslat aşkını Leyla düşürmedi çöllere

    arzı Mecnun’a hicran eyleyendir gözlerin

    gözlerinde başladı tarihin macerası

    Adem’i Havva’ya ram eyleyendir gözlerin

    Kerem dağlar ardında aradı gözlerini

    Kamber’i bile viran eyleyendir gözlerin

    Ferhat dağları deldi yolunu bulmak için

    sevmeyenleri giryan eyleyendir gözlerin

    suların emzirdiği muamma bir çocuğu

    yedi iklime hakan eyleyendir gözlerin



    lll

    gözlerin göklerinde

    her yüzyılın başında

    birer akkor olmuş gözlerin

    çekip çıkarsam da mısralarımı

    ben yalnız gözlerinin şairiyim aslında



    hangi rüzgara verdiysem aşkımı

    beni alıp yangınlara götürdü

    muştu beklediğim bütün yelkenlilerden

    ateş düştü içime



    lV

    yüreğimden fışkıran bir “ah” mıdır gözlerin

    beni benden koparan “eyvah” mıdır gözlerin

    Bu gözler, o aydınlık o güzel gözler değil

    yoksa yalancı mıdır, günah mıdır gözlerin

    ses midir, aynalarda çarpan kulaklarıma

    kürdili hicazkar mı, segah mıdır gözlerin

    Arif Bey’i Itri’yi ömür boyu inleten

    nihavend mi, sultan-ı yegah mıdır gözlerin

    kubbesinde yitirdim zaman duygularımı

    akşam mıdır, gece midir, sabah mıdır gözlerin

    ruhumu baştan başa acılarla dokuyan

    beynimi kurşunlayan silah mıdır gözlerin

    her köşede zifiri bir silüet bırakan

    gönül memleketimde seyyah mıdır gözlerin

    renkler avare; sitem başıboş kuytularda

    mavi midir, yeşil mi, siyah mıdır gözlerin

    yoksa yalancı mıdır, günah mıdır gözlerin



    V

    nihan kıldı gözlerin bana kapılarını

    oysa ben gözlerinden girerdim yüreğine

    her bakışın bir damla ab-ı zindegan idi

    hicranlı her gülüşün bin yıllık figan idi

    içime, soluşundan sonra koyu renklerin

    birer şirpençe gibi düştü gözbebeklerin

    feryadıma gök bile bigane değil şimdi

    söyle, kurtuluşun mu, harabın mı gözlerin

    gözlerinde mi mehtab; mehtabın mı gözlerin



    Vl

    çağlayanlar bile hararetlidir

    buğday başağının açlığıdır ufuklar

    siperleri aşıklar mı doldurmalıydı

    zalimler mi

    neden böyle hıçkırıklı, umutlar



    Vll

    beni hangi urganla bağladın gözlerine

    beni hangi ırmağa karıştırdın yeniden

    senden kopamıyorum gözlerin var oldukça

    sensiz yapamıyorum yüzün bahar oldukça

    gözlerine baktıkça duruluyor yüreğim

    ölse de, gözlerinden soruluyor yüreğim

    indirme kirpiğini; tutuşmasın kainat

    nazar kıl; ferahlasın; kavruluyor yüreğim

    sensiz küle dönerek savruluyor yüreğim



    Vlll

    diyorlar ki ağla

    ağla ki dumanı dağılsın yolların

    ağlamayı denizlere bıraktım





    yalnız gözlerindir hayatta kalan

    uğruna adandığım

    mahşeri sularla çevirip dört yanından

    gönlümde sakladığım

    aynalarda arayıp bulamazken günboyu

    gölgesinde konakladığım

    gözlerindir ufkumda dalgalanan



    Rüstem’in kanını döktüm yerlere

    İstanbul’u kuşattım gözlerin için

    Azrail’e koştum siperlerimden

    gözlerine baka baka dirildim

    niçin kızıl kıyamettir gözlerin bu gün

    niçin heyelan var eteklerinde

    İsrafil’den işaret mi almışsın

    yanaklarında mahşer kalıntısı

    dudaklarında mizan

    bütün gamlı hüdhüdler Belkıs’le döner sana

    yıldızlar vuslat için her gece iner sana

    rengini, gözlerinde kaybolan bilir



    lX

    gözlerin uğrak yeridir bestekarların

    şairler hüzne dalar yeşil okyanusunda

    eşiğinde ölümsüz dilenciler

    gözlerin gecenin intiharıdır



    sen gözlerine mahkumsun; gözlerin bana

    ben şiir yazmasam, kim tanır gözlerini

    geçerken yalnızlık sokağından

    hangi demirci indirir parmağına çekici

    hangi berber yanağını keser müşterisinin

    gözlerine bakmasam, doğar mı güneş



    X

    gözlerin boşluğa akan bir ırmak değil

    gözlerin sadece ölmek, yaşamak değil

    gözlerin tükeniş doruklarında

