Sayfa 1 Toplam 8 Sayfadan 12345 ... SonuncuSonuncu
Toplam 78 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 10 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: ODTÜ'lü robotlar mayýn avlayacak

  1. #1
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart ODTÜ'lü robotlar mayýn avlayacak

    ODTÜ'lü bilim adamlarý 3 pille çalýþan CD büyüklüðündeki robotlarla geleceðin teknolojisini yakaladý.


    Sosyal yaþam bakýmýndan en geliþmiþ hayvanlardan olan arý ve karýncalarýn örgütlenme ve iletiþim sistemleri, robot teknolojisine ilham kaynaðý oldu.

    ODTÜ’lü bilim adamlarý, arý ve karýncalarýn örgütlenme ve iletiþim yeteneklerinden esinlenerek, bir araya geldiklerinde sürü zekasý özellikleri gösteren "oðul robotlar" üzerinde çalýþýyor.

    "Sürü Robotlar" da denilen robotlarýn "çekirge sürüleri" gibi uçarak, insansýz hava araçlarýnýn koordinasyonlarýnda ve mayýnlý bir alanda güvenli bir koridor açmak ya da savaþ alanýnda iletiþim aðý oluþturmak gibi görevlerde kullanýlmasý öngörülüyor.

    Pil ile çalýþan CD büyüklüðündeki robotlar, etraflarýný ve birbirlerini algýlayabilip kablosuz að ile birbirleriyle haberleþebiliyor.

    Þu anda karada hareket yeteneðine sahip örnekleri yapýlan robotlarýn, gelecekte suda ve havada da hareket edebilecek türlerinin yapýlabileceði belirtiliyor.

    Orta Doðu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliði Bölümü Öðretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol Þahin, robotlarýn yapýmýnýn gerçekleþtirildiði KOVAN Araþtýrma Laboratuvarý’nýn güncel ve teknik açýdan ileri seviye otonom robot bilimi araþtýrmalarý yürüttüðünü söyledi.

    Laboratuvarýn 6. Çerçeve Programýnda desteklenen "Avrupa Robotik Mükemmeliyet Aðý"nýn Türkiye’deki ilk üyesi olduðunu kaydeden Þahin, karýncalarýn ve arýlarýn örgütlenmelerinden ve iletiþim kabiliyetlerinden esinlenerek 12 adet hareketli robottan oluþan bir "robot sürüsü"nü ürettiklerini ifade etti.

    Þahin, çalýþmalarýnýn TÜBÝTAK tarafýndan da desteklendiðini belirterek, robotlarýn CD büyüklüðünde olduðunu ve çevresindeki diðer robotlarý doðrudan ayýrt edebilme özelliðine sahip olduklarýný söyledi. Robotlarýn kablosuz iletiþim kurabildiklerine iþaret eden Þahin, tüm robotlarýn ayný anda programlanabildiðini dile getirdi.

    Robotlarýn, geliþtirilmekte olan çok yönlü kamera ile çevrelerinin 360 derece görüntülerini alýp Linux adlý özgür iþletim sistemi üzerinde gerçek zamanda iþleyebileceklerini belirten Þahin, robotlarýn üç kalem pille 7 saat çalýþma özellikleri ile dünyadaki benzerlerinden daha üstün teknolojide olduðunu bildirdi.

    Þahin’in verdiði bilgiye göre, robotlar, modüler tasarýmlarý ile bilimsel araþtýrma düzeyinden eðitim düzeyine kadar birçok farklý alanda kullanýlabilecek esneklikte... Þu anda karada hareket yeteneðine sahip olan robotlarda geliþtirilecek koordinasyon mekanizmalarýnýn, yakýnda suda veya havada hareket edebilecek robotlar veya insansýz araçlarýn kontrollerine de uygulanabileceði öngörülüyor.

    Yakýn zamanda mikro insansýz hava araçlarýnýn, çoklu sayýlarda savaþ alanlarýnýn üzerlerinde "çekirge sürüleri" gibi uçarak muharip kuvvetlere bilgi ve ateþ gücü desteði saðlamasýnýn öngörüldüðüne iþaret eden Þahin, geliþtirmekte olduklarý teknolojinin bunlarýn koordinasyonlarýnda da kullanýlmasýnýn beklendiðini belirtti.

    Otonom robot araþtýrmalarý hakkýnda da bilgi veren Þahin, bu tür araþtýrmalarýn amacýnýn belirsizlikler ve bilinmeyenlerle dolu ortamlarda çalýþabilen robotlar yapmak olduðunu söyledi. Þahin, þunlarý kaydetti:

    "NASA tarafýndan gönderilmiþ olan Sojourner ve sonrasýnda Spirit ve Opportunity isimli yarý-otonom (kýsmi olarak insan tarafýndan kontrol edilen) robotlar, Mars üzerinde dolaþýp ölçümlerde bulunarak, otonom robot teknolojisinin insanlar için tehlikeli ve ulaþýlmasý güç olan görevleri baþarýyla üstlenebileceðini göstermiþtir. Afganistan ve Irak gibi riskli bölgelerde insansýz uçaklar, tehlikeli keþif görevlerinde kullanýlmaktadýr. Benzer þekilde yarý-otonom robotlardan afet bölgelerinde insan hayatýný kurtarabilmek için ön inceleme amaçlý olarak yararlanýlmaya baþlanmýþtýr.’

