Sayfa 3 Toplam 7 Sayfadan BirinciBirinci 1234567 SonuncuSonuncu
Toplam 67 adet sonuctan sayfa basi 21 ile 30 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Yiğit Bulut

  1. #21
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Bankalarımızı satıp, dağlarda savaşmamız mümkün değil…

    23.10.2007 / Yiğit Bulut / Yorum

    Değerli dostlar, konunun detaylarını farklı bakış açılarından sizlere daha önce aktarmış ve ülkemizde bankacılık dinamiklerinin tamamen elimizden çıkması” tehlikesine dikkat çekmiştim. Geldiğimiz noktada özellikle Kuzey Irak operasyonu tartışması içinde aklıma ilginç bir soru geldi: Piyasalarında 100 milyar dolardan fazla sıcak para bulunan ve en önemlisi bankacılık sektörü artık kendisine ait olmayan bir ülke, askeri operasyonlarda ne kadar bağımsız hareket edebilir? Acı ama sormamız gereken bir soru.
    Soruya cevap aramaya geçmeden, sektörün son durumuna birlikte bakalım. Bu arada bir not düşeyim, bu yazıyı yazmadan birkaç gün önce biri özel sektöre, ikisi kamuya ait üç bankamızın daha satılması ile ilgili net hazırlık olduğunu öğrendim. Müşterileri söylememe gerek var mı! Yabancı bankalar.

    Avrupa'da yabancı payı düşük

    Bu noktada nasıl bir hata yaptığımızı özellikle finansal bağımsızlık kavramını tartıştığımız şu günlerde bazı detaylar eşliğinde bir daha sorgulayalım. Acaba biz böyle yaptık ama dünya genelinde durum nasıl?
    1- Gelişmiş Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki yabancı payları şöyle: Avusturya yüzde 19, Fransa yüzde 19, Danimarka yüzde 17, İspanya yüzde 10, İtalya yüzde 8, Almanya yüzde 5. Hatta Yunanistan’da bile yüzde 20.
    2- Bankaların toptan bir şekilde yabancılara satılması iyi bir şey ise, Almanya başta olmak üzere gelişmiş Avrupa dediğimiz ülkeler çok mu aptal ki, bankalarının milli sermaye elinde kalması için uğraşıyor. Onlar bu işi bilmiyor da yalnızca biz mi biliyoruz!
    3- Hangi ülkelerde Türkiye’deki gibi kontrolsüz bir "önüne gelene sat" politikası uygulandı ve o ülkelerde yabancı payları hangi oranda? Cevap çok zor değil. Meksika’da bugün sistemin yüzde 82’si yabancıların elinde, Arjantin yüzde 48, Şili yüzde 42, Peru yüzde 47, Macaristan ve Polonya yüzde 65, Çek Cumhuriyeti yüzde 95, Slovakya yüzde 93, Estonya yüzde 100.

    Sektörde yabancılaşma süreci

    Bu tespitler sonrası soralım: Bankacılıkta yabancılaşma süreci nasıl gelişti? Bugünlere nasıl geldiğimizi de isterseniz birlikte hatırlayalım.
    * Demirbank’a el konularak (Devlet Denetleme Kurulu’nun raporları “milli banka olarak yaşatılabilirdi” ibaresini içeriyor) 350 milyon dolara HSBC’ye satıldı.
    * Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Sitebank’ı Yunan Novabank’a sattı.
    * Türk Ekonomi Bankası'nın (TEB) yüzde 50’si Fransız BNP’ye satıldı.
    * Yapı Kredi, TMSF tarafından Unicredito-Koç ortaklığına satıldı.
    * Dışbank Fortis’e satıldı.
    * Garanti Bankası’nın kontrol hissesinin yarısı GE Finance’a satıldı.
    * C Bank’ın kontrol hissesinin tamamı İsrail Bank Hapoalim’e satıldı.
    * Finansbank Yunan NBG’ye satıldı
    * Tekfenbank Yunan EFG’ye satıldı.
    * Denizbank Dexia’ya satıldı.
    * Şekerbank’ın kontrolü Kazakistan’dan Bank Turan’a geçti.
    * Adabank, bir Kuveyt finans kuruluşuna satıldı.
    * Oyakbank, ING Grubu’na satıldı ama banka hakkında basında çıkan haberlere de yansıyan sebeplerden dolayı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'ndan (BDDK) hâlâ izin çıkmadı.

    Türkiye için bir felaket

    Sonuç 1: Bankacılıkta yabancı payı yüksek olan birçok ülke var, Türkiye’de de pay yüksek olsa ne olur! Türkiye’yi Arjantin, Şili veya Litvanya olarak görüyorsanız, sorun yok. Türkiye, bölgesinde iddiası olan, bu iddiayı kamu ve özel sektör şirketleriyle desteklenmesi gereken bir ülke. Böyle bir dinamik içinde reel sektörün de can damarı olan bankacılığımızın yabancıların eline geçmesi, Türkiye açısından tam bir felaket.
    Sonuç 2: Sorun sadece Türkiye’nin iş dünyasındaki iddiası değil. Türkiye, içinde bulunduğu zor bölgede “varolmak” zorunda ve bunu yaparken bankacılık gibi nefes borularından birini, “başkalarının” eline bırakamaz.