    bulunmayanları aramak değil

    gözlerine aşina olduğum günden beri

    ben artık her gece sesleniyorum

    düşe kalka

    yorgun argın

    derbeder

    yapayalnız

    duruyorum; yanlış anlaşılıyor

    her hücremde bir inkılab

    her gönlümde bir mahitab

    evim harab; ömrüm harab

    ne ay kaldı, ne de mehtab

    gök bulanık; ufuk silik

    gene de mağrur ve dimdik

    yürüyorum; mezarım oluyorsun ansızın



    Xl

    bu son şiir, o küflü gözlerine yazılan

    bu son mezar kalbimde hicranla kazılan

    senin gamsız gözlerin kahkahalar atarken

    benim gözlerim viran; ağlamaya değer mi

    her cilven bir ıstırab; her nazın kapkaranlık

    yorgun kuraklığında ıslanmaya değer mi

    hiç güzel olur muydun gözlerin olmasaydı

    ateşlere girmeye ve yanmaya değer mi

    bir kevser ırmağında serinlemek dururken

    sellerine karışıp bulanmaya değer mi

    aydınlığın gözleri çağırıyor kalbimi

    zehir bakışlarınla boyanmaya değer mi

    gözlerine bir ömür dayanmaya değer mi


    Gözler için yazılmış bundan daha güzel bir şiir var mı acaba!
    :) "Güzel gören, güzel düşünür;güzel düşünen hayatından lezzet alır.":)

  4. #4
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    38
    Teşekkür / Beğeni

    Standart Siyah Gözlerine Beni De Götür

    SİYAH GÖZLERİNE BENİ DE GÖTÜR



    Daha dokunmadan kurudu irem

    çöllere bir türlü yağamıyorum

    yeni bir koşunun başlangıcında

    biraz deprem sonrası

    biraz şehir hülyası

    bir kalp yangınından geriye kalan

    siyah gözlerine beni de götür

    artık bu yerlere sığamıyorum.



    Pembe uçurtmalar yolladığından beri

    sarardı tiryaki menekşeleri

    sonbaharın tozlu kafeslerinde

    sevgi turnaları yakalıyorum

    turnalar gidiyor;ben kalıyorum

    avareyim,asudeyim,yorgunum

    bilmiyorum neden sana vurgunum

    Erzurum garında banklar üstünde

    uyku tutmuyor karanlıkları

    yitik düşlerimi kovalıyorum

    gölgeler gidiyor;ben kalıyorum.



    Binbir türlü kokuyorsa yaylalar

    siyah gözlerine beni de götür

    baharın koynundan koparıp sana

    ipek bir mendile sardığım yüreğimle

    şehzade gülleri gönderiyorum

    umutlar kalıyor;ben gidiyorum.



    Bütün yelkenlileri,deniz fenerlerini

    kaptanları sorgulayan

    yanından geçen küheylanların

    korku tufanına yakalandığı

    siyah gözlerine beni de götür

    güneş ülkesinden gelen yiğitler

    benzeri olmayan bir dünya kursun

    cellat,ayrılığın boynunu vursun.



    Usul usul intizarı çürüten

    bu hercai diken,bu çılgın arzu

    sürüklüyor imkansız muştuların

    eşiğine gönül vadilerini

    bir ağaçtan düşen yapraklar gibi

    düşüyorum tanyerine

    ya topla yaralı kırlangıçları

    ya da bu vefasız şarkıyı bitir

    özgürlüğe giden tutsaklar gibi

    siyah gözlerine beni de götür.

    Nurullah Genç
    :) "Güzel gören, güzel düşünür;güzel düşünen hayatından lezzet alır.":)

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
YASAL UYARI
Ekonomi, Borsa ve Para piyasaları" bölümünde yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayımlanan Seri:V, No:52 Sayılı "Yatırım Danışmanlığı Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" çerçevesinde aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çevresinde sunulmaktadır. Burada ulaşılan sonuçlar tercih edilen hesaplama yöntemi ve/veya yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmakta olup, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabileceğinden sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir.Yatırımcıların verecekleri yatırım kararları ile bu sitede bulunan veriler, görüş ve bilgi arasında bir bağlantı kurulamayacağı gibi, söz konusu yorum/görüş/bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan www.keyborsa.com web sitesi ve/veya yöneticileri sorumlu tutulmaz.
Google Privacy Policy
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193