    "Karýncalardan ilham aldýk"

    Karýncalarýn ve arýlarýn kendi aralarýnda iyi örgütlendiklerini ve bir düzen içinde yaþadýklarýný anýmsatan Þahin, karýnca topluluklarýnda her bir üyenin üzerine düþeni eksiksiz yaptýðýný belirterek, "robot sürüleri"nde de karýncalarýn bu çalýþma prensibini örnek aldýklarýný anlattý.

    Karýnca, termit, arý gibi sosyal böceklerin bir araya gelerek oldukça karmaþýk iþleri gerçekleþtirebildiklerine dikkati çeken Þahin, bu türlerin kimi zaman onlarca, kimi zaman ise on binlercesinin bir araya gelerek çalýþabildiðine iþaret etti. Bu sistemlerden esinlenip bireyler arasýndaki etkileþimi, esneklik ve saðlamlýðý önde tutup çözümlere odaklanan yaklaþýma "sürü zekasý" dendiðini ifade eden Þahin, robotlardan oluþan oðullarýn, istenen bir kolektif davranýþý ortaya çýkarabilmeleri için tasarlandýklarýný söyledi.

    "Mayýn temizleyebilirler"

    Robot sürülerinin gündelik yaþamda tehlikeli olan, zamana baðlý olarak ölçeklenmesi gereken ve dayanýklýlýk gerektiren iþlerde kullanýlabilirliðini vurgulayan Þahin, þöyle devam etti:

    "Bir gölün çevresel takibi, robot sürülerinin olasý kullaným alanlarýndandýr. Robot sürülerinin daðýtýk algýlama yeteneði, zehirli bir kimyasal maddenin göle karýþmasý gibi tehlikeli durumlarýn anýnda tespit edilebilmesine olanak tanýr. Robotlar, hareketli olduklarý için tehlike bölgesinde odaklanabilirler, dolayýsýyla problemin kaynaðýný ve yayýldýðý alaný daha net belirleyebilirler. Ayrýca, sürü kendi kendine örgütlenerek kaçaðýn önünü kesecek bir yama oluþturmak suretiyle hýzlý bir þekilde müdahalede de bulunabilir." Bir veya az sayýda karmaþýk robotun insan güvenlik görevlisi yerine de kullanýlabileceðini söyleyen Þahin, sözlerini þöyle sürdürdü:

    "Yangýn gibi çeþitli tehlikeli durumlar, robotlarýn alana yayýlmýþ olmalarýndan dolayý hýzla tespit edilebilir. Mayýnlý bir alanda güvenli bir koridor açmak veya savaþ alanýnda iletiþim aðý oluþturmak gibi görevler ise yine robot sürüleri tarafýndan yerine getirilebilecek tehlikeli ve baþarýsýzlýk veya eksikliklere karþý dayanýklýlýk gerektiren iþlerdir. Daha karmaþýk ve pahalý tek bir robot mayýn temizleyiciden farklý olarak, robot sürülerindeki bireylerin bir kýsmý bilerek (mayýný patlatmak için robotun kendini feda etmesi gibi) veya bilmeyerek kaybedilse bile robot sürüsü verilen görevi baþarýyla tamamlayabilir. Kaybedilen bireylerin yerine yenisi kolaylýkla konulabilir."

  2. #2
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart Uzay'dan Enerji Desteði

    Küresel ýsýnma ve dünya nüfusunun artmasý nedeniyle enerji kaynaklarýnýn kýsýtlý hale gelmesi bilim adamlarýný yeni arayýþlara yönlendirdi.


    NASA’nýn da içinde olduðu proje kapsamýnda uzayda elektrik enerjisi üreterek dünyada kullanmak için proje hazýrlandý. Güneþ ýþýnlarýndan üretilecek enerji, dünyaya mikroviyole ýþýnlarý ile yansýtýlarak, kurulacak istasyonlarda elektriðe dönüþtürülecek. Bu sayede sera gazlarýnýn küresel ýsýnmaya etkisi de yok edilecek.

    Pennsylvania Üniversitesi Mekanik Mühendisliði Bölümünden Prof. Dr. Noam Lior, AA muhabirine yaptýðý açýklamada, 35 yýl önce düþünce olarak doðan uzayda güneþ ýþýnlarýndan elektrik enerjisi elde etme ve bunu dünyaya ileterek kullanma düþüncesinin projeye dönüþtüðünü söyledi. Projenin hayata geçirilmesinin önündeki tek engelin para olduðunu ifade eden Lior, kaynak bulunmasý halinde 15 yýl içerisinde uzayda üretilecek enerjinin dünyada elektrik olarak kullanýlabileceðini vurguladý.

    Lior, baþta ABD, Japonya, Fransa, Almanya olmak üzere uzay araþtýrmasý yapma kapasitesine sahip bütün ülkelerin projeyle ilgilendiðini söyledi.