    Oyakbank'a dikkat

    Sonuç 3: En çarpıcı tartışma konularından biri de Oyakbank’ın satışı. Son dönemde yüzlerce telefon aldım. Beni arayanlar içinde şehit yakınları da var. Feryat ediyorlar, her gün çocuklarımızı toprağa gönderip “vatan sağ olsun” derken, nasıl oluyor da askerin bankası olarak bilinen bankamız satılıyor! Sonuna kadar haklılar! Hem de kime satılıyor? Kime mi satılıyor? Ben yorum yapmayayım, Hürriyet’in haberinden size aktarayım, siz karar verin:
    “Oyakbank'ın Hollandalı ING'ye satışı için BDDK'dan beklenen onayın kaderini, ING'nin, PKK'nın kullandığı mayınları ürettiği belirtilen Singapore Technologies Engineering (STE) firmasıyla finansal ilişkisinin olup olmadığı bilgisi belirleyecek. BDDK, MİT'e, ING'nin STE ile finansal ilişkisi olup olmadığını sordu. Hürriyet, BDDK'nın Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan (MİT), ING Grubu'nun ilişkisini sorduğu firmanın adına ulaştı. Kurul MİT'ten STE ile onun mayın üreten yan şirketi Singapoure Technologies Kinetics (STK) ile kredi, yatırım, hissedarlık bağı olup olmadığının araştırılmasını talep etti. MİT'in yanısıra, satışın iç ve dış güvenlik açısından sakıncalı olup olmadığını Genelkurmay Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı'ndan da soran Kurul, şu anda her üç kurumdan da yanıt bekliyor.”
    Son söz: BDDK’ya bir kez daha çağrı yapmak istiyorum. Bu noktadan sonra kontrolün yabancıların eline geçeceği satışlara izin verilmesi konusunda ülke ve millet olarak düşünme noktasına geldik, geçiyoruz. Sizler “noter” değilsiniz ve bu milletin geleceğinin önemli bir bölümü size emanet, bunu asla unutmayın!

  2. #22
    Üyelik tarihi
    28.Temmuz.2007
    Mesajlar
    14
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    23.11.2007 / Yiğit Bulut / Yorum

    Dünya piyasalarında neler oluyor

    2003 sonrasında piyasaları 'yukarı götüren ana motorun yakıtı olan yüksek petrol fiyatı' artık 'piyasalara eskisi kadar marjinal fayda' sağlamıyor. 1 litre ek yakıt ile 100 birim yol alan piyasalar şimdi 'yakıtın fazla konmasına eskisi kadar olumlu' tepki vermiyor.



    Sevgili dostlar, son saatlerde aldığım bütün mesajlarda aynı soru var: Ne oluyor? Olan aslında çok açık ve sizlerle bu köşede olacakları, “olmadan” paylaştık. Ne olduğunu ve ne olacağını bugün daha iyi şekilde anlatamayacağım için kendi yazımdan alıntılar ve yine o tarihte yaptığım yorumlardan örneklerle yaşananların özüne bir kez değinmek istiyorum. Ayın 13’ünde, yani İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) 54.000-55.000 bandını, dolar 1.18 YTL'yi aşağı zorlarken, “Bu iş bitiyor” demek belki çok inandırıcı değildi. Ama son günlerde yaşananlar sonrası şimdi herkes özü sorgulama yolunda, olanı detaylandırmaya daha meraklı hale geldi. Kısacası o gün “dikkat” dediğimizde dikkate almayanlar, şimdi daha dikkatli hale geldi.

    Peki neler oluyor? Son bir ay içinde kaleme aldıklarımdan ve yorumlarımdan bazı bölümleri o gün yazdığım gibi, özet halinde aktarıyorum: “Son günlerde ortaya çıkan değişikliklerden yaptığım bir gözlemi size aklımdan geçtiği gibi aktarmak istiyorum. Biliyorsunuz bugüne kadar finans piyasalarımızdaki genleşmeyi sorgularken yüksek petrol fiyatından ortaya çıkan yeni düzeni her zaman merkez olarak dikkate aldık ve sonuçları birlikte tahmin etmeyi denedik."



    Değişim sorgulanmalı
    "Kullandığımız net iki tez, daha doğrusu tez ve anti-tez vardı:

    1- Yüksek petrol fiyatından ortaya çıkan marjinal para dünya genelinde finansal genleşmeye yol açıyor.

    2- Sebebi ne olursa olsun; sonsuza kadar her şey aynı anda yukarı gidemez. Denklemin bütün bileşenlerinin aynı anda değerlendiği yapı sınırlı bir süre devam ettirilebilir."

    "Sevgili dostlar, yukarıdaki tez ve anti-tezi son birkaç gün içinde yaptığım gözlemlerle, yeni bir açılımla genişletmek istiyorum. Bu yeni bir tez değil, anti-tez olan yapının hayata geçip geçmediğinin sorgulanmasında öncü sinyal olarak değerlendirilebilecek bir gelişmeler bileşkesi. Peki nedir gözüme çarpan değişim? Kısa ve net olarak ifade etmek gerekirse 2003 sonrası finans piyasalarını yukarı götüren ana motorun yakıtı olan yüksek petrol fiyatı son dönemde piyasalara eskisi kadar marjinal fayda sağlamıyor. Daha değişik bir ifadeyle 1 litre ek yakıtla 100 birim yol alan piyasalar şimdi yakıtın fazla konmasına eskisi kadar olumlu tepki vermiyor. Bu geçici olabilir, ama var olan yapı devam edemez tezi dikkate alındığında çok dikkatli sorgulanması gereken bir değişimdir.



    Sistemin çöktüğü söylenemez
    "Sonuç 1: Kesin olarak "Sistem çöküyor, var olan yapı bozuluyor" demek için henüz çok erken. Fakat sistemin gelişimini çok iyi takip edenlerin son dönemde ortaya çıkan yeni değişimi, yani yükselen petrol fiyatının eskisi kadar piyasalara marjinal fayda sağlamadığını fark etmiş ve dikkate almış olmaları gerekir. Sonuç 2: Burada hemen bir karşıt görüş belirtmek gerekir: Sistem ne kadar genleşirse sistemi kaosa sürüklememek için konulması gereken güç miktarı da artar. Bu cümle entropinin en basit tarifidir. Bu kuralı piyasalara uyarlarsak; piyasalar ne kadar yüksek seviyelerde ise onları daha yukarı götürmek için her dakika daha fazla güç gerekir. Bu aynen bir ağırlığı dağın tepesine taşırken her metrede daha zorlanacağımızla özdeşleştirilebilir. Bu karşı görüş piyasalardaki yüksek petrol fiyatının düşen marjinal faydasını aklileştirir. Yani yaşananlar normaldir."



