Yaklaşan ekonomik kriz, Türkiye'deki siyasi tabloyu değiştirecek
07.02.2008 | Yiğit Bulut | Yorum
Dünyadaki likidite ekonominin gerçeklerini gölgelemeye devam ettiği sürece AK Parti'nin rakibi olmayacaktır. Ama bu 'ekonomik illüzyon' bir finansal dalga sonucu bitecek. Bu bitişin geldiği gün, herkes için hesap günü olacak.
Tez: Türkiye'de 1946 sonrası dönemi sorgularsanız, özellikle 1994-2001 arasına bakarsanız, şunu net olarak görebilirsiniz: Siyasi tablodaki büyük paradigma kaymaları ekonomik tabanlı gelişmeler sonrası ortaya çıkıyor. Buna askeri müdahaleler de dahil.
"Tezi anladık ama bunu bir de örnekle" derseniz, yakın dönemden devam edebilirim. 1999 yılında, 57. hükümeti oluşturan 3 parti Türkiye'ye gündem olarak tam hâkimdi ve iki ana dinamik Türk kamuoyuna sunulmuştu: Avrupa Birliği (AB) üyeliği ve IMF ile yeni anlaşma.
1999'un 6. ayından 2000 yılının ocak ayına kadar tabiri caizse bu gazla Türk sermaye ve para piyasaları tam olarak coştu. 2000 yılı ocak ayında borsada o güne kadar görülmemiş tarihi zirve test edilirken dolar kuru da kontrol edilen yapı içinde yoluna devam etti.
57. hükümet 13 ayda bitti
Sorunlar 2000 yılının 18 Ocak sabahı başladı ve 2001 Şubat ayına kadar sermaye piyasası aldığının tamamını geri verdiği gibi, makro-ekonomik göstergeler de tek tek dip yapmaya başladı.
Şimdi sıkı durun; 2000 yılı ocak ayında anketlerde yüzde 55'in üzerinde çıkan 57. hükümeti oluşturan partilerin desteği, sadece 13 ay içinde, daha dolar kuru dahi patlamadan, toplamda yüzde 20 altına düştü. 2001 Şubat ayından itibaren 3 Kasım seçimlerine kadar da 3 partinin oyları, baraj altında kalacakları şekilde düşmeye devam etti.
Sonuç çok açık ve netti: Türkiye'nin en büyük 3 partisi 13 aylık bir finansal dalga içinde boğulup gittiler.
Algılama hızla değişecek
Bu noktada soralım: Bu örneği neden anlattım?
Çok açık ve net. AK Parti'nin ciddi şekilde rakibi olacak bir oluşum; ancak ve ancak AK Parti'nin içeriden veya dışarıdan gelecek bir finansal tabanlı dalga ile aldığı ağır darbeler sonucu ortaya çıkabilir. "Daha açık ol" derseniz; sıcak paranın, gerçek olmasa dahi geçici olumlu, hatta aşırı olumlu sonuçlar yarattığı bir yapı içinde; bunu yarattığı düşünülen partiye karşı şimdiden başlayacak herhangi bir karşı oluşumun başarı şansı henüz yok.
Peki; kısa vadede olumlu finansal algılamayı bozacak bir dalga oluşması mümkün mü? Önümüzdeki bir yıl içinde, en fazla bir yıl içinde; Türkiye'deki algılamayı değiştirecek, daha doğrusu dünya genelindeki finansal genleşmeyi tersine döndürecek net gelişmelerin olacağını düşünüyorum.
Sonuç: 57. hükümeti oluşturan partileri baraj altına iten finansal dalganın bir benzerini, dünya genelindeki genleşmeyi yaratan 2003 sonrası yapının değişmesiyle önümüzdeki aylarda yaşayabiliriz. Böyle bir kırılma oluştuğu zaman içerideki siyasi paradigma bu değişime paralel olarak kayacaktır. Bu devinim sırasında yeni bir siyasi tez ortaya çıkabilir. Bu olmadığı takdirde, daha açıkçası; dünyadaki likidite içeride ekonominin gerçeklerini, ürettiği sonuçlar ile gölgelemeye devam ettiği sürece AK Parti'nin rakibi olmayacaktır.
Herkes için hesap günü
Son söz: İçinde bulunduğumuz "ekonomik illüzyon", gerçek tabloları algılanır hale getirecek bir finansal dalga sonucu bitecek. Bu bitişin geldiği gün herkes için hesap günü olacak.
Not: Türbanla ilgili "Genç kızlarımız okul dışına itilmesin, din tacirlerinin eline düşmesin, bir çözüm bulalım" dediğim için her görüşten okuyucumdan; "Neden bizden değilsin" şeklinde mesajlar geliyor. Konu hakkında duruşumu bir kez daha altını çizerek aktarmak istiyorum: Sadece inancından dolayı başını bağlayanların sistem dışına itilerek, bu insan kaynağından kendine siyasi rant sağlayanların eline düşmemesi için önlem alınması gerektiğini düşünüyorum. Bunun haricinde laik düzene en küçük bir tehlike olabilecek hiçbir düzenlemeye taraf olmam, hatta sessiz kalmam mümkün değil. Benim görüşüm net: Lisans ve ön lisans öğrencileri için başın siyasi sembol olacak şekilde bağlanmadığı bir düzenlemenin yapılabileceği ama yüksek lisans, doktora, hemşirelik okulları, tıp fakülteleri, askeri okullar ve polis okullarının, öğrencilerin aynı zamanda hizmet veren de olmaları açısından, kesinlikle dışarıda bırakılması gerektiği yönünde.