    Dünyanýn enerji kaynaklarý

    Dünya nüfusunun 50 yýl içerisinde ikiye katlanmasýnýn beklendiðini belirten Lior, bu nedenle enerji kullanýmýnýn da üç kat artacaðýný kaydetti. Enerji tüketiminin son 20 yýlda iki kat arttýðýný vurgulayan Lior, "Yeryüzündeki enerji kaynaklarý, tahminen yüz yýl daha yeter" dedi.

    Dünyada enerji üretiminin küresel ýsýnmaya etkisi nedeniyle muhalif eylemlerin baþladýðýný belirten Lior, buna karþýn geliþen uzay teknolojileri ve enerji çevirme sistemlerindeki geliþmelerin, uzayda enerji üretiminin cazibesini artýrdýðýný söyledi. Lior, "Uzayda elektrik üretimiyle sera gazlarýnýn atmosfere olumsuz etkisi yok edilecek. Ayrýca uzayda ýsý çok düþük olduðu için güneþ ýþýðý mümkün olan en etkili þekilde elektriðe çevrilebilir. Isý çok düþük olduðu için yüzde yüz oranýnda daha etkili üretim yapýlabilir" diye konuþtu.

    Uzayda, nükleer enerji de üretilebileceðine iþaret eden Lior, bununla ilgili tehlikelerin henüz tam olarak tespit edilememesi nedeniyle ülkelerin çekinceleri olduðunu bildirdi. Lior, güneþ ýþýnlarýndan yararlanma konusunda ise ülkelerin hem fikir olduðunu kaydetti.

    Uzay boþluðunda veya ayda

    Güneþ enerjisinden yararlanabilmek için uzaya gönderilecek istasyonlarýn uzay boþluðuna býrakýlabileceðini ya da aya yerleþtirilebileceðini belirten Prof. Dr. Noam Lior, þöyle devam etti:

    "NASA, en uygun yerin ekvatorun 35.785 kilometre üzerindeki yörünge olduðunu açýkladý. Oradan geniþ kitlelere enerji transferinin daha uygun olacaðýný söyledi. Bir diðer seçenek olarak kutup yörüngeleri araþtýrýlýyor. Ay da diðer önemli bir alternatif. Oradan çýkarýlabilecek madenlerle istasyonun inþasý çok daha ucuz ve kolayca yapýlabilir.

    Dünyadan ayýn sürekli ayný yüzünün görülmesi ve ayda bulunan demir magnezyum gibi madenler ve az da olsa bulunan oksijen ve diðer gazlar, hem istasyonun yapýlmasýna hem de üretim için gerekli olan yakýtýn bulunmasýna uygun bir ortam saðlýyor.

    Ýstasyonun yapýmýnda robot teknolojisiyle, insan kullanýmý asgari seviyeye indirilebilir. Ayýn kullanýmý halinde tahmin edilen giderler yüzde 30 oranýnda azalýr. Ayda üretilen enerji, mikroviyole ýþýnlarý ile uzaya yerleþtirilecek yansýtýcýlarla dünyanýn her köþesine ulaþtýrýlabilir.

    Ayda, güneþ ýþýnlarýndan elde edilecek enerji, yeryüzünde üretilen her türlü enerjiden daha etkili olacaktýr. Ay topraðý ayný zamanda izotop barýndýrdýðý için enerji istasyonlarýnda yakýt olarak da kullanýlabilir. 20 tonluk izotop ile ABD’ye bir yýl yetecek elektrik üretilebilir."

    Uzayda üretilen enerjinin mikroviyole ýþýnlarýyla transferinin prensip olarak onaylandýðýný kaydeden Lior, "Bu naklin yapýlabilmesi için, ýþýnlarýn diðer bütün dalga boylarýndan 1 ghz fazla olmasý gerekir. Ve kullanýlacak bandýn halen kullanýlmakta olan kablosuz iletiþim frekanslarýna etki etmemesi gerekir" diye konuþtu.

    Prof. Dr. Lior, enerji transferine alternatif yöntemin de lazer ýþýnlarý olduðunu vurguladý.

    Dünyadan malzeme nakli

    Uzayda enerji üretim tesisi kurmak için dünyadan malzeme gönderilmesi gerektiðine dikkat çeken Lior, þu anki roketlerle bunun mümkün olmadýðýný söyledi. Lior, kullanýlabilir uzay taþýtý yapýlmasýnýn projenin en önemli ayaðý olduðunu belirterek, NASA’nýn bu konudaki çalýþmalarýný sürdürdüðünü kaydetti.

    Prof. Dr. Lior, sistemin insanoðluna aslýnda yabancý olmadýðýný da belirterek, þöyle konuþtu:

    "Biz þu anda zaten cep telefonlarý, uydu yayýnlarý ile transfer uygulamasý kullanýyoruz. Þu ana kadar bu proje denenmedi ama parça parça denendi de diyebiliriz. Örneðin mikroviyole transferi denendi. Bununla birlikte zaten neredeyse bütün uydular kendi kullanýmlarý için elektrik enerjisi üretiyorlar ve yeryüzüne de sinyal gönderiyorlar" diye konuþtu.