    Petrol fiyatı artabilir
    "Bu noktada aklıma yeni bir soru geliyor: Bu yapıyı 2001 sonrası tesis edip, askeri-endüstriyel yapı merkezli finansal genleşmeyi sağlayanlar sistem çökmesin diye bu noktadan sonra ne yapabilir? Yapabilecekleri çok açık: İkinci maddede belirttiğim karşı görüşü dikkate alarak kaosun derecesini artırmayı, yani petrol fiyatını daha da yukarı itmeyi deneyebilirler. Bu noktada ana soruyu soralım: Bunu nasıl yapabilirler? Sadece şunu söyleyebilirim: Sistemin zorlanmaya başladığı ve özellikle bu yapıyı kuranların zarar görmeye başladığı her durumda, İran operasyonunun her geçen gün daha mümkün hale geldiğini, daha açıkçası kaos'un Irak-İran-Afganistan çizgisinde yayıldığını görebiliriz. Son söz: 2001 sonrası değişen tehdit algılamasıyla ortaya çıkan yapı kendini devam ettirme, geliştirme noktasında zorlanıyor ve bu zorlanma hem finansal sonuçları hem de siyasi zorlamaları açısından çok dikkatli takip edilmeli...”

    Değerli dostlar, yukarıdaki satırlar, yaşananlar, yaşanmadan önce yazılmış tespitler. Bugün geldiğimiz noktada ABD Merkez Bankası'nın (FED) suni teneffüsüne muhtaç hale gelmiş piyasalar gerçeğini daha net görüyoruz. Şimdi ana soru şu: FED, bu hareketi yapacak mı? Yoksa kırılan yapılar yeni bir transfer mekanizması mı?

    24/11/2007

    Amerika’da ve Avrupa’da emlak fiyatlarında yüzde 20’ye varan fiyat düşüşleri oluşmaya başladı. Türkiye’de de fiyatlar olgunluk noktasına ulaştı. Dünya genelindeki sitemde bir değişim oluşursa; bu dinamik Türkiye’de de emlak fiyatlarını çok olumsuz etkileyecektir.



    Değerli dostlar, cuma günü “dünya genelinde piyasalarda neler oluyor” sorusunu para-sermaye piyasa dinamikleri odaklı olarak ele almış ve sistemi sorgulamıştık. Konu hakkında birçok okuyucumuzdan mesaj geldi. Soruları ortaktı; "Bizim borsalarda paramız yok ama aldığımız evimiz, bankaya kredi borcumuz var. Bu anlatılanlar acaba emlak değerlerini nasıl etkiler?"

    Değerli dostlar, biliyorsunuz bugüne kadar finans piyasalarımızdaki genleşmeyi sorgularken; yüksek petrol fiyatından ortaya çıkan yeni düzeni her zaman merkez olarak dikkate aldık ve sonuçları özellikle emlak dinamiklerine yansımalarını birlikte tahmin etmeyi denedik.



    Marjinal fayda azaldı
    Kullandığımız net iki tez, daha doğrusu tez ve antitez vardı:

    1- Yüksek petrol fiyatından ortaya çıkan marjinal para dünya genelinde finansal genleşmeye yol açıyor.

    2- Sebebi ne olursa olsun; sonsuza kadar her şey aynı anda yukarı gidemez. Denklemin bütün bileşenlerinin aynı anda değerlendiği yapı sınırlı bir süre devam ettirilebilir. Genel kırılmaya paralel olarak emlak değerlerinde de değişimler gelecektir.

    Yukarıdaki tez ve antitezi son birkaç gün içinde yaptığım gözlemlerle özellikle emlak piyasalarının dinamiklerine yeni bir açılım getirmeyi deneyerek genişletmek istiyorum.

    Kısa ve net olarak ifade etmek gerekirse; 2003 sonrası finans piyasalarını yukarı götüren ana motorun yakıtı olan yüksek petrol fiyatı son dönemde piyasalara eskisi kadar marjinal fayda sağlamıyor.



    Geçici olabilir
    Daha değişik bir ifadeyle; 2003 sonrası hatta birkaç hafta öncesine kadar "X litre ek yakıt ile Y birim olan piyasalar" şimdi yakıtın fazla konmasına eskisi kadar olumlu tepki vermiyor. Bu geçici olabilir ama "Varolan yapı devam edemez" tezi dikkate alındığında çok dikkatli sorgulanması gereken özellikle emlak değerlerinde ciddi düşüşlere yol açabilecek bir değişimdir.

    Sonuç 1: Kesin olarak "Sistem çöküyor, varolan yapı bozuluyor" demek için henüz çok erken. Fakat sistemin gelişimini çok iyi takip edenlerin son dönemde ortaya çıkan yeni değişimi, yani yükselen petrol fiyatının eskisi kadar piyasalara marjinal fayda sağlamadığını fark etmiş ve dikkate almış olmaları gerekir. Bu gerçeğe dünya genelinde sorunlu kredi dinamiği de eklenince karşımıza "dikkat yazısı" daha net çıkar.