    Prof. Dr. Lior, enerji üretimlerinin küresel ýsýnmaya etkisini yok etmek için tüm ülkelerin uzayda üretilecek elektrik enerjisini kullanmalarý gerektiðini söyledi.

    Sistemin avantajlarý

    Dünya yüzeyinin sýnýrlý olduðunu belirten Lior, buna karþýn uzayýn hem sýnýrsýz, hem de kullaným sonucunda herhangi bir çevresel sorun yaratmayacak olmasýnýn en büyük avantaj olduðunu vurguladý. Uzayýn güneþten enerji üretmek için en uygun yer olduðunu ifade eden Lior, ayrýca nükleer yöntemlerle enerji üretmek için de uzayýn son derece büyük avantajlarý olduðunu ifade etti.

    Uzayda yer çekiminin olmamasýnýn enerji üretim üslerinin ucuz ve saðlýklý olmasýný saðlayacaðýný dile getiren Lior, deprem riskinin de sýfýr olduðuna dikkati çekti.

    Prof. Dr. Lior, oksitlenme, yaðýþ ve diðer dýþsal faktörlerin olmamasý sebebiyle uzaydaki tesislerin dünyadakilere oranla daha uzun dayanacaðýný, ayrýca enerjinin dünyadaki kullaným yerlerine daðýtýmýnýn daha kolay ve kayýpsýz olacaðýný kaydetti.

    Dezavantajlarý

    En büyük dezavantajýn, uzaya bu þekilde bir tesisin kurulmasý ve iþletilmesinin maliyeti olduðunu belirten Lior, uzayda güvenliðin saðlanmasýyla ilgili zorluklar yaþanabileceðini söyledi.

    Lior, "Uzayýn bölüþümü ve daðýtýmýnýn uluslararasý alanda getireceði zorluklarýn yanýnda meteorlarýn verebileceði zararlar hesaplanýyor" dedi.

    Uzayda enerji istasyonu kurulmasýnýn önündeki bir diðer dezavantajýn güvenlik olduðuna dikkati çeken Lior, sözlerini þöyle tamamladý:

    "Önümüzdeki yýllarda teknolojinin ilerlemesi ile terör ve savaþlar boyut deðiþtirebilir. Bu da yatýrýmý düþünen ülkelerin kaygýlarýný artýrýyor. Ayný zamanda uluslararasý anlaþmalarla uzayýn ve üretilen enerjinin daðýtýmý ve kullanýmýnýn düzenlenmesi gerekir. Ülkelerin tekel olmalarýnýn önüne geçilmesi gerekir ki bu sistem teröre sebebiyet vermesin."

  3. #3
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart Türk bilimadamýna ABD’de Üstün Baþarý Ödülü

    Prof. Dr. Gökhan S. Hotamýþlýgil, Amerikan Diyabet Birliði’nin “Olaðanüstü Bilimsel Baþarý Ödülü''ne layýk görüldü.

    Prof. Dr. Gökhan S. Hotamýþlýgil, Amerikan Diyabet Birliði tarafýndan verilen 2007 yýlý “Olaðanüstü Bilimsel Baþarý Ödülü''ne layýk görüldü. Bu önemli ödül, diyabet alanýnda özgün fikir ve araþtýrmalar ile dikkat çeken, 45 yaþýn altýndaki araþtýrmacýlara veriliyor.

    Ödül, tarihinde ilk kez bir Türk vatandaþýna verilmiþ olacak.

    Amerikan Diyabet Vakfý tarafýndan yapýlan resmi açýklamaya göre, Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalýklar Bölümü Baþkaný Prof. Dr. Gökhan S. Hotamýþlýgil, metabolik hastalýklar için yeni bir araþtýrma ve uygulama alanýnýn açýlmasýnda önemli rol oynadý. Þiþmanlýk, insülin direnci ve inflamasyon biyolojisi arasýndaki baðlantýyý ortaya çýkaran ve bilim dünyasýnda yeni bir saha yaratan bu seri buluþ, genç bir bilimadamý için olaðanüstü bir baþarý olarak gösteriliyor.

    Devrim Yaratan Keþifler

    Hotamýþlýgil, Harvard Üniversitesi’nde Dr. Bruce Spiegelman’ýn laboratuvarýnda doktora araþtýrmasýný yaparken, mentoru ile birlikte TNF-ɩ’nin insülin direncine katkýda bulunduðunu keþfetti. 1993’te yayýmladýðý bir araþtýrmada, adipose (yað) dokusunun bir endokrin organ gibi çalýþarak sistemik þeker metabolizmasýný düzene soktuðunu gösterdi.

    Bu, ayný zamanda, yað hücresinin hormon üreten iþlevini de ilk kez ortaya çýkardý. Bunu takip eden yýllarda, leptin ve adiponektin dahil, yaðda üretilen baþka hormonlar olduðu keþfedildi. Amerikan Diyabet Vakfý’nýn açýklamasýnda, aradan 10 yýl geçtikten sonra týp dünyasýnda büyük kabul gören bu fikirlerin, ortaya atýldýðý zaman devrimsel nitelik taþýyan kavramlar olduðu belirtiliyor.