    Sonuç 2: Burada hemen bir karşıt görüş belirtmek gerekir; sistem ne kadar genleşirse; sistemi kaos’a sürüklememek için konulması gereken güç miktarı da artar. Bu cümle Entropi'nin en basit tarifidir. Bu kuralı piyasalara uyarlarsak; piyasalar ne kadar yüksek seviyelerde ise onları daha yukarı götürmek için her dakika daha fazla güç gerekir. Bu aynen bir ağırlığı dağın tepesine taşırken her metrede daha zorlanacağımız ile özdeşleştirilebilir. Bu karşı görüş piyasalardaki yüksek petrol fiyatının düşen marjinal faydasını aklileştirir. Yani yaşananlar normaldir ve bu tez kabul edilirse; emlak piyasalarında herhangi bir çöküş gelmeyecek ve yapı aynen devam edecektir.



    Dikkatli olma dönemi
    Sonuç 3: Bana hangi teze inanıyorsun derseniz; ben bozulma sinyallerinin oluşmaya başladığını ama kesin bir bozulma var demek için elimizde henüz yeterli veri olmadığını düşünüyorum. Ne yaparsın derseniz; yapacağım çok açık: Fiyatları yeniden gözden geçiririm.

    Sonuç 4: Amerika’da ve Avrupa’da bazı bölgelerde yüzde 20’ye varan fiyat düşüşleri oluşmaya başladı. Türkiye’de de fiyatlar olgunluk-durgunluk noktasına ulaşmış durumda. Yukarıda bahsettiğim gibi dünya genelindeki sitemde bir değişim oluşursa; bu dinamik Türkiye’de de emlak fiyatlarını çok olumsuz etkileyecektir. Uzun lafın kısası, çok dikkatli olma dönemi geldi. Bizden uyarması, sizden tedbir alması.

    Son söz: Trend değişirse bütün denklemler aynı anda etkilenir. "Ana yapı değişiyor mu ?” sorusu çok dikkatli takip edilmeli.



    REFERANS GAZETESİ....

  3. #23
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Davos'a gidip ne söyleyeceğiz


    26.01.2008 | Yiğit Bulut | Yorum







    Dünya piyasalarında 'büzüşme' geldiği tezini Kasım 2007'den beri net olarak aktarıyoruz. Hatta 2003'ten beri aynı cümleyi tekrarlıyorum; Türkiye'nin kendine özgü, yarattığı bir mucize yok! Dünya çalarsa biz 'oynarız'. İşte yaşananlar 'takke düştü, kel göründü'.


    Türkiye'de birkaç gündür tartışılıyor; Başbakan Erdoğan, Davos'a neden gitmiyor? Sizce neden gitmiyor? Nedenlerini kendi algılamama göre sizlere aktaracağım... Ancak bunu yapmadan önce içeriye de bir göz atalım ve bazı tespitlerde bulunalım...

    Davos ile ilgili kamuoyumuzda neler söyleniyor?

    Değerli dostlar, Türkiye'de bu seneki toplantı algılatılırken; "zirveye damgasını vuracak ülke" iddiası ortaya atılıyor ama maalesef gerçek biraz farklı... İşin özü; Türkiye "konu dahi" edilmiyor... Bir gala yemeği düzenlenecek, ona da Türkiye'den gelenler katılacak, kısacası toplantının adı: "Kendin pişir, kendin ye!" Her neyse, uçan kuşun kanadı kırılmaz, büyüklerimiz ne diyor; Davos'a, Türkiye damgasını vuracak!

    Başbakan'ın neden gelmediğine gelince...

    2006 yılındaki konuşmasını hatırlayalım Sayın Erdoğan'ın. Ne demişti; "Türkiye'de ekonomik mucize yarattık, bakın borsa endeksi bile nerelere geldi, 46.000'i de gördük..."

    O zaman itiraz etmiştim; bu yükselişin iktidarla alakası yok, yüksek petrol fiyatının sağladığı marjinal faydayla dünya piyasaları genleşiyor, Türkiye'de bundan bir miktar nemalanıyor!


    Başbakan'ın borsa mucizesi

    Aradan 24 ay geçti, dünya piyasaları Kasım 2007'ye kadar genleşti. Kasım başından itibaren "yüksek petrol fiyatı piyasalara marjinal fayda sağlamaz" oldu ve genleşemeyen sistem; "büzüşmeye" başladı. Bir baktık "bizim ekonomik mucize de" uçtu, gitti! Dünya borsaları zirvelerine göre yüzde 10-15 geri çekilirken, İstanbul Borsası gördüğü zirve olan 58.000-60.000 bandından 42.000'e kadar geri çekildi. 16.000 puan üstünde "sert ve çok hızlı" düşüşle şirket değerleri "dörtte birden fazla eridi..." Dünya durdu, Türk sermaye piyasası durmadı, uçurumdan yuvarlandı...

    Bu noktada soralım; bütün dünya borsalarının şaha kalktığı, dünyanın en ücra köşesine bile para yağdığı bir dönemde "borsayı 46.000 yaptık" diyen Başbakanımız, şimdi Davos'a gelip ne diyecek! Adama "ne oldu mucize" demezler mi?

    Değerli dostlar, dünya piyasalarında "büzüşme" geldiği tezini "Kasım 2007'den beri net olarak sizlere" aktarmaya çalışan bir "can" olarak, uzun süredir hatta 2003'ten beri aynı cümleyi tekrarlıyorum; Türkiye'nin kendine özgü, yarattığı bir mucize yok! Dünya çalarsa biz "oynarız". İşte yaşananlar "takke düştü, kel göründü".