    Yað dokunun inflamasyon durumundaki deðiþikliklerin insülin hassasiyetini etkileyebileceðini düþünen Hotamýþlýgil, inflamasyon, stres sinyalleri ve metabolik yollar arasýndaki arayüzü daha detaylý bir biçimde incelemeye baþladý.

    1997’de yayýmlanan ve anahtar kabul edilen bir araþtýrmasýnda, bu paradigmayý, yeni genetik modeller geliþtirerek kanýtladý. Böylece, þiþmanlýk, inflamasyon ve diyabet arasýndaki baðlantý, saðlam bir biçimde kuruldu. Hotamýþlýgil ayný zamanda, yaðlara baðlanan ve hem makrofaj, hem de yað hücrelerinin besinlere ortak tepkilerini kontrol eden proteinleri ortaya çýkardý; bunlarýn çalýþma mekanizmalarýný aydýnlattý.

    Bunun akabinde, karaciðer yaðlanmasý, tip 2 diyabet, aterosklerosis ve astým gibi hastalýklarý ayný anda etkileyebilen bir yol olduðunu buldu. Bu etkileþimleri takip etmeyi sürdürdü ve obeziteyle birlikte görülen kronik hastalýklarýn geliþiminde birçok anahtar mekanizmayý, bunlarýn tedavi amacýyla kullanýlabileceðini ve kullaným yollarýný gösterdi.

    Hotamýþlýgil, inflamasyona yol açan moleküller ve insülin hormonunun sinyal yollarý arasýndaki çapraz diyaloðun arabulucularýný ve diyabetin geliþmesinde kritik olan moleküler düzeydeki deðiþiklikleri ararken, sitokin ve stres sinyallerine ait kritik elemanlar keþfetti.

    Bu araþtýrmalar, Hotamýþlýgil’i 2001’de gerçek bir kilometretaþý olarak görülen buluþuna götürdü. Bu buluþ, JNK isimli bir genin aracýlýðýyla inflamasyon sinyalleri ve insülin direnci arasýnda oluþan kritik bir enzimatik baðlantýydý. Bu enzim, insülinin tetiklediði normal sinyalleri engelleyerek, insülin hormonunu çalýþamaz hale getiriyordu. JNK yolu, þu anda diyabet ilacý geliþtiren pek çok grup tarafýndan önemli bir tedavi hedefi olarak kabul ediliyor ve tüm dünyada yoðun bir þekilde inceleniyor.

    Hotamýþlýgil’in araþtýrmalarý, yakýn geçmiþte, genel olarak metabolik hastalýklar, özelde ise yine inflamasyon, insülin direnci ve tip 2 diyabet üzerine bir devrim daha yarattý. Hotamýþlýgil ve ekibi, JNK enziminin hücre içinde bulunan endoplazmik retikulumun strese girmesi ile harekete geçebileceðini buldu.

    Hotamýþlýgil bu çalýþmasýnda, þiþmanlýðýn, çeþitli biyolojik yaralara ek olarak hücrenin alt birimleri üzerinde de bir gerilmeye yol açmak suretiyle, hem JNK aktivitesini, hem de diðer alarm sinyallerini ürettiðini, dolayýsýyla hücresel ve sistemik insülin direncini artýrdýðýný gösterdi.

    Hotamýþlýgil, son olarak, kimyasal bileþimlerle de endoplazmik retikulum stresinin düzeltilebileceðini, bu yollarý hedef alacak biçimde ilaç olarak kullanýlabileceðini, böylece deneysel modellerde tip 2 diyabete karþý güçlü tedavi olasýlýklarýnýn geliþtirilebileceðini gösterdi. Bu yenilikçi keþifler, þiþmanlýðýn metabolik düzen üzerinde ne kadar yýkýcý bir etki yaptýðýnýn görülmesini saðlýyor.

    Öðrencilikten Baþkanlýða

    Hotamýþlýgil, 1995’te Harvard Üniversitesi Biyolojik Bilimler Bölümü’nde yardýmcý doçent olarak çalýþmaya baþladý. 1998’de doçent, 2003’te profesör olan Hotamýþlýgil, 2003’te Harvard Üniversitesi Kamu Saðlýðý ve Biyolojik Bilimler bünyesinde açýlan Genetik ve Kompleks Hastalýklar Bölümü’nün kurucu baþkanlýðýna getirildi. Böylece, Harvard Üniversitesi’nde çok kýsa sürede öðrencilikten bölüm baþkanlýðýna yükselmiþ oldu. Hotamýþlýgil, yenilikçi ve baðýmsýz çalýþmalarýyla, yerel, ulusal ve uluslararasý bazda büyük takdir görüyor.