    Dolar neden hızlı yükselmiyor

    Sonuç 1: 16.000 puanlık bir düşüş, şirket değerlerinin dörtte birden fazlasının "erimesi"... Anlayana aslında nasıl bir kaygan zemin üzerinde durduğumuzu "gösteren", korkunç bir gelişme. "Ne olmuş, borsa düşmüş, kaç kişinin kağıdı var ki" demeyin. Şöyle düşünün; 100 birim değerden kendi hisselerinin rehin vererek borçlanmış bir şirketimiz, piyasa değeri 70 birime gerileyince, teminat açığına düşecek. Böyle bir yapı içinde "krediyi" geri çağırmak artık tamamen borçlandığı yabancı bankanın insafına kalmış. Onun kredisi geri çağrıldığında "içeride yaratabileceği" zincirleme reaksiyon da "işin ikincil" kısmı. Aşağıdaki grafik üzerinde "son düşüş" ile dramatik şekilde gerileyen "önemli bir şirketimizin" piyasa değerini sorgulayabilirsiniz...


    GRAFİK


    Bu noktada "ama dolara" bir şey olmuyor demek ki; ekonomi sağlam diyenlerin tezine gelelim. Dünyanın en yüksek faizini ödediğiniz için "dolar kurunda olayları" fazla hissetmiyoruz. Dolara bir şey olmuyor ama "bunun karşılığını" Türk Devleti ve Türk halkı, milyar dolarlık faturayla ödüyor. Bu noktada "yönetim işi bilse" kura bir şey olsun tercihini yapıp, "faturayı düşürmeyi" dahi düşünebilir. Olayın nasıl akacağı "tercih meselesidir"...

    Sonuç 2: Bir dağ düşünün, tepesinde bir adam var. Uzaktan bakınca orada sağlam duruyor görünüyor. Aslında "kemikleri eriyor". Kemikler yok olana kadar uzaktan hep "iyi" görünecek. "Döviz piyasamızda" dalga boyunun küçük olması da bu mantık. Dışarıdan "sağlam" duruyoruz ama "ödediğimiz maliyet" eriyen kemiklerimizi temsil ediyor.

    Son söz: 2006'da dünya piyasalarındaki konjonktür ile "Davos'a gelip hava yapanları" şimdi de bekliyorum. Gelin "borsayı 42.000 yaptık" deyiverin... Veya hiç bir şey demeyin ve susarak şunu kabullenin; artıştan sizden değildi, düşüş de sizden değil... Konjonktürel yapı "içinde sizler etkisiz" elemansınız...

  4. #24
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Yaklaşan ekonomik kriz, Türkiye'deki siyasi tabloyu değiştirecek

    07.02.2008 | Yiğit Bulut | Yorum



    Dünyadaki likidite ekonominin gerçeklerini gölgelemeye devam ettiği sürece AK Parti'nin rakibi olmayacaktır. Ama bu 'ekonomik illüzyon' bir finansal dalga sonucu bitecek. Bu bitişin geldiği gün, herkes için hesap günü olacak.


    Tez: Türkiye'de 1946 sonrası dönemi sorgularsanız, özellikle 1994-2001 arasına bakarsanız, şunu net olarak görebilirsiniz: Siyasi tablodaki büyük paradigma kaymaları ekonomik tabanlı gelişmeler sonrası ortaya çıkıyor. Buna askeri müdahaleler de dahil.

    "Tezi anladık ama bunu bir de örnekle" derseniz, yakın dönemden devam edebilirim. 1999 yılında, 57. hükümeti oluşturan 3 parti Türkiye'ye gündem olarak tam hâkimdi ve iki ana dinamik Türk kamuoyuna sunulmuştu: Avrupa Birliği (AB) üyeliği ve IMF ile yeni anlaşma.

    1999'un 6. ayından 2000 yılının ocak ayına kadar tabiri caizse bu gazla Türk sermaye ve para piyasaları tam olarak coştu. 2000 yılı ocak ayında borsada o güne kadar görülmemiş tarihi zirve test edilirken dolar kuru da kontrol edilen yapı içinde yoluna devam etti.


    57. hükümet 13 ayda bitti

    Sorunlar 2000 yılının 18 Ocak sabahı başladı ve 2001 Şubat ayına kadar sermaye piyasası aldığının tamamını geri verdiği gibi, makro-ekonomik göstergeler de tek tek dip yapmaya başladı.

    Şimdi sıkı durun; 2000 yılı ocak ayında anketlerde yüzde 55'in üzerinde çıkan 57. hükümeti oluşturan partilerin desteği, sadece 13 ay içinde, daha dolar kuru dahi patlamadan, toplamda yüzde 20 altına düştü. 2001 Şubat ayından itibaren 3 Kasım seçimlerine kadar da 3 partinin oyları, baraj altında kalacakları şekilde düşmeye devam etti.

    Sonuç çok açık ve netti: Türkiye'nin en büyük 3 partisi 13 aylık bir finansal dalga içinde boğulup gittiler.


    Algılama hızla değişecek

    Bu noktada soralım: Bu örneği neden anlattım?

    Çok açık ve net. AK Parti'nin ciddi şekilde rakibi olacak bir oluşum; ancak ve ancak AK Parti'nin içeriden veya dışarıdan gelecek bir finansal tabanlı dalga ile aldığı ağır darbeler sonucu ortaya çıkabilir. "Daha açık ol" derseniz; sıcak paranın, gerçek olmasa dahi geçici olumlu, hatta aşırı olumlu sonuçlar yarattığı bir yapı içinde; bunu yarattığı düşünülen partiye karşı şimdiden başlayacak herhangi bir karşı oluşumun başarı şansı henüz yok.

    Peki; kısa vadede olumlu finansal algılamayı bozacak bir dalga oluşması mümkün mü? Önümüzdeki bir yıl içinde, en fazla bir yıl içinde; Türkiye'deki algılamayı değiştirecek, daha doğrusu dünya genelindeki finansal genleşmeyi tersine döndürecek net gelişmelerin olacağını düşünüyorum.