    Hotamýþlýgil’in fikir ve keþifleri, metabolik hastalýklar ve bu hastalýklarýn ortaya çýkmasýnda inflamasyonun merkezi rolünü göstererek bu sahada bir devrim yaratmýþ, düþünme sistemleri ve klasik paradigmanýn tamamen deðiþmesine yol açmýþ bulunuyor. Bu fikirler, kimi zaman fazla radikal deðiþimler olarak görülüp eleþtirildiyse de Hotamýþlýgil çabalarýndan vazgeçmeyip çalýþmalarýný ýsrarla sürdürdü. Keþifleri, bugün metabolik hastalýklarýn ve inflamasyonun rolünün ardýndaki temel fikirlerin omurgasýný oluþturuyor. Hotamýþlýgil’in araþtýrmalarý, bilim dünyasýna þiþmanlýk ve tip 2 diyabet hakkýnda çok þey öðretirken, diyabetli hastalar için yeni tedavilerin geliþtirilmesi yönünde büyük umut kaynaðý oluyor.

    Hotamýþlýgil Hakkýnda

    Prof. Dr. Gökhan S. Hotamýþlýgil, 1986 yýlýnda Ankara Üniversitesi Týp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Harvard Üniversitesi’nde ihtisas yapmýþtýr. Genetik ve Metabolizma Profesörü Hotamýþlýgil’in, Harvard Üniversitesi’nde bir laboratuvarý bulunmaktadýr.

    Vücudun enerji metabolizmasýný denetleyen düzenleyici mekanizmalarýn incelendiði laboratuvarda, genetik bir özelliðin bir hücreden diðerine nakline, ayrýca metabolik dengenin moleküler ve genetik kontrol mekanizmalarýna odaklanan biyokimyasal ve genetik çalýþmalar yapýlmakta; insanlardaki metabolik hastalýklarda görülen belli anormalliklerin neden ve çözümleri araþtýrýlmaktadýr.

  4. #4
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart Jüpiter'in halkalarý renk deðiþtiriyor

    Hubble uzay telekopu Jüpiter’in halkalarýnýn renginin deðiþtiðini tespit etti. Bilim adamlarý ilk defa böyle bir deðiþime tanýk olduklarýný belirtti.


    NASA’nýn Hubble uzay teleskopunun geçtiðimiz hafta elde ettiði görüntülerde Jüpiter’in etrafýndaki halkalarýn renk deðiþtirdiði gözlendi. Böyle bir atmosfer olayýna ilk kez rastladýklarýný belirten bilim adamlarý renklerin mevsimlerin deðiþmeye baþlamasýyla deðiþime uðramýþ olabileceðini söyledi.

    Hubble uzay teleskopunun çektiði görüntülerde gezegeni çevreleyen halkanýn renginin beyazdan kahverengiye döndüðü görülürken bulutlarýn da Jüpiter’in atmosferinin derinliklerine ilerlediði saptandý.

  5. #5
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart Ýnsan Beyninin Okumasý

    Aþaðýdaki kýsa haberi okuduðunuzda çok enteresan bulacaksýnýz, kelimelerin hiçbiri doðru þekilde yazýlmamýþ ancak sorunsuzca okuyup anlayacaksýnýz, çünkü insan beyninin okuduðunu anlama mekanizmasý bir hayli farklý.

    Cmabridge Üinversitesinde yaýpaln bir arþaýtrmaya gröe, bir kleimedkei hafrlrein hnagi sýarda didizlikleri dðeil, ilk ve son hafrlrein dðoru yedre olamalrý öenm tþamýatkadýr. Geirsi taammen kamradaþýr ve ynie de surosnuz olraak okubanilir. Buunn sbeebi isnan benyinin her hafri tek tek dieðl kemileelri bir btüün oralak omukadýsýr.

  6. #6
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart Dünya’nýn çapý 5 mm daha küçükmüþ

    Dünya’nýn çapýnýn þimdiye dek bilinenden daha küçük olduðu ortaya çýktý.

    Almanya’nýn Bonn Üniversitesi’nden bilim adamlarýnýn yaptýðý araþtýrma, son olarak 5 yýl önce ölçülen Dünya’nýn çapýnýn (12 bin 756 kilometre) belirlenenden 5 milimetre küçük olduðunu ortaya koydu.

    Uzaya gönderilen radyo dalgalarýyla çalýþan ve karmaþýk bir sistemle ölçüm yapan bilim adamlarý, Avrupa ve Kuzey Amerika kýtalarýnýn birbirinden her yýl 18 milimetre uzaklaþtýðýný da belirledi.

    Halkýn geneli için çok fazla bir þey ifade etmemesine karþýn bu mesafenin küresel iklim deðiþikliði araþtýrmalarýnda önemli olduðu bildirildi.
    (ntv)

  7. #7
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart 'Evrende tuhaf canlýlar da var'

    Bugüne kadar dikkatini su barýndýran gezegenlere yoðunlaþtýran uzmanlar, artýk baþka kimyasallarla da yaþayabilen, DNA'sý bile olmayan canlýlarýn peþinde.