    Sonuç: 57. hükümeti oluşturan partileri baraj altına iten finansal dalganın bir benzerini, dünya genelindeki genleşmeyi yaratan 2003 sonrası yapının değişmesiyle önümüzdeki aylarda yaşayabiliriz. Böyle bir kırılma oluştuğu zaman içerideki siyasi paradigma bu değişime paralel olarak kayacaktır. Bu devinim sırasında yeni bir siyasi tez ortaya çıkabilir. Bu olmadığı takdirde, daha açıkçası; dünyadaki likidite içeride ekonominin gerçeklerini, ürettiği sonuçlar ile gölgelemeye devam ettiği sürece AK Parti'nin rakibi olmayacaktır.


    Herkes için hesap günü

    Son söz: İçinde bulunduğumuz "ekonomik illüzyon", gerçek tabloları algılanır hale getirecek bir finansal dalga sonucu bitecek. Bu bitişin geldiği gün herkes için hesap günü olacak.

    Not: Türbanla ilgili "Genç kızlarımız okul dışına itilmesin, din tacirlerinin eline düşmesin, bir çözüm bulalım" dediğim için her görüşten okuyucumdan; "Neden bizden değilsin" şeklinde mesajlar geliyor. Konu hakkında duruşumu bir kez daha altını çizerek aktarmak istiyorum: Sadece inancından dolayı başını bağlayanların sistem dışına itilerek, bu insan kaynağından kendine siyasi rant sağlayanların eline düşmemesi için önlem alınması gerektiğini düşünüyorum. Bunun haricinde laik düzene en küçük bir tehlike olabilecek hiçbir düzenlemeye taraf olmam, hatta sessiz kalmam mümkün değil. Benim görüşüm net: Lisans ve ön lisans öğrencileri için başın siyasi sembol olacak şekilde bağlanmadığı bir düzenlemenin yapılabileceği ama yüksek lisans, doktora, hemşirelik okulları, tıp fakülteleri, askeri okullar ve polis okullarının, öğrencilerin aynı zamanda hizmet veren de olmaları açısından, kesinlikle dışarıda bırakılması gerektiği yönünde.

  5. #25
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart Kaotik yapılarda fiyat, destek,direnç olmaz!

    Kaotik yapılarda fiyat, destek,direnç olmaz!


    13.02.2008 | Yiğit Bulut | Yorum
    Öyle bir döneme girdik ki, bu dönemi tanımlayabileceğim tek bir terim var: Kuantum. Yani her şeyin aynı anda mümkün olduğu yapı. Artık ne kur için direnç var ne de borsa için destek. Her şey ama her şey mümkün.

    Peki Kaos ne demek? Düzenden düzensizliğe akış.

    Yerleşik olandan bilinmeyene yolculuk. Öngörülebilir




    olan her şeyin determine yapıdan kopması. Herşeyin aynı andan mümkün olması ve en kötüsü yeniden belirli olan ortaya çıkana kadar sürecin devam etmesi ve süresinin ucu açık bir yapıda olması. Kısacası, hiçbir şeyin kalıcı bir şekilde formüle edilememesi. Değerli dostlar, yazdıklarımın hiçbiri abartılı değil.

    1923 yılında yola koyulan ve iyisiyle kötüsüyle, inişiyle çıkışıyla, belli bir öngörülebilir ray üzerinde yola çıkan tren, artık raydan çıktı. Daha önce de çıkmadı mı? Çıkmadı. Raydan çıkma eğilimleri oldu, makinistler veya yolcuların bilinçsiz olmasından dolayı görev verilenler-görev çıkaranlar sert müdahaleler ile hatta zaman zaman trene küçük zararlar vererek, rayda kalmasını sağladılar. Bugün durum farklı.


    Tren için yeni ray

    Birileri tren için yeni bir ray döşediler. Adını Avrupa koydular oku Orta Doğu'ya hatta ortaçağ karanlığına çevirdiler. Adını özelleştirme koydular yönü Araplaştırmaya doğru zorladılar. Reklamında "kalkınma, ekonomik mucize dediler" içeriği sıcak para babalarına rant sağlamak ile doldurdular. Ve işin en vahimi treni, bir koca demiryolu şirketinin hurdasından yaratıp, yola koyanların, makine dairesindeki resimlerini indirip, her işleyen parçanın başına treni yaratanların kendisine, felsefesine düşman olanları, bizden diyerek doldurdular. Peki bu tren artık nereye gider? Gideceği tek bir yön var, bilinmez. Geçeceği duraklar da bariz, Ortaçağ karanlığı, taassup, gericilik, ekonomik sömürülme ve yolcularının artık vatandaş değil kul olduğu bir yapı.


    Çatışma çok sert olur

    Peki daha önceki denemelerde treni raya sokan bazı makinistler aynı şekilde davranamazlar mı? Davranırlar ama bu seferki raydan çıkış değil, yeni bir rayda başka bir yöne gidiş olduğu için tarafların çatışması çok sert, yolculara zarar veren hatta treni toptan deviren bir yapıda gelebilir. Ama mutlaka gelir.

    Sonuç 1: Türkiye artık 1923-2007 Şubat Türkiye'si değil.

    Sonuç 2: Artık başka bir yöne zorlanan, bilinmeyene doğru ivmelenen ve en iyi ihtimalle kaos durağında küçük molalar ile geri dönmeyi deneyebilecek bir Türkiye var.

    Sonuç 3: Aslında kaos ve kaosa dair olan her şey bile artık iyi ihtimal.


    Direnç ve destek kalmadı

    Son söz: Bu yazıyı okuduktan sonra "piyasalarda ne olur" diyebilirsiniz. Bugüne kadar dünya genelindeki büzüşme sürecini ve Türkiye'ye özel dinamikleri, veriler, destekler, dirençler eşliğinde aktardım. Bugün sadece şunu söyleyeceğim. Öyle bir döneme girdik ki, bu dönemi tanımlayabileceğim tek bir terim var: Kuantum. Yani her şeyin aynı anda mümkün olduğu ve bütün olasılıkların "süperpose" (üst üste) olduğu yapı. Artık ne kur için direnç var ne de borsa için destek! Her şey ama her şey mümkün! Hoşgeldin KAOS!