    BÝR grup Amerikalý bilim adamýný bir araya getiren bir komite, evrende temel yapýtaþý su olmayan ve yeryüzündeki bilinen canlý organizmalarýn dýþýnda da tuhaf canlýlar olabileceðini savundu. Komitenin Ulusal Araþtýrma Konseyi'ne gönderdiði raporda, Amerikan Uzay ve Havacýlýk Dairesi'nin (NASA) dünya dýþý canlý varlýk arayýþýnda þimdiye kadar dikkatini su barýndýrdýðý tahmin edilen gezegenlere yoðunlaþtýrdýðý hatýrlatýlarak, metan ve amonyak gibi öteki kimyasal maddelerin de hayatý destekleyebileceðine vurgu yapýldý.

    Bilim adamlarý, insanlara tuhaf gelecek böyle canlýlarýn DNA'ya sahip olmayabileceðini de belirttiler. Yeryüzündeki canlýlar DNA'larýnda fosfor kullanýyor, ancak arsenikle de benzer türde yapý oluþturulmasý mümkün. Satürn gezegeninin uydularýndan Titan'da böylesi bir canlýya rastlanmasý yüksek ihtimal. Okyanus tabanlarý da bu türden canlýlara ev sahipliði yapabilir. Bilim adamlarý, "Komitenin araþtýrmalarý canlý organizmalarýn dünyadaki hallerinden baþka bir formda da ortaya çýkabilir" diyor.

  8. #8
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart Güneþ sistemi dýþýnda ilk su izi

    Bilim insanlarýndan oluþan uluslararasý bir ekip, güneþ sisteminin dýþýnda da su bulunduðunu gösteren ilk somut bilgilere ulaþtýklarýný açýkladý.

    Dünyanýn dýþýnda evrende hayat var mý? Henüz bu sorunun cevabý bulunabilmiþ deðil; ancak bilim dünyasý gizemli evrenle ilgili yeni bulgular ortaya çýkarmaya devam ediyor. Bilim insanlarýndan oluþan uluslararasý bir ekip, dünyadan 64 ýþýk yýlý uzaklýkta saptanan dev bir gezegenin atmosferinde tartýþma götürmeyecek netlikte su buharý iþaretlerine rastladýklarýný açýkladý.


    Jüpiterden daha büyük olan ve HD18973B kod adý verilen gezegen, Vulpecula-Tilki takým yýldýzýnda yer alýyor. Gezegenin sýcaklýðý 2 bin dereceye varýyor ve bilinen türden bir canlýnýn barýnmasý olanaklý deðil.

    En son model teleskoplarýn bile göremediði gezegende suya dair göstergeler, gezegenin komþu bir yýldýzýn tam önünden geçerek yörüngesinde dolanmasý sayesinde
    elde edildi. Yýldýz, Amerikan Havacýlýk ve Uzay Dairesi NASA’nýn Spitzer adlý teleskobuyla görülebilecek kadar büyük ve parlak.

    Gezegen, önünden geçtiði yýldýzýn ýþýðýný kýsmen karaltýyor ve dünyadan bakýldýðýnda gezegenin varlýðý bu karaltýdan anlaþýlýyor.

    Bilim insanlarý, yýldýzdan kaynaklanan ýþýðýn, gezegenin atmosferinde nasýl deðiþtiðini inceliyor ve ýþýðýn analizi, sözkonusu gezegenin atmosfer yapýsýnýn hesaplanmasýný saðlýyor.

    Araþtýrmacýlar, bu sistemle güneþ sistemi dýþýndaki diðer gezegenleri de inceleyebileceklerini belirtiyor. Bilim insanlarýnýn bundan sonraki hedefi, sýcaklýðý dünyanýnkine yakýn olup atmosferinde su buharý bulunan bir gezegeni tespit etmek.

    Eðer bilim insanlarý bu gezegenin atmosferinde çürüyen bitkilerin saldýðý metan gazý da saptarsa, güneþ sistemi dýþýnda hayata iþaret eden ilk bulgulara kavuþulmuþ olacak.

  9. #9
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart Güneþ ‘aklandý’

    Yeni bir araþtýrmaya göre, güneþle iklim deðiþikliði arasýnda baðlantý yok.

    Araþtýrmada son 20 yýlda dünyanýn sýcaklýðý artarken, güneþin yaydýðý sýcaklýðýn düþtüðü belirtildi.

    Bilimadamlarý, ayrýca iddia edildiði gibi günümüzde sýcaklýðý güneþin kozmik ýþýnlar üzerindeki etkisinin belirlemediðini tespit ettiler.

    Araþtýrma, Ýngiltere’deki Appelton Labarotuvarý’ndan Mike Lockwood ve Ýsviçre’deki Dünya Radyasyon Merkezi’nde görevli Claus Froelich tarafýndan birlikte gerçekleþtirildi.

    Lockwood ve Froelich, “Proceeding A” dergisindeki makalelerinde geçmiþte kozmik ýþýnlarýn iklimi etkilemiþ olabileceðini ancak günümüzde bunun söz konusu olmadýðýný belirtti.

    Lockwood, araþtýrmayý, bu yýl bir Ýngiliz televizyon kanalýnda yayýmlanan ve küresel ýsýnmadan güneþ ýþýnlarýný sorumlu tutan belgesele yanýt olarak yaptýklarýný söylüyor.