    Not: İçine girdiğimiz süreç dünya piyasalarında oluşan verileri analiz edip içeriye yansıttığımız yapının bittiği ve bize ait olan riskin dünya genelinde bozulma sınırlı kalsa bile bizi aşırı bölgelere iteceği bir dinamik. Çok dikkatli olmakta yarar var.

    Öyle bir döneme girdik ki, bu dönemi tanımlayabileceğim tek bir terim var: Kuantum. Yani her şeyin aynı anda mümkün olduğu yapı. Artık ne kur için dir...

  6. #26
    Üyelik tarihi
    09.Haziran.2007
    Nereden
    İZMİR
    Yaş
    60
    Mesajlar
    941
    Teşekkür / Beğeni

    Thumbs up

    Bayılıyorum bu adamın yorumlarına
    Değişik yorum tarzı var sonuçta yazdıkları veya söyledikleri çıkıyor.
    Ben ben değilim,Sen olmayınca
    Sen sen değilsin,Ben olmayınca

  7. #27
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Türkiye'nin düştüğü ilk büyük küresel tuzak

    06.03.2008 | Yiğit Bulut | Yorum


    Başlığa sığmayan soruyu yeniden yazmak ve birkaç soru daha eklemek istiyorum. Türkiye, 1946 devalüasyonu sonrası girdiği yolda küresel ilk büyük tuzağa ne zaman düştü? 1978'de dayatılan Dünya Bankası raporunda neler vardı? Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı neden zorla rafa kaldırıldı? Ana sorulara alt sorular eşliğinde cevap arayalım.

    http://www.referansgazetesi.com/habe...?HBR_KOD=91773

  8. #28
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    Yiğit Bulut

    Yok ya! Bırakalım 'her yeri alsınlar'

    15.03.2008 | Yiğit Bulut | Yorum

    Bazı basın kuruluşları eleştiriyor. Anayasa Mahkemesi yabancıya satışı kesin durdurmuş. Kazın ayağı öyle değil, şirketlerin alımlarının sınırsız olmasını engelledi. Nasıl olsaydı, bıraksaydık her yeri yabancı şirketler ele mi geçirseydi! Her neyse fazla söze gerek yok, yaşasın HUKUK! Bir diğer olaya gelirsek. Bir gazetede dün yer alan bir haberin bir bölümü, "Ahmet Nazif Zorlu'nun 800 milyon dolar ödeyerek sahip olduğu 96 bin metrekarelik Karayolları arsası için 3 aile, 'Devlet burayı bizden 40 yıl önce köprü bağlantı yollarının yapımı için istimlak etti. Ancak amacının dışında kullanılmayan alanı, kâr amacıyla sattı' görüşünü savunarak dava açtı."

    http://www.referansgazetesi.com/habe...445&YZR_KOD=97

  9. #29
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2008
    Mesajlar
    742
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    İMKB olması gereken yere doğru atak yapıyor, ama...
    12.04.2008 | Yiğit Bulut | Yorum


    Geçtiğimiz haftalarda, rating kuruluşlarının görünüm değişikliğine ve içerideki her türlü kötü siyasi yoruma rağmen piyasaların olması gereken yer konusunda ısrar etmiş ve özellikle Dow Jones'un altın bazındaki fiyat grafiğinden yola çıkarak, dolar için 1.30 YTL, faiz için yüzde 18,50'nin altını ve İstanbul Menkul Kımetler Borsası (İMKB) için 41.500 ve sonrasında 41.500-42.040 aralığının üstünü hedefler olarak savunmuştum. Cuma kapanışları, dolar için 1.30 altında hatta 1.28-1.30 bandının dibine doğru, faiz için yüzde 18,50 sınırının altında, İMKB içinde 42.000 destek bölgesi üstünde gerçekleşti.

    Altın fiyatları önemli
    Gelecek haftaya başlarken Dow Jones halâ 12.500-12.700 bandında ısrar ederek olumlu görünüyor, Uzak Doğu borsalarında alımlar var, bizde beklentiler olumlu. Yalnız denklemi yazdığımda, beni rahatsız eden bir gerçek var. Altın fiyatları yeniden 900 dolar üzerinde ve altın bazında Dow Jones grafiği yeniden aşağı dönme eğiliminde. Daha açık söylemek gerekirse, altın fiyatları yeniden 900 dolar altına dönerse umudum artacak, içim rahatlayacak.

    Peki diğer göstergeler? Dow Jones 12.500-12.700 bandında iddiasını koruyor. Dolar-yen paritesinde 100 üstünde taban oluşumu devam ediyor. DAX 6.500 puanın üzerinde ama 7 binin üstüne çıkmadan pek bir anlamı yok. Euro-dolar paritesi 1.55 desteğinin güçlü olduğunu gösterdi. Uzak Doğu'da artış eğilimi var ama çok güçlü değil. Bu veriler ile neler olabileceğine gelince.

    Kâr satışı gelebilir
    1-İMKB: 41.500-42.040 arasını test etme eğilimi devam ediyor ama eldeki veri henüz oranın geçilmesi için yeterli değil. Buraya doğru ataklarda kâr satışları gelecektir. Buranın geçilemediği her durumda satışlar aratacaktır.
    Tavsiyem Dow Jones 12.500-12.700 bandında patinaja devam eder, net bir sinyal üretemezse ve İMKB bu boşluk içinde bocalarsa, İMKB'de 42 bin bölgesi üstünde, özellikle yurtdışı bozulmalarda, gelebilecek satışa karşı dikkatli olmanız.
    2- Dolarda 1.28-1.30 bandında hareket devam edecek. Dow Jones 12.700'ü, İMKB 42.040-42.900 bölgesini geçemediği sürece 1.28 YTL'nin altına kolay gidemeyen bir kur göreceğiz. Dow Jones'un ve İMKB'nin yeni zirve yaptığı bir dinamik içinde yaz aylarında 1.28 altı mümkün.

    Yukarı yön kesin değil
    3- Faizde kısa vadede 18,50-18,20 bandı destek. İMKB ve diğer piyasalar yukarıda saydığımız kriterleri yerine gelmediği sürece faizde 18,50-18,20 bandı altında kalıcı düşüş zor.
    Sonuç: Dikkatli olmakta yarar var. Dow Jones 12.700 üstünde iki gece kapanmadıkça, altın bazında yukarı atak oluşmadıkça "kesin yukarı trend" başladı demek için zemin var ama erken.
    Son söz: Dünya genelinde özellikle Dow Jones'da olumlu sinyaller üremeye başladı ama kesin karar için henüz erken. Erken açan çiçekler kar altında KALIR!

  10. #30
    Üyelik tarihi
    10.Mart.2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    9,262
    Teşekkür / Beğeni

    Standart

    İMKB olması gereken yere doğru atak yapıyor, ama...

    12.04.2008 | Yiğit Bulut | Yorum


    Geçtiğimiz haftalarda, rating kuruluşlarının görünüm değişikliğine ve içerideki her türlü kötü siyasi yoruma rağmen piyasaların olması gereken yer konusunda ısrar etmiş ve özellikle Dow Jones'un altın bazındaki fiyat grafiğinden yola çıkarak, dolar için 1.30 YTL, faiz için yüzde 18,50'nin altını ve İstanbul Menkul Kımetler Borsası (İMKB) için 41.500 ve sonrasında 41.500-42.040 aralığının üstünü hedefler olarak savunmuştum. Cuma kapanışları, dolar için 1.30 altında hatta 1.28-1.30 bandının dibine doğru, faiz için yüzde 18,50 sınırının altında, İMKB içinde 42.000 destek bölgesi üstünde gerçekleşti.


    Altın fiyatları önemli

    Gelecek haftaya başlarken Dow Jones halâ 12.500-12.700 bandında ısrar ederek olumlu görünüyor, Uzak Doğu borsalarında alımlar var, bizde beklentiler olumlu. Yalnız denklemi yazdığımda, beni rahatsız eden bir gerçek var. Altın fiyatları yeniden 900 dolar üzerinde ve altın bazında Dow Jones grafiği yeniden aşağı dönme eğiliminde. Daha açık söylemek gerekirse, altın fiyatları yeniden 900 dolar altına dönerse umudum artacak, içim rahatlayacak.


    Peki diğer göstergeler? Dow Jones 12.500-12.700 bandında iddiasını koruyor. Dolar-yen paritesinde 100 üstünde taban oluşumu devam ediyor. DAX 6.500 puanın üzerinde ama 7 binin üstüne çıkmadan pek bir anlamı yok. Euro-dolar paritesi 1.55 desteğinin güçlü olduğunu gösterdi. Uzak Doğu'da artış eğilimi var ama çok güçlü değil. Bu veriler ile neler olabileceğine gelince.


    Kâr satışı gelebilir

    1-İMKB: 41.500-42.040 arasını test etme eğilimi devam ediyor ama eldeki veri henüz oranın geçilmesi için yeterli değil. Buraya doğru ataklarda kâr satışları gelecektir. Buranın geçilemediği her durumda satışlar aratacaktır.

    Tavsiyem Dow Jones 12.500-12.700 bandında patinaja devam eder, net bir sinyal üretemezse ve İMKB bu boşluk içinde bocalarsa, İMKB'de 42 bin bölgesi üstünde, özellikle yurtdışı bozulmalarda, gelebilecek satışa karşı dikkatli olmanız.

    2- Dolarda 1.28-1.30 bandında hareket devam edecek. Dow Jones 12.700'ü, İMKB 42.040-42.900 bölgesini geçemediği sürece 1.28 YTL'nin altına kolay gidemeyen bir kur göreceğiz. Dow Jones'un ve İMKB'nin yeni zirve yaptığı bir dinamik içinde yaz aylarında 1.28 altı mümkün.


    Yukarı yön kesin değil

    3- Faizde kısa vadede 18,50-18,20 bandı destek. İMKB ve diğer piyasalar yukarıda saydığımız kriterleri yerine gelmediği sürece faizde 18,50-18,20 bandı altında kalıcı düşüş zor.

    Sonuç: Dikkatli olmakta yarar var. Dow Jones 12.700 üstünde iki gece kapanmadıkça, altın bazında yukarı atak oluşmadıkça "kesin yukarı trend" başladı demek için zemin var ama erken.

    Son söz: Dünya genelinde özellikle Dow Jones'da olumlu sinyaller üremeye başladı ama kesin karar için henüz erken. Erken açan çiçekler kar altında KALIR!

Sayfa 3 Toplam 7 Sayfadan BirinciBirinci 1234567 SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
YASAL UYARI
Ekonomi, Borsa ve Para piyasaları" bölümünde yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yayımlanan Seri:V, No:52 Sayılı "Yatırım Danışmanlığı Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ" çerçevesinde aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çevresinde sunulmaktadır. Burada ulaşılan sonuçlar tercih edilen hesaplama yöntemi ve/veya yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmakta olup, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabileceğinden sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir.Yatırımcıların verecekleri yatırım kararları ile bu sitede bulunan veriler, görüş ve bilgi arasında bir bağlantı kurulamayacağı gibi, söz konusu yorum/görüş/bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan www.keyborsa.com web sitesi ve/veya yöneticileri sorumlu tutulmaz.
Google Privacy Policy
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193