    Bilimadamlarý bu araþtýrma kapsamýnda son 30-40 yýl içinde güneþin yaydýðý sýcaklýk ve kozmik ýþýnlarýn yoðunluðunu inceledi ve bunlarý yeryüzünün sýcaklýk deðerleriyle karþýlaþtýrdý.

    Yeryüzünün sýcaklýðýnýn bu süre içinde 0.4 santigrat derece arttýðý söyleniyor.

    Bu araþtýrma, küresel ýsýnmaya insan faaliyetlerinin yol açtýðý tezini savunanlarýn elini güçlendiriyor.

    Hükümetlerarasý Ýklim Deðiþikliði Paneli de Þubat ayýndaki raporunda küresel sýcaklýðýn artmasýnda sera etkisi yapan gazlarýn katkýsýnýn güneþteki deðiþimlerden 13 kat daha fazla olduðunu belirtmiþti.

    Ancak bazý çevreler, panelin kozmik ýþýn tezini dikkate almamasýna tepki göstermiþti.

  10. #10
    Üyelik tarihi
    11.Mart.2007
    Mesajlar
    527
    Teþekkür / Beðeni

    Standart Deniz canlýlarý insanlýðýn sigortasý

    Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Þükran Cirik, denizsel canlýlarýn gýda zincirindeki fonksiyonlarýyla insanlýðýn gelecekteki sigortasý olduðunu söyledi.

    Prof. Dr. Cirik, TÜBÝTAK’ýn desteðiyle “Denizsel Biyolojik Çeþitlilik ve Nesli Tehdit Altýnda Olan veya Tükenen Türler” konusunda hazýrladýðý projeyi tamamladý. Prof. Dr. Cirik, dünya üzerinde yaþayan bitki, hayvan ve mikroorganizmalarýn insan yaþamýnýn sigortasý olduðunu belirterek, son yýllarda biyolojik çeþitliliðin insan yaþamý için deðerlerinin daha iyi anlaþýldýðýný belirtti.


    Ulusal ya da uluslararasý düzeyde ekosferin korunmasýna hýz verilmesi gerektiðine dikkati çeken Prof. Dr. Cirik, aþýrý avcýlýk, kirlilik, kýyýsal yerleþim, küresel ýsýnma, yabancý yayýlmacý türlerin hýzlý geliþiminin ekolojik ve ekonomik yönden olumsuz sonuçlar doðurduðunu savundu.

    Prof. Dr. Cirik, Akdeniz’de esmer yosunlardan “Cystoseira” türleri, deniz çayýrlarýndan eriþte otu, deniz süngerleri, çift kabuklulardan “Pina”, deniz atlarý, eklem bacaklýlardan ýstakoz, balýklardan orfoz, Akdeniz foklarý, kaplumbaðalar ile bazý deniz memelilerinin neslinin tehdit altýnda olduðuna iþaret ederek, “Dünya üzerinde yaþayan bitki, hayvan ve mikroorganizmalar insanlýðýn en önemli doðal kaynaklarýndan birisini oluþturuyor. Doðada denge içinde bulunan canlýlarýn neslinin tükenmesi insan ýrkýnýn geleceðini tehdit etmektedir. Denizsel canlýlar gýda zincirindeki fonksiyonlarýyla insanlýðýn gelecekteki sigortasýdýr” yorumunu yaptý.

Sayfa 1 Toplam 8 Sayfadan 12345 ... SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanýcýlar

Þu anda 1 kullanýcý bu konuyu görüntülüyor. (0 kayýtlý ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •  
YASAL UYARI
Ekonomi, Borsa ve Para piyasalarý" bölümünde yer alan yatýrým bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatýrým danýþmanlýðý kapsamýnda deðildir. Yatýrým danýþmanlýðý hizmeti Sermaye Piyasasý Kurulu tarafýndan yayýmlanan Seri:V, No:52 Sayýlý "Yatýrým Danýþmanlýðý Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara Ýliþkin Esaslar Hakkýnda Teblið" çerçevesinde aracý kurumlar, portföy yönetim þirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müþteri arasýnda imzalanacak yatýrým danýþmanlýðý sözleþmesi çevresinde sunulmaktadýr. Burada ulaþýlan sonuçlar tercih edilen hesaplama yöntemi ve/veya yorum ve tavsiyede bulunanlarýn kiþisel görüþlerine dayanmakta olup, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabileceðinden sadece burada yer alan bilgilere dayanýlarak yatýrým kararý verilmesi saðlýklý sonuçlar doðurmayabilir.Yatýrýmcýlarýn verecekleri yatýrým kararlarý ile bu sitede bulunan veriler, görüþ ve bilgi arasýnda bir baðlantý kurulamayacaðý gibi, söz konusu yorum/görüþ/bilgilere dayanýlarak alýnacak kararlarýn neticesinde oluþabilecek yanlýþlýk veya zararlardan www.keyborsa.com web sitesi ve/veya yöneticileri sorumlu tutulmaz.
Google Privacy Policy
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193